"Hyung çok heyecanlıyım." derken yerinde duramıyordu Woojin. Bu akşam Jihoon ile nişan töreninin olacağına hala inanamıyordu. Ona göre fazla sessiz ve kaygısız duran abisinden bir destek beklediyse de Daniel yerine Seongwu cevapladı Woojin'i.
"Ben bile çok heyecanlıyım Woojin-a seni hayal edemiyorum." dedi heyecanla ellerini çırparken.
Evin içinde yapılacak tören için koşuşturan personellerin arasından geçerken Daniel'in akülü arabasını korumak istercesine sıkıca tuttu Seongwu. Daha önce birkaç kez böyle karmaşalarda Daniel'in sandalyeden düştüğüne şahit olduğu için özellikle daha dikkatli davranıyordu.
"Ben kuaföre gidiyorum, sonra da takımımı alıp geleceğim." dedi Woojin kendi odasına geçerken.
Daniel'in odasına geçtiklerinde Seongwu, odanın verandasından gözüken havuza baktı. Çevresine yerleştirilen sandalyeler, mor mumlar ve mavi çiçekler henüz doğru dürüst yerleştirilmemişti.
"Ne kadar güzel değil mi? Mavi renge bayılıyorum umarım ilerde benim düğünümde de bu renk çiçekler olur." derken sesindeki hayranlığı gizleyemedi Seongwu.
"Umarım sağdıcına sırf konseptle uyumlu olsun diye mavi giydirmezsin hyung." dedi Daniel.
"Müstakbel sağdıcım ne renk tercih ediyor o zaman?"
"Alevli bir kırmızı müthiş olur diye düşünüyorum. Zaten her şekilde dikkat çekeceğim bari hakkını vereyim."
Seongwu genç çocuğun sesindeki kırgınlığı fark edebiliyordu. Daniel her zaman depresif bir çocuktu bunu ona bakıcılık yaptığı beş yılda öğrenebilmişti. Böyle zamanlarda hep yaptığı gibi Daniel'in hizasına eğilip tombul yanakları avuçlarının arasına aldı.
"Sadece alevli bir kırmızı değil, saten yeşil gömlek ve alevli simli kırmızı bir ceket. İşte o zaman dostum henüz eşimi bile bulamadığım düğünümün bombası sen olursun."
Daniel kendini öyle hayal ettiğinde kocaman bir kahkaha patlattı. Seongwu onun sadece fiziksel bakımını üstlenmemişti, onun ruhunu da tedavi ediyordu. Beş yıldır sadece onla konuşurken mutlu ve huzurlu hissediyordu kendini. Sadece çevresinde Seongwu varken yaşamaya devam edebileceğini düşünüyordu. Daniel bu mükemmel adama sırılsıklam aşık olmuştu. Tüm varlığıyla, hiçbir işe yaramayan bedeniyle, derinlerinde çarpan küçük yüreğiyle çılgınlar gibi seviyordu Seongwu'yu.
"Saçlarını kesmeliyiz bence fazla uzamışlar."
"Hyung tıraş da olmam gerekiyor."
"Biliyorum az önce sakalların elime battı. Akşama çok yakışıklı olmalısın bu törende sana hayatının kadını buluyoruz."
Seongwu, Daniel'i banyoya götürüp kendine bir sandalye çekti ve tam karşısına oturdu. Tıraş köpüğünü Daniel'in yanaklarına yayarken ona hayranlıkla bakan çocuğu fark edemiyordu. Seongwu için bu dünyada bu çocuk kadar kıymetli hiçbir şey yoktu. Daniel'i her şeye rağmen yaşatmak, onu kendisi gibi en ufacık şeyden mutlu olan bir insan yapmak istiyordu. Beş yılda bu kadar ilerlemiş olması bile yeterdi Daniel'in ailesine göre ama Seongwu, Daniel'in gerçek mutluluğu birine âşık olduğunda bulacağını düşünüyordu.
İşi bittiğinde Daniel'in yüzüne baktı, yumuşak yanakları çimdikledi.
"Saçların için çılgın fikirlerim var bu kez makineyle değil uçlarından makasla keseceğim."
Daniel'in saçlarını ıslatıp taradıktan sonra önünde perçemleri olacak şekilde yeniden şekillendirdi. Seongwu'nun kestiği saçlar Daniel'in yüzüne düştüğünde Daniel kaşıntıdan dolayı yüzünü buruşturuyor ve dudaklarıyla burnunun üzerine üflüyordu. Seongwu onun bu şekilde fazlasıyla sevimli olduğunu düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Heal | Ongniel Oneshot
FanfictionBir kalbi iyileştirmek bedeni iyileştirmekten daha zordu fakat Seongwu yaralı sandığı o kalbi çoktan fethetmişti. Ongniel Oneshot