~

1.2K 76 31
                                    

"KIM JONG IN! HIZLICA BURAYA GELİYORSUN."

Her gün, sabahın aynı saatinde her zaman duyduğu sesle dibinde oturduğu ağaca bakıp ayağa kalkan uykulu, esmer çocuk, Kim Jong In , bu sabah da aynı rutinini yaşamış ve "öğretmeninin" onu güzelce dövmemesi için bahsedilen gibi hızlı adımlarla ağaçlığın hemen dışındaki kulübeye ilerlemişti. Bu kulübede öğretmeni ve çok uzun zamandır hoşlandığı çocuk olan Do Kyungsoo ile alıştırmalar, koşular yaparlardı ve Jongin bu sayede onu bütün gün izleme şansı bulurdu. Yaptığı şeyin risklerini biliyordu tabii, fakat kim umursardı ki? Biri onun duygularını öğrenirse Jongin ülkeden kovulma derecesine bile gelebilirdi. Fakat Kyungsoo için değerdi, Jongin öyle düşünüyordu.

Islık çalarak ilerlediği kulübeye vardığında karşısında her zamanki gibi kazınmış saçlarıyla, kısa boyuyla ve beyaz tenine fazlasıyla uyan lacivert forması ile komutanın oğlu Do Kyungsoo duruyordu. Başarılı asker ve yenilerin eğitmeni. (gerçi şu an sadece Jongin ile meşgul oluyordu.) Jongin her zaman yaptığı gibi onun mükemmel göründüğünü düşündü.

Yaklaşık 1 aydır ordudaydı, 1 yıl olana kadar çalışacaktı Kyungsoo ile. Geldiği andan şu zamana kadar duyguları oluşmuş, olgunlaşmış ve harekete geçmişti bile, Jongin gizlice Kyungsoo ile flörtleşiyor, karşılığında her seferinde güzel bir tokat yiyordu.

Olaylara Kyungsoo açısından bakarsak durum farklı değildi, şu zamana kadar kalbi kapalı kalmış kısa oğlanın kalbi esmer oğlana karşı kapılarını açmıştı, Kyungsoo da ondan hoşlanıyordu ve bunu kabul etmesi zordu, homofobik bir çevrede büyümüştü.

Jongin Kyungsoo'nun karşısına geçip gelirken çaldığı ıslığı karşısındaki bedeni süzerek devam ettirdiğinde başına yine hafif bir şaplak yemişti, yine karşılık bulmuştu Jongin. Kızların hayran olduğu, etrafı aydınlatan gülüşü ile Kyungsoo'ya yaklaşıp omzunu hafifçe tuttuğunda ortamdaki gerginlik her yerden hissedilebilecek derecedeydi.

"Hadi ama Kyungsoo, naz yapma bebeğim."

Kyungsoo gözlerini devirip uzun olanın kolunu kolay bir hamlede omzundan atıp çevirdikten sonra gelen seslere kulak kesilmişti, biri hızlıca onların tarafına geliyordu. Birkaç adımla geriye çekilip hazırola geçtikten sonra sesini tekrar yükseltmiş, gelen kişinin duyduğundan emin olmak istemişti.

"Asker! Yere yat, 25 şınav!"

Jongin Kyungsoo'ya anlamayan gözlerle baktığında Kyungsoo'nun yalvaran gözleriyle karşılaşmış, başını sallayıp yere eğilerek şınav çekmeye başlamıştı, bu sırada da komutanın gelip Kyungsoo ile konuştuğunun farkındaydı tabii.

"Yeni askerimizi çalıştırıyor musun diye kontrol etmeye geldim Kyungsoo, ve görüyorum ki gayet başarılısın. Böyle devam et, onun güçlü bir asker olmasını istiyorum."

"Tabii ki, efendim. Teşekkür ederim, elimden gelenin en iyisini yapacağım."

Jongin konuşmaları dinlerken çektiği şınavları bitirmiş, komutanın ve Kyungsoo'nun karşısına ilerleyerek hazırola geçmişti.

"Şınavları bitirdim efendim, şimdi ne yapmamı istersiniz?"

Jongin ciddi bir ses tonuyla konuştuktan sonra göz ucuyla komutana bakmış, ardından bakışlarını tekrar Kyungsoo'ya yöneltmişti.

"Sabahtan beri çalışıyorsun asker, 10 dakika mola ver ve daha sonra hemen buraya dön."

"Hemen efendim."

Kyungsoo kendisine cevap veren ve ardından selam verip kulübenin içine giren "öğrencisini" izledikten sonra onay almak için babasına, komutana dönmüştü. Babası gülüp omzuna hafifçe vurduktan sonra gitti, ve Kyungsoo derin bir nefes verdi. Bunu da atlatmışlardı.

Komutanın gittiğini gören Jongin kulübeden dışarı çıktığında Kyungsoo bankta oturuyor, ormanı izliyordu. Yavaşça yanına oturan Jongin önce ormana, sonra ona baktıktan sonra konuştu.

"Bak, Kyungsoo. Sürekli dalgaya vurduğumun ve seni sinir ettiğimin farkındayım ama, nasıl desem. Senden ciddi anlamda hoşlanıyorum. Um, bu kadar sanırım."

Jongin sözlerini ellerine bakarak sürdürdüğünde Kyungsoo'nun gülümsemesi ile bakışları anında kalp şeklini alan dudaklara kaymıştı, Jongin onlara tapıyordu.

"Henüz fazla emin değilim, fakat hislerin karşılıksız değil, Jongin. Çok uzun süredir hayatımda herhangi bir şekilde böyle olaylar yaşamadım ve bunlar, bana garip geliyor, alışmam biraz zaman alabilir."

Jongin kriz geçirmek üzereydi.

Tamamen uyuşmuştu, vücudu, kalbi, kalan organları, ruhu bile. Duyduğu sözlerin değeri asla ölçülemez ve tartışılamazdı. Şu an onu daha mutlu eden hiçbir şey yoktu ve uzun bir süre de olmayacaktı.

Jongin fazla sürmeyen sessizliği bozarak öne eğilip Kyungsoo'nun yanağına küçük bir öpücük kondurduğunda gözlerini sıkıca kapatmış ve geri çekilmişti, hiçbir şey olmamıştı. İlk defa hiçbir şey gelmemişti, dayak yememişti. Gözlerini açtığında tek gördüğü şey Kyungsoo'nun çatılmış kaşları ve büyük gözleriydi. Bu sefer büyük bir şey geliyor gibiydi. Jongin hafifçe bankta kenara kaydığında beklediği şey ile gerçekleşen şey tamamiyle farklıydı, dolgun dudaklarının üstünde sıcak bir baskı vardı, Kyungsoo'nun dudakları.

İkisi de tecrübesizdi,ikisi de hiçbir şey bilmiyordu fakat bu aralarındaki enerji akışını asla engellemiyordu. İkisinin de nefessiz kalmasını sağlayan bu enerji akışı ikisinin de unutamayacağı bir şey ve yepyeni bir ilişkinin başlangıcıydı.

Nefes alma ihtiyacı ile ayrılan dudaklar ve sesli soluklanmaların ardından geçen süre içerisinde ikisi de sessiz kalıp birbirlerine bakmışlardı, ta ki Kyungsoo sessizliği bozana kadar.

"KIM JONG IN, YERE YAT! 40 MEKİK!"

------------------------

kısa olduğunun farkındayım ama elimden gelenin en iyisi buydu, umarım beğenmişsinizdir.

kaisoo ile kalın. 🌌

new boy. || kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin