Viski

61 1 0
                                    

Çikolata... İçi karamelize edilmiş sert kabuklu ve bol sütlü olanından... Karşımdaydılar... Bunlar ikram edilmek için sunulanlardı.  Kalp şeklindeydiler. Şeklinden kime neydi ki? Tam karşımda olmalarıydı önemli olan. Aramızdaki uzun bakışı fark ettiğini tahmin ettiğim patronum "Çikolata... Hangi kadın sevmez ki?" dedi ve gülmeye başladı. Oturduk ve uzun bir sessizlik oldu. Benden bir şeyler söylememi veya bir konu açmamı falan bekliyordu herhalde... Uzun bir süre bana bakmaya başladı. Korkmadım değildi. Gözlerimi ne kadar zor da olsa kaçırmaya çalışıyor ve biblolarla göz göze geliyordum. Onlar en azından daha az ürkütücü geliyordu gözüme. Yalnış anlamayın o kadar korkak biri değilim fakat insanların beklenmedik ve anormal davranışları bana garip geliyordu. Belki de ben anormaldim... İnsanları bile cümlelerimde bilinçsizce ayırıyordum kendimden, kurduğum cümlelerde. Halbuki ben de insan değil miydim? Bu derin düşünce beynimi daha da yitirip bitirmesin diye beyaz bayrağı çekip, ilk konuşmayı başlattım. "Bay Roberts, bir şey mi oldu? Beni çağırmışsınız...". Bana baktı. Gözlerini devirdi ve bu çikolata neden burda, biliyorsun değil mi?" diye sordu. Anlamamıştım. Belki de anlamıştım ama ihtimal dahi olmazdı ki... O ve benim olayım... Hayır Andrea topla kendini! Bir şey belli edeceksin. Oldukça cesur ve kendimden emin görünmeye çalıştım ve "Teşekkür ederim." dedim. "Lâkin ben çikolata sevmem.". Gülümsedi ve tıpkı filmlerde olduğu gibi garip bir kahkaha attı. "Çok akıllı bir kızsın Jeanette... Fazlasıyla akıllı. Belki de sadece yalan söylemeyi iyi beceriyorsun.". "Size çikolata sevmediğimi söyledim. Bunun herhangi bir yalan olduğunu düşünmüyorum. Gerçekten, çikolata sevmem ben.". Patronum kalktı ve eline masasının yanı başında duran viskisini aldı. Bardağını sallıyor, sallıyor ve küçük yudumlar alıp suratını ekşitiyor, sonra ağzını elinin tersi ile siliyordu. Bitirdiği viski bardağını duvarda çok pahalı olduğunu tahmin edebileceğim bir resime fırlattı. O delice kahkahı tekrar attı. Ayağa kalktım ve panikle odadan çıkmak için kapıya doğru yürüdüm. Sağ bileğimi tutup beni zorla oturturan Bay Roberts kapıyı kilitledi ve "Konuşmamız daha bitmedi." dedi.  "Sarhoş insanlarla konuşmayı sevmem." dedim. "Pek iyi anlaşamayız kendileriyle, şimdi izninizle...". "OTUR HEMEN AŞAĞA SENİ SÜRTÜK!" diye bağırdı. Korkum artmıştı ve dediğini yaptım. İşimi aptal bir diyalog için kaybetmek istemezdim. Devam etti. "Sarhoş falan değilim. Konuyu değiştirmek için bahane aramana gerek yok. Sen bizim konuşacağımız konuyu gayet iyi...". "Ben hiçbir şey bilmiyorum. Şu anda aklınızdan ne geçiyor, ne yapıyosunuz, hiç birini bilmiyorum ama eğer bir daha bana bağırırsanız istifa dilekçemi masanızın üstünde bulursunuz.". O mavi gözler daha da büyüdü. Öldürücü derecede korkunç bir şekilde beni hapsetmişlerdi. "Sana kim iş verir benden başka? Gidip sokaklarda aç köpekler gibi sürünürsün o zaman!" dedi. Kafasını bir yukarı, bir aşşağı, bir sağa, bir sola hareket ettirdi, gözlerini sımsıkı kapadı ve açtı. Tekrar sakin bir tavıra bürünerek bana baktı ve "Bak güzelim, seni buraya çağırmamın nedeni çok açık. Çikolatadan anlarsın sanmıştım. Belki de anladın ama anlamamazlıktan geliyorsun.". Ağzımı açtım ama bir şey diyemedim. Çıkmadı demem gereken kelimeler. Evet, biliyordu belki de. Ben ise... Bilmiyordum ne yapacağımı. Kaçmalıydım. Kurtarmalıydım kendimi. Jessica da onlardan mıydı? Ya, Nathan? Ciddileştim ve korkması gerekecek kadar yüksek ve delirmiş bir tiple güldüm. Korkmuştu. Ayağa kalktım ve karşısında durdum onu alkışladım. "Tebrik ederim... Anladınız. Evet sonunda zam istediğimi öğrendiniz ve bundan dolayı mı kızıyorsunuz? Jessica söyledi değil mi?". Son kozlarımı oynuyordum artık. İşe yaramayacağı belliydi ama bana vakit kazandırıyordu... "Artık bu laflarına bile kızmayacağım Jeanette... Çünkü bu hesap, bu gördüğün dört duvar içinde kapanacak. Ah, yoksa Andrea Palmers mı demeliydim?"... İşte... Biliyordu...  "Bak güzelim..." dedi. "Ben sır tutan bir adamım. Gerçekten. Aramızda kalabilir. Sen mutlu olursun. Ama benim de mutlu olmam gerek değil mi? Beni memnun etmek ister misin?" dedi ve elini kemerine götürdü. İstediği şeyi biliyordum. Bana doğru yöneldi. Kısa bir tekme savurup yerdeki viski cam kırıklarından bir tanesine erişmeye çalışırken beni yere devirdi. İki parmağımla cama erişmeye çalışıyordum. Beni sımsıkı tutuyordu. "Bunu birlikte halledebiliriz demiştim. Aferim uslu k...". Patronum yerdeydi. Odayı metalimsi bir koku sarmaya başladı. Patronum gözleri açık boğazını tutuyor ve boğazındaki camı çıkartmaya çalışıyordu.  Ayağa kalkmayı başarmıştım. Ve camı çıkarıp kafasının tam ortasına bir daha sapladım. Ve bir daha. Bir daha. Bir daha, bir daha, bir daha...İşte bu benim gerçek dünyamdı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 13, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÇikolataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin