Adı Kerem’di, zengin ve tanınmış bir ailenin tek çocuğuydu…
Yazar, hukukçu ve iş adamıydı…
Daha beş yaşındayken annesinin babası tarafından öldürülmesine tanık olmuştu…
Tecavüze uğrayan bir kadını çok sevdi…
Onun uğruna ailesinden ve sahip olduğu her şeyden vazgeçti…
Büyük bir aşkın sihrine kapılmıştı…
Entrikalar, internet tuzakları, aldatma oyunları, gizli çekimler onların hayatını altüst etti…
Dibe vurmuştu…
Karsısına bembeyaz saçları ve elinde bastonuyla, Zeynep Ana çıktı. Ondan mutluluğu ve huzuru bulmanın yollarını öğrenecekti…
Zeynep Ana; “Gecenin zifiri kanalığında bile, biraz sonra bir yıldızın dünyanı aydınlatacağına inan. Karşına, ne beklersen o çıkar, bu bir mucizedir,” demişti.
Hayatının dönemecindeydi…
Tüm hayatının vereceği kararlara bağlı olduğunu biliyordu…
Yollara düştü…
Mutluluğu ve aşkı aradı…
Ama güneş bir kez daha doğmuştu…
Yeniden çok sevdi…
Ancak ne kendi ne de sevdiği kadının geçmişi onun peşini asla bırakmayacaktı…
Artık hiçbir şeyin rastlantı olmadığını biliyordu…
Karşısına çıkan her işareti anlamaya çalışacaktı…
İşte o zaman şansı değişti…