bir text fici olduğu için sizi düz yazıyla sıkmamaya çalışacağım, umarım siz de buna rağmen okursunuz ve hoşunuza giden bir bölüm olur...
bir de umarım da son düz yazı bölümü olur jdkqnskqnskwj
iyi okumalar!!
//
Heyecanımdan ötürü içim kıpır kıpır bir hâldeyken koyu kahverengi tonlarında olan kapının önünde durdum. Yoongi'yi de Sungmin'i de uzun süredir görmüyordum ve onları özlemiş olduğum gerçeği beni daha da heyecanlandırıyordu. Yoongi'nin ise olanlardan sonra nasıl perişan hâlde olduğunu tahmin edemiyordum, bu yüzden onun bu hâlini görmeye hazır mıydım değil miydim hiçbir fikrim yoktu. Ona bu zor zamanlarında yardım etmek istiyordum. Atlatabilecek kadar güçlü biri olduğunu onu şu kısa sürede tanıdığım süreçte bile rahatlıkla anlamıştım.
Zile bir kaç kez basmamın ardından elimi gerginlikle saçlarımdan geçirdim. Sanki içerisini görebilecekmişim gibi kapının deliği ile bakışırken, fazla beklememe gerek kalmadan kapı gürültülü bir şekilde açılmıştı. Sungmin'in evde olduğunu unuttuğum için Hoseok'u görmeyi beklerken beni gördüğü anda gözleri parlamaya başlayan Sungmin ile karşılaşmış, kollarını kocaman açarak bana doğru koşmasına izin vermiştim.
''Jimin hyung!'' diye bağırdığında hafifçe eğilmiş ve kollarını boynuma dolamasını sağlamıştım. İstemsizce gülümserken ben de kollarımı minik bedenine dolamış, ve özlediğim güzel kokusunu bolca içime çekmiştim.
''Sungmin! Nasılsın bakalım?'' ayakkabılarımı hızlıca çıkartarak Sungmin'i kucağıma aldığımda, gözlerini gözlerime kilitlemiş ve kıkırdayarak yanaklarımı sıkmıştı. Anlaşılan burada birilerine özlem duyan tek kişi ben değildim.
Beraber içeri geçerken, ''Hyung... Aslında biraz üzgünüm... Hatta, çok üzgünüm!'' diye cevapladı beni Sungmin alt dudağını üzüntülü sesi eşliğinde büzerek. Kapıyı kapattıktan sonra saçını usulca okşamış ve koridorda kısa bir süreliğine durmuştum.
''Bebeğim, ben de bunun için buradayım zaten.'' az önce bana yaptığı gibi yanağını sıktığımda koynuma bir kedi gibi sırnaşarak başını gömmüş, boynuma sardığı kolunu daha da sıkılaştırmıştı. Bununla birlikte koridorda ilerlemeye başlamış ve ışığı yanmakta olan odaya doğru yönelmiştim. ''Sungmin, baban ve Hoseok hyung nerede?''
''İkisi de uyukluyor hyung!'' diyerek gülmüştü Sungmin boynumu gıdıklayacak şekilde. Bu kapıyı neden Sungmin'in açmaya geldiğini açıklıyordu.
Aralık olan kapının önüne geldiğimde elimi kulpa koyarak yavaşça ittirdim ve büyük bir salonla karşılaştım. İlk olarak görüş açıma koltuğun başlığından başını sarkıtmış, bacakları da aynı ağzı gibi açık olan Hoseok girdiğinde gülmemek için alt dudağımı ısırmak zorunda kalmıştım. Üstünde bir şey olmadığını ve belinin hafif açık olduğunu gördüğümde Sungmin'i yere indirerek gidip sessizce kapatmasını, ve üstüne bir şeyler örtmesini söylemiştim. Hoseok da uzun süredir uykusuz görünüyordu ve belki de onu uyandırmamayı başarabilirdim, çünkü güzel bir uykuyu o da hak ediyordu.
Gözüm odanın diğer köşesine kaydığında dudaklarımın benden bağımsız bir şekilde yana kıvrılmasına engel olamamıştım. Minik adımlarla o tarafa doğru yönelirken, yüzü bana doğru dönük olan ve huzurla uyuyan Yoongi, hiçbir şey yapmadan kalbimi hızlandırmayı başarmıştı. Ona hediye olarak yolladığım kitaplarla dolu paketin başucundaki masanın üzerinde dağınık bir şekilde durduğunu gördüğümde uyuyakaldığını anladım. Koltuktan yere doğru sarkıttığı eli ve hemen yanındaki yere düşmüş kitap da bunu çok net bir şekilde gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
childminder ✔
Fanfiction''Siz, bayım... Sizden yaşça küçüğüm fakat buna nazaran kalbimde size karşı büyük duygular besliyorum. İzin verirseniz eğer, sizinle büyüyebilir miyim?''