Ellerimin soğuktan uyuşmasını aldırmadan kimsesiz sokaklarda ses çıkaran botlarımla yürüyordum.
Sokağı aydınlatan etrafa sarı ışık yayan sokak lambalarının içine karışan,yılbaşının habercisi yeşilli kırmızılı ışıkların yansıdığı evlerin önünden geçerken adımlarımı hızlandırdım.
Tanıdık dev kapı gözüme ilişti.Kapının yanındaki bekçi kulübesinde oturan Selim Amca sıcacık gülümsemesiyle bana selam verdi.Ona gülerek karşılık vermek istesemde iliklerime kadar işleyen soğuk havanın etkisi buna izin vermedi.Kapıyı bir çırpıda açıp geçmem için kenara çekildi.Adımlarımı yılbaşı temalı ışıklarla süslenmiş Dönme dolaba çevirdim.
Dünyada tek hayat bulduğum yer.Sanki yer yüzünde oksijen yok olmuşta sadece o minik dönme dolabın bir bölmesinde hayat bulmuş gibi.
İnsanların gözünde kocaman,benim gözümde minik bir dev olan Dönme dolabım...
Buraya her sabah gelip en alttaki bölmeye oturur sessizce sokaktan geçen çocukları,işlerine yetişmeye çalışan insanları,yaşlı teyzelerin kapılarına çıkıp çocuklarını uğurlamalarını...
Her şeyi...Her şeyi sessizce izledim.
Hiç en üste çıkmadım Dönme dolabın.Hep en altında oturdum.nedeni bilinmez hiç bir zaman en üstleri sevmedim.Yerin dibine daha yakın diye en alta oturdum.
İnsanlar zaten beni görmüyordu.En üste çıkıp saklanmamın ne anlamı vardı ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUNAPARK|1| DÖNME DOLAP EFSANESİ
General Fictionİnsanlar zaten beni görmüyordu.En üste çıkıp saklanmamın ne anlamı vardı ki...