Eylülün en sıcak günleri,okulların açıldığı haftadır.Kimse ders çalışmaz ve kimse ödev yapmaz.Ben de istemiyordum tabii.Oflayarak başımı sıraya bıraktım.11. sınıfa geçmiştim ve sınava çok az kalmıştı.Bu beni pek de rahatsız etmiyordu.Fen liseleri nasıldır bilirsiniz,burada inekleyenlerle değil ders çalışmayanlarla alay edilir.Yine de dikkatimi toplayamıyordum işte.
Şey düşünüyordum aslında,şimdiye kadar okuduğum tüm romanlarda insanlar aşkını benim yaşımda buluyordu.16 yaşındaki kızlar nutella yiyip Harry Potter okuyor,saçını dağınık topuz yapıp parlatıcı sürüyorlardı.Acaba bu kadar basit birisi olsam hayatım mutlu geçer miydi? Aslında bu kızlara düşen erkekler de bellidir,pek ilgimi çekmez.Uzun ve kaslı,kara gözlü kara kaşlı,biliyorsunuz işte o tipleri."Bad boy" mu? Ondan.Ben kibar erkekleri severim.Maço ve kıskanç erkekler hep itici olmuştur benim için.Ayrıca karşımdaki kişiyle dolu sohbetler yapabilmek isterim.Sanat tarihi veya öyle entel dantel konular hakkında.Veya kitaplar hakkında.Çevremde böyle biri olmadığı için de pek önemli değil bunlar.
"Tamam.Azra,bu yıl kesinlikle kendime sevgili yapıyorum.Sap gezmek yok bu sene!" Diye bağırdı Sude.Sude benim en yakın arkadaşım.Bir açıdan bakarsanız hikayemizin ana karakterinin salak saf sevecen sevimli bffsi.
"Ben de." Dedim gülerek.Gerçek olmayacağını ikimiz de biliyorduk.
"Ya kes.Şimdi okuldan birini bulacağız ve keseceğiz hayatımız pahasına.Kim var ?" Diye birkaç şık sunmamı bekledi.Aklıma Sude'yle kafası uyuşacak kimse gelmedi başta.Halbuki kendisi anlaşması kolay biridir.
"Aklıma gelmez ki."
Peki ben? Benimle uyuşacak biri var mıydı dünyada?Yio.
"Kanka kalk marş okuyacağız." Dedi kalkıp kalabalığı takip ederken.
Merdivenleri inerken güzel görünmeye çalıştım ama ayağım takıldı ve orangutanlara döndüm.Yani.
Sonra bir cuma gününden en az beklediğim şey gerçekleşti.Kalabalıkta birini gördüm.Bu kuzgun gibi oğlan sakin sakin arkadaşlarıyla geyik yapıyordu.Aslında tanıdık bir yüzdü.Geçen sene dönem bitiminde hayvan barınağına bağışa gitmiştik.Koca barınakta tek bir yavru köpek vardı ve herkes hevesini alıp köpeği bıraktıktan sonra bile bu siyah saçlı oğlan onunla oynamaya devam etmişti.Sanırım gördüğüm en hoş görüntülerden biriydi yavru köpeğin elini ısırmasına izin vermesini izlemek.Birbirimizi tanımıyorduk ve yüzümü bilmiyordu.Okulda kimse yüzümü bilmezdi.Ama instagramdan takipleştiğime emindim.Sonra şey düşündüm,"neden olmasın ki."
Servisime binerken de,evime varana kadar da aynı düşünce dönüyordu kafamda.Annem yoktu ve babam çoğu zaman iş sebebiyle evde olmazdı.O yüzden doğum günümde de yapayalnızdım.
Kendime akşam yemeği hazırlayıp yerken hava kararmaya başladı.Eylülde yıldızlar çok güzel parlar.Ben de bitirip balkona çıktım ve gürültülü şehrin izin verdiği kadar Küçük Ayı'ya baktım.
"Yeni yaşımda..." diye düşündüm biraz."Filmlerdeki gibi trajik bir aşk hikayesi istiyorum."
"ve daha aksiyonlu bir hayat."
Sonra yatağıma uzandım ve telefonumu elime aldım.Sudeden başka hiç bildirimim yoktu.Ben de instagrama girdim.Parmaklarımı hikayelerde yavaşça kaydırarak gezmeye başladım. Doğukan.Hikayesine cevap vermek en kolayı değil midir ?
Heyecanla okudum sorusunu:"müzik önerisi?"
Biraz çekinerek cevapladım sevdiğim bir şarkıyla.
Ama keşke hiç cevaplamasaymışım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
klişe.
RomanceDaha eğlenceli bir hayat dilerken kendimi klişe bir wattpad romanının ortasında bulacağımı nereden bilebilirdim ki? Peki ya benim hikayem diğerleri gibi sonsuza dek mutlu bitecek miydi?