Min Yoongi'nin Asla Ama Asla Kimseye Okutmayacağı Çok Gizli Hatıra Defteri
Bugün: 29 Şubat 2020
Başlık sinir bozucu oldu evet farkındayım. Bence pozitif bir başlangıç yapmış oldum. Herkes direkt olarak tarih atarak konuya giriyor ama ben her bir güne bir başlık koymak istiyorum, şimdiden böyle karar verdim. Bu defteri her gün yazmayacağım gerçi de
Kalem tutmayalı o kadar çok olmuş ki sanki yazmayı unutmuşum. Parmaklarım yaz tatilinden beri oyun konsoluna daha alışıklar. Burada bir tosbağa gibi yazıyorum. Girişi lüzumsuzca uzun tutmayı düşünmüyordum ama, yine yaptım yapacağımı. Nasılsa kimse görmeyecek. Şimdi konuşmak -daha doğrusu yazmak- istediğim konuya geleyim.Unutamadığım bir anım var. Basit bir anı değil, hem de hiç. Bunu yaşayalı ne kadar zaman oldu tam olarak bilmiyorum. Uzun yıllar boyunca içimde ailemden bile uzak bir şekilde kilitli tutmayı başardığım bir sırdı. Ama artık dayanamadığımı hissediyorum. Yalanlar, korku ve tedirginlik beni içten usul usul yiyor. Bu kadar büyük bir sırrı saklamak herkes için kolay bir şey değildir, elbette. Ama benim için ciddi anlamda çok daha zor. Gerçekten.
Nereden başlasam bilemiyorum. Daha önce sadece bir kere hatıra defteri tuttum ve o da ödev yapmam içindi. Öğretmen bir hatıra defteri tutmamızı ve iki haftanın sonunda da onu sınıfa okumamızı söylemişti. Tanrım, o kadar sıkıcıydı ki. Resmen her bir cümleyi sıkıntıdan ağlaya ağlaya yazıyordum. Ah tesadüfe bakar mısın ? Aslında birazdan yine cümleleri ağlaya ağlaya yazacağım, ama bu sefer bunun sebebi sıkılmam olmayacak.
Lafı dolandırıyorum, farkındayım. Ama bu sayfayı bitirmek zorundayım anlarsın ya ? Yoksa yazılar çok düzensiz duruyor. Hayır bu bir takıntı değil, düzen ve tertip. Her neyse. Bir deftere kendimi tanıtmak ne kadar akıllıca bilmiyorum, ama sanırım yine de tanıtacağım.
Ben: Benim adım Min Yoongi. On beş yaşındayım, Daegu'da doğdum ve altı yıl önce babamın tam olarak kavrayamadığım iş meseleleri yüzünden buraya, Busan'a taşındık. Arkadaşlarımdan ve eski evimizden ayrılmak benim için zordu ama şaşırtıcı bir hızla uyum sağladım. Burası bana oldukça şirin bir yer gibi gözüküyor, her ne kadar annem durmak bilmeksizin havasından hoşlanmadığını söylese de. (Bence biraz önyargılı yaklaşıyor)
Pek sosyal bir insan olduğumu söyleyemem, konuşmak için ağzımı açtığım anda genelde gülmeyle karışık aptalca şeyler söylerim veya sesim çatlar. Bu da karşımdaki insanların şaşkın bakışlarını her zaman üzerime çekmekte başarılı olur. Dalga konusu falan olduğundan değil, ama bunlar beni çok fena utandırıyor. Genelde insanlarla sohbet etmekten kaçınırım.
Orta düzeyde bir öğrenci olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Zamanın çoğunluğunda kıçım derslerime asla çalışmadığımı iddia ederek büyük annem tarafından bana geçirilen tokatlar yüzünden yanarak gezerim. Hakkımı yiyor, aslında çalışıyorum. Gerçekten. Ama nedense asla hak ettiğim puanları alamıyorum ve bu arada sırada sadece azıcık sinirlerimi bozuyor. Dürüst konuşmak gerekirse notları pek de ciddiye almıyorum. Neden oturup hüngür hüngür ağlayayım ki ?
Onun haricinde resim yapmak ve müzik dinlemek beni en çok rahatlatan iki aktivite olabilir. Müzik zevkim konusunda biraz aptal olsam da çevremdekilerin çoğu güzel çizdiğimi söyler. Bunu başkalarından duymak ister istemez beni egoyla dolduruyor ama genelde bunu dışarıya yansıtmayan biriyimdir. Çoğu kişiyle aynı hobilere sahip olmam insanların benle sohbet etme bahanelerini arttırıyor -bundan memnun değilim- ama ben onlarla fazla ısrar etmedikleri sürece pek konuşmuyorum. Çünkü ah tanrım.. insanlar çok fazla temas ediyorlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Hold Hands - Jjk+Myg
Fanfiction"Elini tutabiliyorum. Neden hasta hissetmiyorum..?" -Bu ficteki olaylar asla direkt olarak idollere zarar verme, tecavüz, hakaret etme vs. amaçlı değildir kişiler sadece fic senaryosuna göre karakterleştirilmişlerdir.- Sıralama: #5 - phobia