Onun evinin karşısında olduğundan bir saniye düşünmeden kiraladığı evinin penceresinden, onun evinin bulunduğu apartmanı süzerken bir yandan da elindeki telefonu kontrol ediyordu.
Onun için iki yıllık yüksek lisans çok zor olmuştu. Çok çalışarak hakkettiği hayali, onun için bir azaba dönüşmüştü ve tek sorumlusu yine kendisiydi.
Telefonu kontrol eden gözleri karşı apartmandaki hareketlilikle o tarafa döndü. Özlediği beden düşmüş omuzları ve cılız görüntüsüyle yorgun adımlar atarak kaldırım boyunca yürümeye başlamıştı.
Üstünde basit bir sweat ve ona hafifçe bol olan bir pantolon vardı. Boyası hafifçe akmış açık kahverengi saçlarının diplerinden asıl rengi olan koyu kahveyi görebiliyordu. Sweat'inin kolları ellerini kapatmıştı ve kış ayındaydılar. Hava oldukça soğuktu ve Hyunjin, Seungmin'in hasta olmasından korktu. Üstüne kabanını geçirirken yanına Seungmin içinde bir kaban aldı ve hızla dışarı fırladı.
Onu çok özlemişti. Peşinden adımlarını takip ederken bir kez daha bunu fark edip bir kez daha kendine küfür etti.
Bir an önce onu kolları arasına almalı ve Seungmin'in ona yaptıklarının acısını kendisinden çıkarmasını önlemek istiyordu.
Aralarında birkaç adım varken onu fark etmeyen Seungmin'i takip eden Hyunjin yolun gidişatının nereye varacağını anladığında hafifçe gülümsedi.
Seungmin'in hala üzgün olduğunda oraya sığınması içini ısıttı.
Pek bir esprisi olmayan, uzun süredir yüzüne bile bakılmamış eski püskü bir bank.
Seungmin ilerleyerek oraya oturduğunda aynı şekilde Hyunjin'de gidip yanına oturdu.
Seungmin'in elleri her zamanki gibi bacaklarının arasındaydı. Hyunjin, alışkanlıklarını korumasına bir kez daha gülümsedi ve elindeki kabanı Seungmin'in omuzlarına bıraktı.
Dümdüz önüne bakmaya devam eden Seungmin'in karşı kaldırımda duran sarı kediyi izlediğini fark eden Hyunjin, onu izlemeyi sürdürdü.
Ne diyebileceğini bilmiyordu. O yüzden susma kararı almıştı.
"Eskiden, hep burada buluşurduk. O zamanlar... bu bank daha iyi durumdaydı." kafasını salladı. Belki onu görmüyordu fakat konuşmaya gücü yokmuş gibi hissediyordu.
"Gittiğinden beri, yaşadığımı hissetmiyorum, Hyunjin." hıçkırığıla karışarak ağzından çıkan cümleyle Hyunjin'in eli ayağına dolandı. Ne yapacağını bilemeyerek ona baktı. Elinden tutarak onu kendine çevirip yüzüne bakamadan ona sarıldı.
Seungmin, Hyunjin'in ona sarılmasıyla daha şiddetli ağlamaya başladığında Hyunjin bir eliyle sırtını diğer eliyle saçlarını okşamaya başladı.
Seungmin de onu çok özlemişti.
"Özür dilerim, sevgilim. Hatamın affedilir tarafı yok ama ben daha fazla senden uzakta yaşamak istemiyorum. Telafi etmeye çalışmama izin ver. Seni çok özledim, seni hala çok seviyorum. Ayrılmak aşırı saçma bir karardı fakat boşluktaydım, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Doğru düzgün karar vermem gerekirken, saçma sapan şeyler yaptım. Özür dilerim." Seungminin iki yanda açık duran kolları sıkıca Hyunjin'in beline dolanırken, Hyunjin yanağına da bir damla yaş düştü.
"Seni çok özledim." fısıltı gibi çıkan sesiyle söylediği cümle Hyunjin'in ağlarken gülümsemesine neden olmuştu.
"Seni çok seviyorum ama koca bir aptal olduğunu da bilmelisin. Beni çok üzdün." Hyunjin kısa bir kıkırdamanın altından sarılmalarını sonlandırarak, sevgilisinin yaşla kaplı yüzüne baktı. Yüzleri birbirine aşırı yakındı.
"Karşında ki koca aptal sana çok aşık, sevgili Ay." Seungmin gözlerine varıncaya dek gülümsediğinde Hyunjin daha fazla dayanamayarak karşısında ki adamın dudaklarına uzandı.
Sakince ve acele etmeden öperken, Seungmin'in yanağını okşuyordu.
İki yıl boyunca cehennemi olan bu şehir artık Seungmin için cennetleşmişti. Bunu nedeni olan adamıysa her şeye rağmen, tüm aptallığına rağmen onu çok seviyordu.
*
son.
sizi seviyorum~ lütfen yorum yapıın~! ❤️
-yuu buradaydı🐺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
get you the moon. ❀hyunmin [mini fic]
Fanfichyunjin: çünkü sen hala dayanma sebebimsin. © yuu, 17 kasım 2019