Giriş |Kim Krallığı
Köylülerin bağırışları ve isyanları kulaklarında çınladı Kim Taejoon'un. Hakimiyetindeki Krallıkta son günlerini yaşadığını biliyordu. Köylülerin isyanı ve yerle göğü bir birine katması yüzünden, koca krallık 50 yıl geriye gitmişti sanki. Koca bir bulut kaplıyordu güzel günlerin önünü.
Kral Taejoon, bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı. O yüzden kenarları altın işlemeli olan, ve köşeleri özel yakutlar ile bezeli balkon kapını hırsla açıp balkona çıktı. Zevcesi Kraliçe Kim Imsoo'nun kafası karışmış olsa da yinede Taejoon'un işine karışmadı, lakin o da farkındaydı olan bitenin. Koca saray dedikodular ile kaynıyordu. Her ne kadar bu malumatları çıkaranlara ceza veriyor hatta haremden kovuyor olsa bile sonuçta insanların ağzı torba değildi ki!
Elmaslar ile ince elenmiş, sık dokunmuş tacını sinirle geriye doğru ittirdi siyah saçlarının karışmasını umursamadan. Ellerini göğsünde bağlayarak yavaşça yatağa oturdu ve kocasını dinlemeye başladı umutsuzca.
"Sevgili halkım!" kral çoğunluğu yaşlı işçiler olan topluluğa bakarken tısladı dişlerinin arasından. "Ben sizin neyinizi eksik ettim?! Size kötü mü davrandım?!" Kral sinirle sorularını kalabalığa yağdırırken bir anda başına giren ağrıyla yüzünü buruşturdu, fakat devam etti.
"Ben kral Taejoon, büyük kral Kim MinJoo'nun biricik oğlu, size tamı tamına 17 yaşımdan beri hizmet ettim! Şimdi-"
Kral hâlâ dinmemiş olan siniri ile solurken bir yabancı onun sözünü kesti.
"Sayın majesteleri, lafınızı kestiğim için affınıza sığınırım. Lakin benimde eklemek istediğim pek önemli hususlar vardır."
Bir anda bütün halk kafasını sesin geldiği yöne çevirince şoke oldu. Yabancı, sakince gülümseyen, oldukça genç ve yakışıklı biriydi. Güneş usulca esmer teninde parlıyor, onu izleyenlere görsel bir şölen hazırlıyordu. Hüzünlü bir geceyi andıran siyah saçları ise, yumuşaklıklarını beş yüz kilometreden bağırıyorlardı sanki. Üstündeki siyah cübbe, beyaz çiçekler ile donatılmıştı ve siyah saçları ile uyumu yakalamayı başarmıştı. Kimse onu gördüğünü hatırlamıyordu lakin görselerdi kesinlikle unutmazlardı bu güzelliği.
"Krallığınıza geleli yaklaşık bir hafta oldu efendim, lakin sizin hakkınızda bayağı bilgi edinmiş bulunmaktayım, malum herkes sizin hakkınızda ileri geri konuşuyor. "
Adını kimsenin bilmediği yabancı kalabalıktan sıyrılıp biraz daha öne geçti.
Tam Kralın balkonunun altına."Bayağı uzun zamandır tahtta olmanıza rağmen, Krallıktaki mekteplerin sayısında hiçbir değişiklik olmamış. Üstüne üstlük yeni hiçbir sağlık ocağı veya araştırma merkezleri inşa edilmemiş. İnsanların alış veriş yapabileceği, veya yeni tüccarların gelip mal satabileceği kısıtlı alan var. Nüfus artıyor fakat insanların yaşama alanlarında hiçbir değişiklik olmuyor. Bu nedenle insanlar bunalıyor. "
Yabancı gözündeki ince gözlüğü hızlıca geriye ittirdi ve hasır çantasından bir kaç parça kağıt çıkardı.
"Bu saydığım şeyler, bir yerleşim yerindeki gelişimi ve oradaki idarenin ne kadar yeterli olup olmadığını gösterir. Bu elimdeki kağıtlar ise, kaybedilen savaşların listesi. Mesela 18 ay önce doğu Çin ile bir savaş yapılmış. Bu yapılan en yakın savaş. Lakin kaybedilmiş ve yaraları halen sarılmaya devam ediyor. Ama sizin de bildiğiniz üzere 18 ay, bir ulusun yaralarını sarması için gayet yeterli bir zaman."
Kral yabancının söyledikleri ile gözlerini fal taşı gibi açmış, kraliçe ise merak etmişti, bu konuşan kimdi ve bütün bu bilgiyi ne kadar çabuk elde etmişti. Yavaşça kavuşturduğu kollarını açtı ve o da balkona doğru adımladı.
"Başka önemli bir mesele ise, kayıp çocuk vakaları. Özellikle yeni doğan erkek çocuklarının yüzde altmıştan fazlası doğduktan bir veya iki hafta sonra kayboluyormuş. Bu da bir tek teoriyi bize sunuyor, ve o da-"
"Yeter!" Kral Taejoon sinirle kükredi. "Şu yabancıyı alın ve zindana atın!"
Halk ise olanların şokunu yeni atlatmıştı. Bir yaşlı keşiş ise sinirle soludu.
"Kral Taejoon. Ne oldu, acı gerçekler yüzüne vurunca kaçacak mısın? Lakin asla unutma ki, zamanı geri alamazsın! Yaptıklarını geri alıp, hatalarını düzeltemezsin! Bu halk, bu koca koca insanlar, aptal değil, anlıyor musun?!"
Keşiş bir anda kalbini tuttu fakat hâlâ konuşmaya devam ediyordu.
"Aynı çocukluğundaki gibisin Taejoon, oyun bozan, ve hileci küçük çocuk!"
Keşiş aniden yere yıkılınca yabancı keşişe doğru hızla koştu."Keşiş Mao! İyi misiniz efendim?! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the teacher and the king ぼ taekook
Fanfiction❝ Bana izin verin majesteleri, size onun bir hain olduğunu göstereceğim! ❞ 'Yugyeom odadan bir hışımla çıkarken, benim gözlerim tahtın yeni sahibi Jeon Jungkook'u bulmuş, lakin gözlerindeki şüphe kalbimi göğsümden söküp atmıştı. 뷔국 krallık (Alterna...