Yaş 1, annesi göz yaşları içinde günahsız ama günahkar çocuğunu kucağına alıyor. Yaş 2, bu çocuk asitle kutsanıyor ve damarlarında ki kan anne ve babasının günahları ile fokurduyor. Yaş 3, konuşmayı ve yürümeyi öğrendi. Annesi onu seviyor ama kendine hakim olmadı. Babası ise onu durdurmadı. Yaş 4, kreş. Aile kavramını öğrendi. Kendi ailesinde bir sorun olduğunu yavaştan anlıyor. Yaş 5, arkadaşları oldu. Biri ile çok yakın. Yaş 6, anneannesini kaybetti. Annesi ile oturup her gece ağladılar. Yaş 7, diğer çocuklardan farklı olduğunu anladı. Bazen kırmızı bir çift boynuz kulağında varken diğer gün tüm düşüncelerinden arınıp melek gibi oldu. Yaş 8, ilk okul. Dissosiyatif * kimlik bozukluğu... Annesi onu günahlarının vücut bulmuş hali olarak görüyor. Yaş 9, arkadaşları ondan korkuyor. Babası ile annesi ayrıldı. Hastalığı gittikçe ilerliyor. Yaş 10, hala aynı hastalıkla mücadele ediyor ama ne olduğunun farkında değil. Yaş 11, aşık oldu ve kız ondan nefret ediyor. Yaş 12, akıl hastanesinde...
Yaş 13, akıl hastanesinde hayali bir arkadaşı var. Duvarlara tırnakları ile yazdığı cümleler onunla iletişime geçmesini sağlıyor.Yaş 14, sanki düzelmiş gibi rol yaptı. Hala bünyesinde farklı insanları taşıyor ama tek bir kişi gibi davranıyor. Yakın arkadaşı ile hala yan yana. Yaş 15, Bighitte stajyer. Oradakiler garipliği farketti. Yaş 16, çıkış yaptı. Sevildi. Yaş 17... Tüm acılar, nefret dürtüleri, ailesinin sakladığı sır ve acıyan damarları onu çıkmaz bir sokağa sürükledi. Medyadan saklamaya çalıştığı hastalığı onu daha da hasta etti. Daha fazla delirdi... Daha fazla acı çekti. Ve daha fazla aşık oldu. Belki onu bu kadar delirten bir diğer şey aşktı. Ama akıllı kalmak için delirmeliydi...
●●●
"Genç bir adam var, tamamen korenin eski yöresel kıyafetini giyinmiş. Etrafa bakınıyor Jungkook. Bir sarayda. Etrafta çalışan insanlar var. O da aynı şekilde yöresel giyinmiş. Ayakları onu çıkışa götürüyor. Hava karanlık ve sisli. Dışarısı boğuk. Bir an etraf sallanıyor. Bir zelzele hissediyor. Yer kabuğu ayağının altından kaydığını hissetti. Kaydı ama düşmedi. Kafasında ki şapkanın kaydığını hissetti. Gözlerini açıp kapadığı saniyelik bir anda mekan değişiyor. Gözlerini açtığı an ayaklarına lav doldu. Kıyafetine baktı. Demirden bir zırh var üzerinde üstünde bir işaret var. İki adet minik artı. Ne olduğunu anlamıyor. Saçları uzun ve açık. Yüzünde korku dolu bir ifade ve gözlerinde ifadesiz bakışlar... Etraf cehennem gibi. Sadece ateş var. Ne bir ağaç ne de bir yaşam belirtisi. Boğazına kadar lav ile doluyor bir an. Nefes alamıyor. Ama yanmıyor da... Kafasını arkasına çeviriyor. Sessiz ortam bir anda savaşın ortasında gibi kılıç at ve bağırış sesleri ile doluyor. Jungkook her şeyi sadece uzaktan izliyor. Her yer kurak ve sıcak. Bir biri ile savaşan insanlar birden yıkılıyor. Hepsi ruhunu teslim eden bir melek gibi yerden yükseliyor. Göğe doğru yükselen insanlar gözden kayboluyor. Kan içinde olan yerlere bakıyor şaşkınca Kook. Birden sağanak bir yağmur bastırıyor. Uzun ve kirli saçları ıslanıyor. Gök gürüldüyor ve etrafta ki kan kısa sürede siliniyor. Adam daha ne olduğunu anlamadan tatlı bir melodi eşliğinde etraf aydınlanıyor. Güneş bulutların ardından kafasını çıkarıyor. Jungkook tebessüm ediyor. Yine saniyelik bir an içinde kocaman ve dallarında turuncu ve olgunlaşmış mandalinalar sarkan bir ağaç görüyor. Etrafta sadece bir ağaç var. Dalları yemyeşil ovayı aydınlatmış. Tek bir çöp bile yok. Yemyeşil her yer. Aynı cennet gibi. Gökyüzü pırı pırıl...
Yavaş adımlar ile ağaca ilerliyor. Daha da yaklaşınca, ağacın kahve katmanları üzerinde dolaşan minik uğur böceği ona el sallıyor. Büyük gürültü eşliğinde açılan bir kapı gibi ağaç ortadan ikiye yarıldı. İçeride üzerinde bembeyaz kadife elbisesi yerlerde sürünen, az önce ki mandalinalar gibi tupturuncu belinden aşağı sarkan saçları olan pembe dudaklarında tatlı bir gülüş ile ona bakan bir kız var. Onu gördüğü an başını çeviriyor. Her şey harika. İçinde büyük bir huzur var, kız ona iyi geliyor. Ona doğru ilerliyor kız. Ardından arkasından bir erkek geliyor. Kız onun elinde bulunan tacı alıyor ve gülümseyerek Kook'un kafasına takıyor. Kook'un uzun saçlarına değen tac ile ağaç bir gürültü eşliğinde patlıyor. O kızı kurtarmak için hamle yapıyor. Kız ise onun elini tutmaya çalışıyor.Jungkook'un gözleri kapanırken ortam tekrar değişiyor. Jungkook ayakta ama trans halinde. Turuncu saçlı kız bu sefer simsiyah giyinmiş. Boynunda mücevherler ve pahalı takılar var. Saçları ise özenle taranmış. Diğer yanında ise az önce ki oğlan. Kafasında Jungkook'a verilmesi gereken tac. Konuşmak istiyor ve konuşmuyor. Adam kıza elini uzatıyor. Onun olduğu taraf zenginlik şan ve şöhreti temsil edecek her şey ile dolu. Jungkook'da aynı şekilde. Ama onun bulunduğu taraf sadece deniz, uçsuz bucaksız bir deniz. Kızın üzerinde bulunduğu şey ise kurak bir çöl. Kız elini diğer adama uzatıyor bakışları hüzünlü. Jungkook şaşıyor. 'senin ilacın bende! Bana gelmen gerek! Diye bağırıyor. Kızın eline ise bir kılıç verilmiş.
Kızın gözleri acımasızca oğlana bakıyor. Acemi bir vuruş ile kılıcını Jungkook'a sallıyor ama sadece yüzünde derin bir kesik oluşuyor. Damla damla yere kan akarken birden etrafı bir sel edası ile Jungkook'un kanı kaplıyor. Ama kan yarasından değil de ağladığından olsa göz pınarlarından aşağı iz bırakarak akıyor. Son kez kan kokan mehtaba bakıyor ve güneşin eskisi gibi doğmasını umuyor. Sanki nefes alamıyor. Onun kanında boğulan kız ve adam ise çırpınıyor ama ölmeye mahkum. Tıpkı adamın bileklerinde birden oluşan demirden zincirler gibi..."
Yaş 18, acıları artık rüyası ile karşısına çıkıyor. Bazen dersin ortasında aklına gelen bir an ile. Sanki daha önceden yaşamış gibi... Öylesine birden dururken birden bir anı geliyor eskilerden. Sanki yaşamış gibi. Yüzüne dokunuyor sanki o kesik hala yüzünde duracakmış gibi. Bir kız görüyor, turuncu saçlarında boğulacak gibi... Onun peşinden gidiyor kaderinde yazılı gibi... Neden farklı olduğunu düşünüyor, sanki daha önce değilmiş gibi... Eskiyi düşünüyor, sanki tekrardan doğmuş gibi...
Jungkook heyecan ile bağıran arkadaşlarına gülüyor. Neşeli çığlıkları ışıkları kapalı odanın duvarlarına çarpıyor. "İyi ki doğdun Jungkook!" Jungkook'un kulağına bir ninni gibi doluyor bu sesler. Tebessüm ediyor. Her tarafta kameralar var. Onlara karşı gülmek zorunda. Önünde ki mumu üflüyor gülerek aynı zamanda yalancı gülüşünün altında mırıldanıyor.
'Mutlu yıllar Jungkook, yeni acılarına merhaba de..."
dissosiyatif kişilik bozukluğu: bünyesinde birden fazla kişilik taşıma, çoklu kişilik bozukluğuPlaylist
✔Lily
✔lie to me (Mikolas Josef)
✔Crazy Beautiful (Andy Grammer)
✔Airplane pt2
✔One direction(I Wish)
✔Kiss you (One direction)
✔One direction (What makes you beautiful)Tür
{komedi, genç kurgu, fantastik, romantik}
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOMDİA CAFEE《VSOOKOOK》
Fanfiction"Kafamın içinde bir hayalet var ve mandalina kokuyor..." [Tür: Komedi| gençlik| fantastik]