Ciğerlerine doldurduğu başka bir derin nefesle cesareti uçup gitti. Oysaki nefes almadan önce kararlı hissediyordu.
"Bu sefer," içindeki uğultulardan birinin ona gösterdiği desteklere acıdı. "yapacaksın, değil mi?"Ve yaptı.
Onu itti.
4 yıl sonra bugün, 11:57.
Kollarını kaldıramadığı başka bir güne uyandı, son zamanlarda hayalleri vardı.
Dokunmasalar.
Gözlerini açtığı gibi biliyordu bugünün berbat bir gün olacağını. Dünden ve ondan önceki günden daha kötü olacaktı, hissediyordu.
Acı bir gülümseme yayıldı yüzüne.
Hep öyle olurdu.
Arkasında bıraktığı her günden daha fazlası olurdu diğer gün, her gecenin sabahı daha da dayanılmaz olurdu anıları, her kuşların ötmeye başladığı saatler bir öncekini aratırdı ona.
Ama yarını değil.
Yarın daha da berbat olacaktı, bu yüzden düşünmeyi bıraktı.
Herkes gittikten sonra anlaşılır bir şekilde gün ışığını boğarak büyük bir kaosa ev sahipliği yaptığı günlerden biri daha.
Ayağa kalkmaya yeltendiğinde aniden sırtından başına kadar yayılan ağrıyla inledi. Kemikli parmakları istemsizce başına gittiğinde alnındaki yara izine dokundu.
Neler olmuştu ki?
Pek şey hatırlayamıyor, kafasının içinde büyük bir karadelik varmış gibi hissediyordu. Git gide büyüyen, anılarıyla beslenen aç bir karadelik. Elini kafasındaki karadeliğe uzattı; kafasını kurcaladı. Yeşilliğini kaybetmeye yakın sarkık otları anımsadı, sarılığa mahkum kocaman ağaçları. Rüzgarın hafif ama etkili esintisi, kuşların çığırırcasına ötüşleri, ayakkabılarının her tarafına bulaşmış kirli çamuru hatırladı.
Kasvetli gölü.
Dün Keşif Birliği insanlık için büyük bir adım atmıştı; Eren'le kaldıkları evdeki bodrum katına ulaşmışlardı.
Anıları şimdi yavaş yavaş geri dönüyordu.
Levi kapıyı kırarak açmıştı, Mikasa masanın yanındaki anahtar deliğini şans eseri bulmuştu ve Eren çekmeceyi açmıştı. Esrar kokan kitaplar vardı. Eren'in bağırışı, Hanji'nin Mikasa'yı aceleyle dışarı çıkartması, yangın.
Ne yangını?
Niye hatırlamakta bu kadar zorluk çekiyordu?
Ni-
Aniden açılan kapı sesiyle düşünceleri bölündü. Hanji elinde bir kahvaltı tepsisiyle içeri girdiğinde ona kocaman bir gülümseme bahşetti. "Günaydın," elleri dolu olduğundan kapıyı ayağıyla ittirerek kapattı. "nasıl uyudun?"
Mikasa hala kendini toparlayamamıştı. Kabus mu görmüştü? Hanji yanına doğru gelirken pek iyi hissetmediğini söylemek istedi.
Ağzı açılmadı.
Bir daha denedi.
Kelimeler boğazına kadar geliyor ama tam orada sanki çıkmaz sokağa yakalanıyorlardı.
Ağzını açmayı denedi, yapamadı.
Dilini hareket ettirmeyi denedi, yapamadı.
Dişlerini hissetmiyordu, ağzı yerinde miydi?"Mikasa?"
Korkuyla açılmış gözleriyle Hanji'ye baktı. Elleriyle ağzını yokladı, dudakları oradaydı. Niye hareket etmiyorlardı?
"Yine mi hatırlamıyorsun?"
Dikkatini Hanji'ye verdi. Neyi hatırlamıyordu?
Hanji sıkıntıyla iç çekti, tepsiyi kenara bıraktı. Doğrudan Mikasa'nın gözlerinin içine baktı.
"Dinle," sesi titremişti, gözyaşlarının akmak üzere biriktiğine şahit oldu. "4 yıl önce evinizin bodrumuna gittik."4 yıl önce.
Hayır, demek istedi. O dündü. Biliyordu. Dündü.
"Eren kontrolünü kaybetti. Anlamlandıramadığımız bir şekilde bodrumda yangın çıktı..."
Yangın.
"...Ben seni dışarı çıkardım, Levi de Eren'i çıkaracaktı ama..."
Levi.
"...başaramadı. Eren karşı koydu. İkisi de o yangından sonra bulunamadı..."
Kulakları çınlıyordu.
"...ve sen de o günden beri delirmiş gibisin. Kimseyle konuşmuyorsun. Geçmişini hatırlamıyorsun; hatırlamak istemiyorsun... "
Hanji'nin ağzı hareket etmeye devam etti ama Mikasa artık hiçbir şey duymuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölet
FanfictionNeler olmuştu ki? Pek şey hatırlayamıyor, kafasının içinde büyük bir karadelik varmış gibi hissediyordu. Git gide büyüyen, anılarıyla beslenen aç bir karadelik. Elini kafasındaki karadeliğe uzattı; kafasını kurcaladı. Yeşilliğini kaybetmeye yakın s...