yirmi dört

2.2K 155 28
                                    

"Her şey tamam mı?" Ablam elimdeki sırt çantasına bir göz attı. Toprak'ın adını duyduğu için bu kadar ilgi gösteriyordu. Toprak ile tanışmak da istiyordu.

Toprak'ı hangi ara sevdin be abla...
Ben bile sevmiyorum, henüz.
Ha, sevme planların var yani?
Senin yok gibi.
Ben başkasına aşığım.
"Ne?!"

"Ne, ne? Aptal, soruma cevap ver.

"Tamam abla, tamam. Sadece bir günlük sahil. Çekirdek kola. Biraz müzik ve sohbet. Ufak piknik. Bu kadar."

"Belki öpücük. Muck, muck, muck." Ablam dudaklarının büzüp bana doğru uzattı. Ablamı itip bağırdım. "Seni anneme söyleyeceğim. Beni pis işlerine alet ediyorsun. Anne!" Bana bakıp tek kaşını kaldırdı ve güldü. "Mila... Annem evde değil biliyorsun, değil mi?" İşte ablamın elime düştün bakışları. Babam yoktu, annem de bugün tatildi ve bana o para bırakacaktı. Mina'nın kumbarasındaki parayı da bitirdiğim için alamazdım. Kendi param tabii ki kıymetliydi. Mecbur ona yağcılık yapacaktım.

"Eğer para verirsen sana birini anlatırım ama gelince." Mira'nın gözleri kocaman açıldı ve kolumu cimcikledi. "Sen tam bir şerefsizsin! Hani birbirimizden bir şey gizlemiyorduk?"

"Ama bu önemli değil, gerçekten." Elini cebine götürerek bana göz devirdi. "Umarım öyledir. Git artık, bir saattir mesaj atıyorlar." Ablamın cebinden çıkarıp uzattığı parayı kaptım ve yanağına kocaman bir öpücük bıraktım. Aşağı hızla indim ve metroya gittim. Toprak ile metroda buluşup çocukların arabasına yetişmemiz gerekiyordu.

***

Evden getirilen yiyecekleri açtığımız hasırın üzerin koyduk. Hasırı da yan sahilden çaldığımız, şezlongların ortasına açmıştık. Dörtte üçü şezlongla kaplı ve ortasında manyak bir ortam hazırladığımız mükemmel yer için tebrik edilmeliydik. Bununla da kalmamıştık. Sabah güneşinde üşenmeden şezlongların kenarlarından destek alarak kuma uzun, dört değnek dikmiş ve üzerine lastikli çarşaf geçirmiştik. Resmen içinde oturma şezlong grubu olan bir çadır yapmıştık. Bunların hepsi Görkem ve Zehra'nın beynine aitti. Gerçekten Netflix izlemelik, geniş ama küçük bir ortamdı.

"Baya iyi hazırlanmışsınız." Aşırı şaşırmıştım çünkü battaniyeye kadar getirmişlerdi.

"Ata'nın arabası da dolu."

"Sarp nerede kaldı?" Mantıklı sorusu üzerine Defne'yi içimden tebrik etmiştim.

"O sabaha kadar içmiş sanırım. Şu an hangi kafayla geliyor bilmiyorum ama yoldayım dedi. Gelmemesini söylemiştim ama içki getiriyor, yine iyiyiz beyler!"

"Manyak ve mükemmel bir ortam olacak desene. Bu arada gitar çalıyorum ama şarkı söyleyemem." Toprak belli belirsiz gülümsedi ve gitarı şezlongun yanına yasladı.

Herkes kendi halinde takılmaya başlamıştı. Ata Sarp'ı bekleme ayağına dağılmışlardı.

"Biraz yürümeye ne dersin?"

"İyi fikir."

Ayakkabılarımızı çıkarıp denize iyice yaklaştık. Biraz uzakta yerimizi kurmuştuk çünkü. Oradan denizin tiz yankısı daha güzel geliyordu. Gökyüzünden güneşin soft ışığı altında adım attıkça kuma kendimi bırakıyordum. Temiz denizin kirli geçmişini içime çektim. Tuzlu hava daha derinden işlemişti şimdi içime.

"Uğraştığın bir şeyler var mı?" İlk soruyu o ortaya atmıştı. Buna sevinmiştim.

"Yani... Kitap yazardım eskiden. Günlük olarak tabii. Sonra bıraktım. Çizim yapardım, onu da bıraktım. Sanırım biraz aptalım." Kumu eşeleyerek parmaklarımı saklıyordum.

Öyle Kolay Aşık Olmam || Texting || ÖKAOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin