bölüm 1

23 3 4
                                    

"Biz daha biriyle baş edemiyoruz siz nasıl ikisiyle baş edebiliyorsunuz anlamıyorum" kulağıma gelen seslerle uyandım ve etrafa baktım. Salondaydım ve muhtemelen televizyon izlerken uyuya kalmıştım. Üstümdeki pikeyi kaldırıp koltuktan kalktım. Yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Yüzümü yıkadıktan sonra aynada kendime baktım. Şişmiş mavi gözlerim, omuzlarıma kadar gelen karışmış siyah saçlarım...çok yorgundum. Dün gece gittiğim işimden bu sabah dönmüştüm. Geldiğimde uyumak için televizyon izlemiştim ve görünüşe göre işe yaramış. Yüzümü kuruladıktan sonra banyodan çıkıp mutfağa girdim. Buzdolabını açtım ve içi bomboştu yine alışveriş yapmayı unutmuştum. Büyük bir moral bozukluğuyla kendime kahve yapıp salona geçtim. Ama bugün moralimi bozmayacaktım yarın izin günümdü ve bugün hekimoğlu vardı. Bunları düşününce keyfim yerine geldi. Televizyondan hekimoğlunu açtım ve koltuğa iyice yayıldım. Diziyi izlerken mesaj sesi dikkatimi dağıttı. Telefonumu elime alıp mesaja baktım ama keşke kör olsaydımda o mesaja bakmasaydım. Mesaj patronumdan gelmişti.

"Deniz yarın öğlen şirkette ol İngiltere'de yüksek seviye zindan çıkmış. Devlet tarafından zorunlu görev olarak verildiği için gitmek zorundasın. İyi geceler."

Şaka gibiydi. Uzun zaman sonraki ilk tatilim olucaktı. Özel sınıf olmak çok zordu. Ah size kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Deniz YILDIRIM. 21 yaşındayım ve mesleğim avcı. Bundan tam 20 yıl önce dünyanın her yerinde portallar açıldı. İçine girildiğinde yapısı portalın şekline büyüklüğüne ve rengin e göre değişiyordu. Bununla birlikte bazı insanlarda da garip özellikler ortaya çıkmaya başladı. Süper güçler gibi. İnsanlar sanki bir oyunun içindeymiş gibi o zindandan çıkan yaratıkları öldürdükçe yetenekler kazanmaya başladılar. İnsanların ürettiği hiçbir silah yaratıkları öldürmüyordu sadece özel insanlar onları öldürebiliyordu. Bu sebeble avcılık mesleği ortaya çıktı. Avcılar ve zindanlar seviyelerine göre ayrıldılar. Avcılar ne kadar yüksek seviyeyse o kadar para ve ün aldılar. Yeteneklerine göre beşe ayrıldılar. Büyücü,savaşçı,tank,nişancı,suikastçı. Böylece bir düzen kuruldu.

Gelelim benim hikayeme. Aslında öyle uzun bir hikayem yok. Yetimdim. 17 yaşımda güçlerim uyandı ve devlet tarafından özel olarak yetiştirildim. Bunun sebebiyse dünyadaki tek destek tipi avcı olmamdı. İyileştirme, sersemletme ve vücut özelliklerini yükseltme ( hız,güç gibi ) yeteneklerim var. Bu yüzden 4 yıldır köpek gibi çalıştırıldım. Emir devletten geldiği için yapacak pek bir şeyim yoktu. Gerçi başlarda hoşuma gitmiyor değildi. Para içinde yüzüyordum. Tabi sonraları zihnim iyice yorulmaya başladı. Ve artık gerçekten bıktım. Sadece kendi istediğim gibi yaşamak istiyorum. Ne kadar imkansız olsada.

Telefonu kapattıktan sonra sigara paketini elime aldım içinde sadece iki tane kalmıştı biri alıp yaktım ve paketi çakmakla beraber hırkamın cebine attım. O da bitiyordu hayır anlamıyorum bugün hiçbir işim rast gitmeyecek mi?

"Keşke sigara paketim hiç bitmese. En azından onu alma derdinden kurtulurum."

"Son dilek kabul edildi ışınlanma başlatılıyor" tam sesin nereden geldiğini sorgulayacaktım ki bir anda karşımda mavi parlak garip şekilli bir çember belirdi. O anki şaşkınlıkla çığlık atıp koltuktan düştüm. Elimdeki sigara da koltuğa düştü. Tam düşen sigarayı alıyım ev yanmasın diyecekken çembere doğru çekildim.

-------

1 saate yakındır çemberin içindeyim. Sanki nehirde sürükleniyormuşum gibi ilerliyordum. Biraz daha ilerledikten sonra beyaz bir ışıktan içeri atıldım.

