Güneş başının üzerinde parlıyordu, Chaeyoung uykulu halini üzerinden atmak için gözlerini birkaç kere kırptı.
Pencere tamamen açıktı, yani biri pencereyi açmıştı. Chaeyoung uykulu bir şekilde etrafına baktı ama ilgi çekici yeni bir şey yoktu.
Oturdu ve gerilmeye başladı, kapının yanında duran diğer varlığı fark etmemişti. Kapının yanındaki erkek, Chaeyoung kendisini fark etsin diye boğazını temizledi.
Chaeyoung uykulu bir şekilde ona baktı. "Oh, selam Jimin," derken yorganı kenara itip ayağa kalktı. Jimin küçük bir gülümsemeyle ona baktı. "Seni uyandırmak üzereydim. Şimdi uyandın ve tembel kıçını da alıp kahvaltıya geliyorsun."
Chaeyoung sinirle parlayan gözlerini erkek kardeşine doğrulttu. Sarsak adımlarla dişlerini fırçalamak için tuvalete doğru ilerlemeye başladı. Jimin'in yanından geçip tuvalete yöneldi.
"Günaydın, Chaeng!" dedi coşkuyla, Bay Park. "Günaydın." Chaeyoung cansız bir şekilde karşılık verdi. Bay Park, Chaeyoung'ın bu davranışa güldü. Chaeyoung sabahlardan nefret ederdi.
Chaeyoung tembel bir şekilde macununu fırçasına koydu ve yavaşça dişlerini fırçalamaya başladı. Sonunda dişini fırçalamayı bitirdiğinde mutfağa gitti. Bir kase aldı ve içine mısır gevreği koydu.
Sütünü de döktükten sonra mısır gevreğini hızlı bir şekilde bitirdi. Kasesini lavaboya koydu ve ellerini, ağzını yıkadı ve oturma odasına doğru ilerledi.
"━Şimdi karşınızda, Seoul'un Prensi!" Kwon Jiyong, kraliyet muhabiri hastalıklı derecede tatlı bir tonda konuştu. Chaeyoung kendini babası ve Jimin'in yanına kanepeye attı ve ilgisini çekmiş bir şekilde televizyonu izlemeye koyuldu.
Chaeyoung, Prens'in yakışıklı olduğuna katılmıyor olamazdı. Ama tüm bunlara rağmen tam bir pislik olabileceğini de biliyordu.
"Biliyorsun Chaeyoung, seçimler başlıyor." Annesi düşüncelere dalmıştı. Chaeyoung sıkıntılı bir şekilde mızmızlanarak konuştu. "Ama, anne onunla evlenmek istemiyorum!" Bunu milyonuncu kez söylüyordu. Saydığından değil, zaten o kadar söyleyemezdi.
"Ama ona bir bak! O çok yakışıklı!" Jimin, Bayan Park'ın sözleriyle alay etti. "Lütfen, o egoistten daha iyi görünüyorum ve Chaeyoung'ın saraya gitmesine babamın izin vermesinin hiçbir yolu yok, değil mi baba?"
Bay Park iç çekti. "Biliyorsun Jimin, sonuç olarak bu annenin ve Chaeyoung'ın kararı," dedi Bay Park, çok mutlu olmayan düşünceli bir edayla. Jimin kollarını gerdi ve koltuğa bastırdı. Chaeyoung kıkırdadı.
"Resmi liste, bu hafta Prens tarafından seçim adaylarına ulaşacak!" dedi Jiyong, tatlı ses tonunu korurken.
"Muhtemelen aklında birkaç kişi hazır, o yüzden katılımın sonunda katılanlar olsa bile bu bir şeyi değiştirmez," dedi Chaeyoung gelişigüzel bir şekilde. Bayan Park iç çekti. "Bu gerçekten utanç verici, katılacağın en iyi yaşındasın."
Jimin bu konuşmayı duyduğunda yanaklarını şişirdi. Onlara söylemek zorundayım, diye düşündü. İç çekip ayağa kalkması ailesinin ona bakmasına sebep olmuştu. "Şey... Ben düşünüyordum ki..." diyerek konuşmasına başladı.
"Neyi düşünüyordun, Jimin?" diye sordu Chaeyoung, yavaşça. "Saraymuhafızıolacağım," diye söyleyiverdi hızlıca. Chaeyoung gözlerini devirdi. "Anlaşılabilir bir dilde konuş, lütfen."
"Saray muhafızı olacağım," dedi Jimin. Bay Park keskin bir şekilde nefes aldı. "Yani, evden ayrılıyor musun?" Chaeyoung fısıldıyordu. "Üzgünüm," diye fısıldadı Jimin ve sanki 'Bensiz iyi olacaksın' diyecekmiş gibi elini tuttu.
"Pekala, sonuç olarak bu senin kararın. Ve ne olursa olsun seni destekleyeceğim," dedi Bay Park. Hüzünlü sesi, oğlunun ayrılacağına dair bir ipucuydu. Bayan Park kocasının sözleri üzerine başını öne eğdi, hala şoktaydı.
"Teşekkür ederim. Şimdi başvuracağım, sadece hepinizden izin almak istedim," dedi Jimin duygusuz bir sesle. Ardından kapıya doğru ilerledi, ceketini aldı ve ayrılmadan önce arkasına baktı.
Chaeyoung şimdiye kadar gözyaşlarını tuttuğunu bile bilmiyordu. "Chaeyoung-" Babasının seslenmesine aldırmadan odasına doğru koştu, ardından kapıyı çarparak kapattı.
Ayakları üzerine düştüğünde gözyaşları durmadan, sanki açık bir musluktan boşanır gibi akıyordu.
Jimin, onun Jennie dışındaki tek arkadaşıydı. Bazen sinir bozucu ve fazla koruyucu olsa da onu daima çok sevmişti. Ve şimdi o gidiyor ve ona ulaşabileceğim hiçbir yol yok, diye düşündü kederle.
Ya da bir yolu varsa?
***
umarım siz okurken akıcılığı bozacak hatalarım yoktur
sevgilerle, matmazel.
![](https://img.wattpad.com/cover/209236561-288-k81439.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Selection | Rosékook (çeviri)
FanfictionPrens Jungkook'un ruh eşini bulma umuduyla bir seçime ev sahipliği yaptığı bir Rosékook fic'idir. (Şahsım tarafından çevrilmiştir.) Hikayenin orijinali @avocachaengiee tarafından yazılmıştır.