Dün okulun son günüydü. Okul'un bitmesini hiç istemiyorum, neden bitiyor? Tamam belki kendimi hayvanat bahçesinde gibi hissediyor olabilirim ama eğleniyordum. Şimdi ise yedi yirmi dört telefonla uğraşacağım, yataktan kalkacağımı da pek düşünmüyorum. Aslında Melis ile bir şeyler yapabilirim, liseye geçtiğimizden beri çok sık görüşmüyoruz. Asıl sorun o yazları pek dışarı çıkmıyor ama belki ikna edebilirim. Melis benim en yakın arkadaşım, kısa dalgalı kahverengi saçları, büyük kahverengi gözleri, esmer bir teni var ve bana göre çok güzel bir kız. "Mira kahvaltı!" Evet annemin cinleri tepesine çıkmadan onuncu kez söylediği şeyi yapmaya gideyim. Ve tabiki benim daltonlar burada. Daltonları tanıtayım;
Burak, açık kahverengi saçları, ela gözleri ve uzun, yapılı bir vücudu var.
Ömer, siyah hafif uzun saçları, bana göre siyah ama diğer herkese göre koyu kahverengi gözleri, uzun ve kaslı sayılacak bir vücudu var.
Göktuğ, açık kahverengi saçları, açık kahverengi gözleri, esmer ve uzun, fit bir vücudu var. Kısacası benim ve Melis'in koruyucuları. Üçü de bizim çocukluk arkadaşımız. Her zaman her şeyi birlikte yapıyoruz birimizin çağırılıp, birimizin gitmediği yer ve ortam yok. " Esme teyze ellerine sağlık çok mükemmel olmuş."
"Sağol Ömer'cim ama yavaş ye yavrum boğulacaksın." Biz de onun için uğraşıyoruz ya annecim.
Yanlız annem yine en sevdiğim şeyi yapmış. Kızarmış peynir, ne kadar yasak olsa da. Hızlıca yemeklerimizi yiyip dışarı çıkmak için hazırlanmaya başladım, tabi bizimkiler bana haber vermedikleri için böyleyim. Normalde asla böyle değilimdir (!)
"Efendim Melis?" Melis'ten cevapsız çağrılar, umarım öldürülmem. "Neredesiniz siz yarım saat oldu?" Galiba baya sinirli, bekletilmeyi hiç sevmiyor. "Kapıya bak." Mükemmel zamanlama.
Kapıya yakın bir masaya oturduk, oturmaz olsaydık. Her yerde karşıma çıkmak zorunda mi bu? " Selam, naber Mira?"
"Sanane Can, seni ne ilgilendiriyor?" Can ayrıldığımızdan beri kendine daha bir bakmış sanki, tabi beni aldattığı kişilere güzel gözükmek içindir. "Sonuçta bir geçmişimiz var böyle davranma." Hala ne geçmişinden bahsediyor. Ben o geçmişi unutmak için neler verdim. "Mira o geçmişi çoktan sildi ve bana kalırsa sen de sil. Çünkü seni gördükçe kavga etme isteğim artıyor."
"Burak efendi sakin ol eski sevgilimle de mi konuşamıyacağım?"
"Adı üstünde eski sevgilin. Şimdi gidebilirsin." Hayır, olamaz! Gözlerim nasıl dolar, hala nasıl beni bu hale sokabilir? Bana baktı ve sanki hala sevgilimiş gibi gülümseyip gitti. Çok uğraştım onu unutmak için, unuttum ya da unuttuğumu sandım. Çünkü hala onu gördüğümde kalbim göğüs kafesimi parçalayıp ona ulaşmak istercesine atıyor. Ama olmaz o beni aldattı. Ona geri dönemem ikinciye aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. Beni böyle umursamayan biriyle yeniden birlikte olamam. "Mira iyi misin?" Düşüncelerime o kadar dalmışım ki Melis'in sesini bile zor duydum. "Evet iyiyim, sadece o fazla sinirlerimi bozuyor." Ömer masada yumruğunu sıkıyordu, Göktuğ ve Burak da aynı şekilde. Kavga istediklerini biliyorum ama Allah kahretsin ki Can'a bir şey olmasından korkuyorum. Onun canının yanmasından korkuyorum. Çünkü hala onu seviyorum. Masada kimse konuşmuyor, gergin bir ortam vardı masanın üstünde. "Sen hala seviyor musun onu?" Burak yüzüncü kez bu soruyu soruyor, her seferinde hayır desem de bu sefer gerçeği söylemek istiyorum. "Bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun kızım, bu çocuk seni aldattı yapma bunu kendine. Bak o çocuğa güvendin n'oldu gördün mü? Mira bak biz senin yanındayız ona ihtiyacın yok." Göktuğ'un sözlerinden sonra artık gözyaşlarımi tutacak gücüm kalmadı. Melis bana destek verircesine sarıldı ama bu benim daha çok ağlamama neden oldu. Belki ağladığımı görürse gelir yanıma. Nerdeyse yirmi dakika boyunca ağladım, ama dönüp bu tarafa bakmadı bile. Eve gitmek ve duş alıp bu kirli günden kurtulmak istiyordum. Melis'e söyledim ve hemen taksiye bindim. Yaklaşık yarım saat içinde evdeydim, şükür ki annem evde değildi. Duş aldım ve telefonumu elime aldım, gizli numaradan bir yeni mesaj var. 'Her şey yeni başlıyor prenses...'