"Ah kalçam" galiba kalçamı kırmıştım. Etrafıma bakındığımda Ormanda gibiydim. Her yer ağaçtı. Ayağa kalkıcakken arka tarafımdan gelen seslerle kalkmaktan vazgeçtim.Bayağ kalın bir ağaç arkamda olduğu için arkayı göremiyordum. Sessizce ağaçla kendimi gizleyerek arkaya baktım. Bir grup at hırsızına benzeyen tiplerle, şövalye vari bir adam dövüşüyordu. En başta ona yardım etmeyi düşünsemde onların kıyafetlerine baktığımda ve benim kot, t-shirt ve hırka üçlüsüne baktığımda pek mantıklı gelmediğini fark ettim. Bu sebeble beklemeye karar verdim. Bir kaç dakika geçtikten sonra şövalye benzeri adam ağır yaralı bir şekilde grubu yendi. Ama vücudu fazla yaralanmış olucak ki oracıkta bayıldı. Bunu fark edince adamın yanına gittim. Başta direk iyileştirmeyi düşünsemde. Hiç bilmediğim bir yerdeydim ve adamın bana ne yapacağı belli olmazdı. Bir şeyler bulmak umuduyla hepsinin üstlerini karıştırmaya başladım. 9 altın ve 50 gümüş para çıktı üstlerinden. Herhalde iyi paradır sonuçta altın yani. Dikkat çekmemek içinde at hırsızı tiplilerden kız olanın kıyafetlerini üstüme giydim. Kumaş kahveringi pantolon, koyu kahve uzun çizme ve beyaz gömlek. Fena değildi. Kendi eşyalarımı ne yapacağımı düşünürken hırkamın cebinde bir şey farkettim. Sigara paketi ve çakmak. O anda aklıma çembere çekilmeden önceki son dilek kabul edildi cümlesi geldi. Şansıma sıçayım ya. Hayır ben daha ne kadar şansız olabilir dileye dileye bunu mu diledim şimdi ben. İnsan bir haber veririm seni başka dünyaya yolluyoruz bir şey dile diye. Paketten bir dal aldım ve yaktım. Dalın yerine yenisi eklenmişti. Galiba son dilek işe yarıyordu. Oturdum ve yeteneklerimi kontrol etmek için

"Durum penceresi"dedim...

"Durum penceresi" hiçbir şey yok. Yeteneklerimi ve seviyemi gösteren pencere yok. Ben manamı bilmeden nasıl savaşıcam. Bir dakika yeteneklerim hala duruyor mu ki. Sigaramı söndürüp sakinleşmeye çalıştım. Derin bir nefes alıp şovalyenin yanına gittim ve ellerimi üstüne koydum. İşe yaramasını umarak "şifa" dedim. Evvet işe yarıyordu. Tüm yaraları hızlı bir şekilde iyileşiyordu. Yeteneklerim hala yerindeydi. Çok rahatlamıştım. Ama biraz daha burda kalırsam şovalye kılıklı uyanacaktı. Kalkıp belli bir yöne doğru ilerlemeye başladım fazla yürümeden ormanın çıkışına gelmiştim. Ve karşımda devasa kapılı bir şehir girişi vardı kapısında da iki zırhlı muhafız. En azından beni ışınlayan kişi şehre yakın bırakmıştı. Allah razı olsun ne diyim. Biraz kararsız olsam da muhafızlara doğru ilerledim.

"Kimsin?" Dedi sarı saçlı, yeşil gözlü muhafız. Kendin gibi güzel bir soru sordun yakışıklı.

"Iı şey ben gezginim. Buraya da geceyi geçirmek için geldim." Dedim. Bence gayet güzel bir yalan. Tabi kimlik sormazlarsa.

"Şehrin yerlisi olamayanlar için 50 gümüş giriş ücreti ödemelisin" dedi sarı gözlü, siyah saçlı muhafız...sarı gözlü?!
Galiba bu dünya benim dünyama pek benzemiyor. Parayı ödedikten sonra açılan kapıdan içeri girdim ve bir şok daha yaşadım. Garip meyve sebze satan tezgahlar, parlak sıvılar ve haplar satan dükkanlar, zırh ve silah dükkanları. En fazla üç katı olan tahta ve taştan yapılma evler. Her şey çok farklıydı. Kendimi tarihi dizi setindeymiş gibi hissettim. Üstümdeki şaşkınlığı attıktan sonra şehirde yürümeye başladım. Etrafımı ilgiyle izlerken herkesin gökkuşağından fırlamış gibi renkli gözleri ve saçları olduğunu fark ettim. İnsanlara garip garip bakmayı kesip ne yapacağımı düşünmeye başladım.İllaki birinden yardım almalıydım. Bilmediğim bir dünyada rehber olmadan hiçbir şey yapamazdım. Ama kime güvenebilirdim ki. Bana asla ihanet etmeyen ve bu dünya hakkında bilgili biri lazım. Nerden bulabilr...

"hadi be " galiba şans ilk defa yüzüme gülmüştü.

"Morgan köle alım satım evi"

----------

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 10, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ARCADİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin