11† Tanrı beni ilk başta sana kul yaptı

2.6K 321 242
                                    

Jungkook, bu sabah her zaman düşlerini gördüğü yerdeydi.

Bu yüzden gözlerini açtığında onu kendisini izlerken görünce uyanmamak için yine kapatmıştı.

Jimin onun sıkıca kapanmış gözlerine anlamsızca bakıyordu. Susuzluktan çatlamış dudakları ve akşamdan kalma kızarık göz çevresini izledi. Gözlerini bilinçsizce mi açmıştı, yoksa uyanmış mıydı anlamamıştı.

"Jungkook?"

Jungkook, onun seslenişine aldanmamak için gözlerini daha sıkı yumdu. Uyanırsa mahvolacaktı, tüm bu gördükleri kaybolup gidecekti. Birkaç saniye daha Jimin'le dolu hayalinde(?) kalmak istedi. Onu gerçekliğe döndürmek isteyen seslenişin onu rahat bırakması için neredeyse cenin pozisyonu alacaktı. Başı da öyle bir zonkluyordu ki neredeyse emindi bunun bir halisünasyon olduğuna.

"Kahvaltıyı komodine bırak Katherine, ben çıkana kadar da odama sakın bir daha girmeyin."

Rüyası amma gerçekçiydi, bu sefer onun kokusunu da alabiliyordu. Hâlâ gözleri kapalıyken uzun uzun soludu, Jimin onun dudaklarındaki anlamsız gülümsemeyi izledi keyifle.

Jungkook bir süre gözleri kapalı hâlde rüyasına ulaşmaya çalıştı fakat ters giden bir şeyler vardı. Evet yatağın hissiyatı ve burnuna gelen koku rüyasına uygundu ama gözünün önüne neden o gelmiyordu? Uyanmış olması ihtimalini göz önünde bulundurmadığından bir hayli karışık gelmişti bu durum. Neyse ki tüm o uçuk düşüncelerin ardından, bunun bir rüya olup olmadığını anlamak için gözlerini açmayı akıl edebildi.

"Günaydın deli çocuk," dedi Jimin gülerek. "On bir saattir uyuyorsun."

Jungkook, şok olmuş hâlde ona gülümseyerek bakan adamı izliyordu. En son balkonda Elise ile sohbet etmekteydi, hangi ara bu konuma gelmişti? Bir anlığına bir şeyler hatırlamak için kendi altına baktı, saten geceliğinin kayarak açığa çıkardığı bacaklarıyla karşılaştı. Evet, bu geceliği giydiğini ve balkona oturduğunu hatırlıyordu fakat devamı yoktu.

Cümle kuramayacak kadar şaşkın olduğundan ona sorar gözlerle baktı. Başındaki keskin ağrı biraz fazla içtiğini hatırlatıyordu ona ama ayrıntıları geri dönmemek üzere silinmişti.

"Dün gece beni aradın ve arabayla buraya gelmeye çalıştın."

Jungkook, ilk ulaştığı kişinin o olduğunu kavrar kavramaz elini alnına vurdu. Kim bilir neler kaçmıştı ağzından.

"Ben... Çok özür dilerim Bay Park, yemin ederim hatırlamıyorum."

Ona mahçup bir ifadeyle baktı, şu an umrunda olan şey evine gelmiş olması değil gelip de bir şeyler söylemiş olma olasılığıydı. Jimin onun sırtını sıvazladı ve sorun olmadığını belirtircesine omzunu sıktı.

"Dert etme Jungkook-ah, araba süreceğin konusunda tutturman dışında hiç problem çıkarmadın zaten."

Ona şüphe içinde baktı. Ses tonundan ve yüz ifadelerinden yalan söylemediğini anlıyordu fakat bu durum onun bakış açısı olduğu için mi bu kadar normal gözüküyordu yoksa sahiden mi normaldi? İşte bunu kavrayamıyordu.

"Hiç böyle şeyler yapmazdım ben," dedi savunmasız kalınca. Bir şeyler söylemek zorundaymış gibi hissediyordu. "Sizi de uykunuzdan etmişimdir şimdi. Ah ne aptalım!"

"Beni uykumdan etmedin." Ona sırtını döndü ve kalkmadan önce yavaşça gerindi. "Aksine, bu gece en rahat uyuduğum geceydi. İlk defa iyi geceler öpücüğü aldım!"

Jungkook, saten geceliği ile üstünü kapatmaya çalışırken duyduğu şey ile olduğu yerde kaldı. Bu saatten sonra tenini görmesinin bir önemi kalmadığını anlamış olmalı ki eli kendiliğinden kucağına düştü.

Notes and Roses | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin