Oy sınırı yok ama bu bölüm bin oy olsa çok mutlu olacağımı bilmenizi istiyorum. Keyifli okumalar 🧡
Çocukların nelerden hoşlandığını bilmiyordum. Bu konuda bazı araştırmalar yapmıştım ama bulduklarım hoşuma gitmemişti. My little Pony ya da Köstebekgillerin figürlerini öneren bir sürü çocuk videosu vardı ancak bu oyuncaklar bana çok ruhsuz gelmişti. Bu yüzden Melisa için bir balon üfleyicisi aldım. Pembe, üzerinde parıltılar olan, içine deterjanlı suyu koyup sıkıca kapadıktan sonra uç kısmındaki düdüğe benzer yere üflenip havaya onlarca baloncuk atabileceğiniz bir oyuncaktı. Bunun bir bebek için zararlı olması riski vardı ama oyuncak o kadar güzeldi ki almam gerektiğini düşünmüştüm.
Hem eğer Melisa'nın onunla oynayamayacağını söyleyen olursa oyuncak bana kalırdı. Bütün gün evde baloncuklar çıkararak gezerdim. Kulağa güzel geliyordu. Hediyemi güzel bir pakete sardırıp giyinmek için dolabımın başına geçtim. Bir doğum gününe gidiyordum. Bu uzun zamandır başıma gelmeyen bir olaydı. Heyecanlı hissediyordum. Gerçi bu bir yetişkinin doğum günü olsa daha mutlu olurdum ama elimdekiyle yetinmeyi bilecektim. Üzerime dokuma kumaştan kırık beyaz, incecik bir elbise giydim. Bisiklet yakalı bir elbiseydi, kolları dirseklerime kadar, genişleyerek uzanmıştı, kısa eteğini bel kısmıyla birleştiren yerde bir dikiş vardı. Salaş, uçuş uçuş tatlı bir günlük elbiseydi. Hala ıslak olan saçlarımı güzelce kremleyip kuruttum. Kâküllerimin düzgün durması için maşadan çok ufak bir yardım alıp yüzüme hafif bir makyaj yaptım. Bileklerime açık renklerde ipli ve boncuklu çeşitli bileklikler taktıktan sonra küçük bir çantayı ve hediyemi alıp Anıl'ı beklemeye başladım.
Buz pateninden döndüğümüzde bana doğum gününü hatırlatmıştı ama bugün saat neredeyse öğlene gelmesine rağmen hiç aramamıştı. Beni unutmuş olabileceğini düşünmek karnımı ağrıtıyordu.
Buz pateni o kadar güzeldi ki son beş yılımın en güzel akşamı olduğuna şüphe etmeden yemin edebilirdim. Anıl çok sıcaktı, ben çok mutluydum ve tüm o sarılmalardan sonra Anıl Sancar'ın ilgisinin benim hüsnü kuruntum olmayacağına karar vermiştim. Benden hoşlanıyor olmalıydı. Eğer her şeyi yanlış anlıyorsam da bunu bana söylemesi gerekirdi çünkü giderek daha fazla heyecanlanıyor ve hayal kuruyordum. Karşısına geçip sorabilirdim aslında. Bunu yapacak cesaretim olmalıydı ama nedense bu ihtimal gözüme çok korkutucu geliyordu. Hoşlandığım biri tarafından reddedilirsin pamuk ipliğinde olan psikolojim tamamen çöküp beni depresyona sokabilirdi. Tabii şu an bir depresyonda değilsem. Bugünlerde hislerime pek güvenemiyordum.
Kapı zilinin sesi evi doldurunca heyecanla ayağa fırlayıp kapıya koşturdum. Anıl geniş omuzlarını daha da güzel gösteren siyah bir gömlek giymişti. Gömleğin kolları kıvrılmış, yaka düğmeleri açık bırakılmıştı. Altındaki siyah kotla harika görünüyordu. Muhtemelen Melisa'yı özgürce öpebilmek için tıraş da olmuştu.
Beni öpmek isteseydi sakallarını hiç sorun etmezdim.
Mavi gözleri parlak ve sıcacıktı ve bana bakıyorlardı. Titrek bir nefes aldım. "Merhaba."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyanın Merkezine Düşüş
ChickLitHerkesin dünyasının merkezini farklı şeyler oluşturur. Benim merkezimde kelimeler var. Kelimeler ve yeni başlangıçlar, yeni tecrübeler, yeni karakterler ve yeni kurgular. Dünyayı ya da sadece kendinizi keşfetmenin tek yolu denemekten geçiyor. Belki...