Düşünmek şu durumda çok zor ve mantıksız geliyordu. Bir şeyler söylemek istiyordum. Kime karşı, ne söylemek istiyordum bilmiyordum ama söylemek istiyordum işte. Ya da sadece anlamak istiyordum. Az önce neler yaşandığını, neye tanıklık ettiğimi, bundan sonra neler olacağını bilmek istiyordum.
Ağlıyordum ama her şey benden bağımsız oluyordu. Seokjin bana olanları söylerken hem deli ve anlamsız bir şekilde gülüyor, hem de gözlerimden akan yaşların yeni farkına varıyordum. Uzun zamandan sonra biri için ilk defa bu kadar içten, bu kadar kalbim acıya acıya ağlıyordum. Sanki kalbime bıçak saplanmıştı. Sonsuz bir acı bedenimi ele geçirmiş, beni sonunu kestiremediğim bir yola sokmuştu.
Yoongi'yi tanıyordum. Belki çok uzun bir süre geçmemişti birbirimize sahip olalı ama onu benimsemiştim. Neyi yapıp neyi yapmayacağını inanın ki bana çok iyi biliyordum. Onun gibi birinden beklediğim en son şey bana ihanet etmesi, beni yarı yolda bırakıp başkasına gitmesiydi. Hatta böyle bir ihtimal aklımdan sadece bir kez geçmişti. O da, ona kapılmaya başladığım zamanlar, ona yeni güvendiğim sıralar nasıl biri olduğunu anlamaya çalıştığım günlerdi.
Çok başka duygular hissediyordum. Şaşkınlığım bir yana dursun, eğer Seokjin'in dedikleri doğruysa yaşadığım hayal kırıklığını dillendiremiyordum bile. Üzerimde ne olduğunu bile bilmeden evden koşa koşa çıkarken, nefes almaya çalışıyordum. Havayı derince içime çekmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Kendimi cehennemdeymiş gibi hissediyordum. Bu garip duygu bir türlü peşimi bırakmıyordu.
Soğuk havanın vücuduma sertçe vurması beni etkilemiyordu bile. Oysa ki ben soğuk havalardan nefret ederdim, kışı da hiç sevmezdim. Bunun yanında doğum günümde yaşadığım bu gerçek olamayacak kadar imkansız olay hâlâ bana rüya gibi geliyordu. Görmeden inanmak istemiyordum, bunun yanında da Seokjin'in bana yalan söylemesi için bir sebep göremiyordum. Adresini attığı kafeye doğru hızla yürürken de saniyede bir gözlerimin buğulanmasını, sonra da yaşların gözlerimden akıp gitmesine engel olamıyordum.
Benim Yoongi'm, benim tanıdığım Min Yoongi böyle bir şey yapmazdı. Çünkü o bana deliler gibi âşıktı, hislerini en içten şekilde biliyordum, hissediyordum. Zaten inanmasam başından ona hiç şans vermezdim. Aramızda hiçbir sorun yokken, ki olsa bile, böyle bir şey yapmasına imkan yoktu. Ama ağlıyordum işte, kızarık burnumu deli gibi çekerken, her yutkunduğumda boğazım da beraberinde acırken, ben deli gibi ağlıyordum.
Sinirleniyordum. Kafeye gitmem yaklaşık yirmi dakikamı alırdı, hızlı yürüdüğüm için daha kısa bile sürebilirdi. Oraya gittiğimde ne yapacağımı düşünüyordum. Kendimi her türlü şeye hazırlamak zorundaydım. Hayal kırıklığına, göreceğim görüntüye, Seokjin ve Hoseok'un bile hayal kırıklığı taşıyan bakışlarına... Bu duruma nasıl geldim bilmiyordum. Evdeydim, Yoongi'den mesaj bekliyordum ve işlerimi yapıyordum. Nereden bilebilirdim ki böyle bir şey yapacağını? Ona bu kadar güveniyorken, nereden bilebilirdim ki aşkına ihanet edeceğini?
Hava modumu yansıtmak istercesine kapkaranlıktı. İçimi karartıyordu, bulutlar birleşmiş bir şekilde gökyüzünü daha da karartırken titreyen ellerimi cebime soktum. Ondan önce ince kapüşonumu kafama geçirdim, sırılsıklam olmuş yanaklarımı başımı eğerek herkesten saklarken koşuyormuşcasına daha da hızlandırdım adımlarımı.
Zaman, yol, hepsi hızlıca akıp geçiyordu. Bedenimi tir tir titreten soğuklukla beraber yaklaşık on beş dakikalık bir sürenin ardından, görüş açıma giren kafe ile beraber durdum olduğum yerde. Hazır değildim, hiç değildim ve hiçbir zaman da olmayacaktım.
Hayatım boyunca âşık olmayacağımı biliyordum. Aslında şöyle demeliyim, düşünüyordum. Çünkü bana göre bir şey olmadığını biliyordum. İnsanlar bencildi, düşüncesizdi ve en çok da acımasızlardı. İyi bir insan olmayı çok denemiştim, ama yararıma bir şey olduğunu görmemiştim. Kötüler bir şekilde hep kazanıyordu ve ben de demiştim, neden onlardan biri olmayayım ki? Neden insanlarla oynamayayım? Sonra asıl Park Jimin o zaman meydana gelmişti. Güçlü gibi gözüken, herkesin hayranlık duyduğu ve sahip olmak istediği o çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prejudice ✔
Fanfiction''Biliyorum, güzelim. Gözlerinde içinde sakladığın meleği görebiliyorum. Korkuyorsun, farkındayım. Fakat yanında olduğumu unutma ve elini tutmama izin ver. Yakında bana âşık olacaksın.''