Bazı anlar vardır ya hani sizi paramparça eder. Sanki birisi kalbinizi tutmuş da bedeninizden ayırıyor gibi, sanki göğüs kafesiniz ciğerlerinizi korumak yerine onları daha da sıkıp öldürmeye çalışıyor gibi ya da en bilindik tabirle boğazınıza bir yumru yerleşmiş gibi. Hani ne kadar yutkunsanız da o yumru bir türlü geçmez, aksine daha da can yakar ya. Evet evet tanıdınız dimi o duyguyu. Mesela yemek yemek için tam sofra kurulduğunda masaya oturulmadan bir iki dakika önce annenizin sizi azarladığında boğazınıza oturan o yumru. Kimse fark etmesin diye oturmuş o yemeği yerken her lokmanın o yumruya sürterek midenize ulaşması. Bir de bazı zamanlar olur ya hani durduk yere bir sıkıntı düşer içinize, sanki kötü bir şey olacakmış gibi. Bazılarımızın bu hisleri ne kadar doğru çıkmasa da ne yazık ki bazılarımızın doğru çıkar. Mesela ölesiye değer verdiğiniz birinin sizi sevmediğini düşünürsünüz ya hani ne kadar inanmak istemeseniz de çıkmaz ya o düşünce aklınızdan işte o zaman kaçmayın. Kendinizden, ondan, hayattan... Biliyorum çok zor ve yine biliyorum ki çok can yakıyor ama kaçmayın. O an düşündüğünüz o soru var ya hani " acaba beni sevmiyor mu" ya da " belki de gözünde hiçbir değerim yoktur" ya da " beni sadece onu teselli etmem için kullanıyor" ha işte o soruyu ne şekilde olursa olsun ona sorun. Mesajla, telefonda konuşarak, ufak bir ses kaydıyla, belki de yüz yüze. Nasıl veya kime olduğu önemli değil, sadece ona bu soruyu sorun.
En temel sıkıntı şudur bazı kızlar için. BABALARI. Aslında inkar etseler bile kızlar babalarına ölesiye muhtaçlardır. Onların sevgisine, güven veren seslerine, sardığında güven veren kollarına. Aslında güçlü gözükmek ister kızlar. Kimsenin onları üzemeyeceğini kanıtlamak ister. Ben kendi ayaklarımın üzerinde dururum demek ister. Bunu yapar da. Kızlar çok güzel kendi ayakları üzerinde durabilir. Kızların kendilerine muhtaç olduğunu düşünen siz erkekler o kızlar size değil babalarına muhtaçlar. Dile getirmeseler bile, göstermeseler bile onlar çok sever, çok güzel sever. Babalarına her şeyi anlatmak isterler aslında ama yapamazlar. Çünkü belki de bazı şeyler için çok geç kalmışlardır.
Bazı insanlar vardır mesela insanların kusurlarını ararlar. Burnu yamuk, burnu kocaman, kirpikleri çok kısa, kaşları ne kadar kalın, kaşları ne kadar ince, dudaklara bak kocaman, ne kadar ince dudaklı, ne kadar zayıf, ne kadar şişman, ne kadar ezik, ne kadar şımarık, ne kadar çocuksu ve bunun gibi yüzlercesi. Ama bir insanı yargılamadan önce neden hiç düşünmüyorsunuz neden o şekilde olabileceğini? Kilosunun az ya da çok olma sebebi bir hastalık olamaz mı yani? Ya da burnunun eğik olma sebebi bir kaza olamaz mı? Belki ezik olma sebebi onu dışlamanızdır ? Belki fazla çocuksu olma sebebi çocukluğunu yaşayamamış olmasıdır. Belki şımarık olma sebebi yoktur aslında kendi bile farkında değildir. Olamaz mı? İlla ki kusurlarını yüzüne mi vurmalı? Lakaplar mı takmalı? Peki onun yerinde siz olsaydınız nasıl olurdu ? Mesela ona şişman olduğunu bağırarak söylediniz ve iki gün sonra birileri de size aynını yaptı. Ne hissedersiniz? Şu an hiçbir şey dediğinize o kadar eminim ki aslında. Çünkü herkes öyle der. "Umurumda değil" "Ben onlar öyle dedi diye öyle olmuyorum" "Takmıyorum ki onları kafama". Bal gibi de takıyorsun aslında. Aslında öyle çok yıpranıyorsun ki hıncını senden daha kusurlu olan insanlara bulaşarak çıkartıyorsun.
Bazı zamanlar vardır ya hani o zaman dersin ki "bir şey olacak ve bu beni üzecek" ya da birini sevdiğini fark edersin ve dersin ki "o bana bakmaz, beni sevmez"bunu düşünme işte. Düşünmeden açıl sevdiğine. Sonucu ne olursa olsun yap bunu. Çünkü farkında olmasan bile elinde oldukça fazla imkan var senin. Yürüyebilirsin gitmek istersen, görebilirsin bakmak istersen, duyabilirsin duymak istersen, koşabilirsin kaçmak istersen, ağlayabilirsin göz yaşlarını tutmak istemezsen. Eğer istersen yapabilirsin çünkü.
Eğer istersen babanla onunla olan sorunların hakkında konuşabilirsin, eğer istersen sevdiğine açılabilirsin, eğer istersen şarkı söyleyebilirsin, eğer istersen dans edebilirsin, eğer istersen resim yapabilirsin, eğer istersen birine sarılabilirsin, eğer istersen mutlu olabilirsin. Eğer istersen sen her şeyi yapabilirsin. Sen yeter ki iste...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumdan Geçenleri Satırlara Yolladım
Non-FictionBir keresinde Beyza Alkoç'un Karantina serisini okumuştum. Onur Zorlu (Boysan)'nun bir repliği vardı "Ruhumdan her geçeni dudaklarıma yollasam, ruhuma ne kalır.". Madem öyle ben de ruhumdan her geçeni satırlara yollarım :)