2009 KIBRIS
Ezel uzun boylu kara yağız ve yakışıklı bir delikanlı. Kamil Efendi ile Otel istikametinde giden siyah bir Mercedes aracın sağ arka koltuğunda şık takım elbiseleri ve fiyakalı siyah güneş gözlüğü ile etrafı göz kestirmektedir ve içinden şu cümleleri sarf eder. "Buraya uzun bir yoldan geldim, Daha uzun bir yolum var." Cebinden bir fotoğraf çıkarır, fotoğrafta Ali, Cengiz, Eyşan ve Ömer bulunmaktadır. Fotoğrafı seyretikten bir süre sonra ikiye katlayıp önündeki koperatif masaya koyar. Sol arka koltukta oturan Şebnem, sarışın güzel ve bakımlı bir bayan. Şebnem suskunluğu bozdu daha ne kadar yolumuz kaldı diye soru yöneltti. Aracı süren Kamil Efendi kısa saçlı, pos bıyıklı ve şişman bir adamdı, Kamil Efendi eski polisti. Kamil Efendi daha var diye Şebnem'e cevap verdi. Ezel içinden şöyle dedi. "Bu hikâyenin sonu nasıl bitecek bilmiyorum. Ama nasıl başladığını biliyorum." Araç seyir halinde devam ederken Ezel elinde iskâmbil kartlarından maça papazını seçer içinden konuşarak "Bu hikâye Ömerle başladı, Ömer'in ona ağabeylik eden bir arkadaşı vardı. Ne zaman darda kalsa yardımına koşardı, adı Ali idi ama mahalleli onu lakâbından tanırdı.
***
Gazinonun otopark tarzı bir yerde klasik araçlar içerisinde Sandalyede dazlak kafalı, kırmızı bir gömlekli adam oturmuş başında iki tane takım elbiseli ayakçı adamlardan ve karşılarında arkası dönük Ali dudaklarını hafif birbirine sürttü ve hafif gülümsedi. Ali mavi gözlü grimsi tırak uzun saçlı ve gözü pek bir delikanlıydı. Arkasını dönerek ceketini çıkardı ve Tevfiğ'e verdi. Tevfik lakabı "Tefo", kısa siyah saçlı hafif kirli sakallı mütevazı bir adamdı Ali'nin sağ koluydu. Ali adamın karşısındaki diğer sandalyeyi üst kısmından tutarak hafif eğilerek adama Manyak mısın sen oğlum? Bir yandan yüzüme gülecen bir yandan eller kollar oynayacak. Adam korkar şekilde yutkundu. Ali ise devam etti, Hadi len oradan sen benim lakâbımı duymadın mı ? Adam korkak bir şekilde hızlıca Ali Bey ben sizi çok iyi tanıyorum siz bu gazinonun güvenlik müdürüsünüz. Ali tuttuğu sandalyeyi alarak adamın önüne sandalyeye ters bir şekilde oturarak hafif sırıtır şekilde işimi sormadım gardaşım, lakâbım nedir ? Diye tekrar soru yöneltti adam korkar şekilde Ali Bey , benim şeyim var tansiyoum var vallahi billahi düşer kalırım bu yaşta ye-yem yem diye kekelemeye dururken Tefo elinde gri metal bir çanta Ali'nin yanına doğru yöneldi ve çantayı nazikçe açtı. Adam çantanın içindeki kerpetene baktı ve nutku tutuldu. Ali tekrar lakâbımı söyle lan, adam Ker-Kerpeten Ali diye ağzından zor da olsa çıkardı Ali çantanın içindeki kerpeteni aldı. Ayakçı adamlar hemen oturan dazlak saçlı adamı tuttu. Ali kerpeteni adamın parmağına sıkıştırdı, adam feryat figan içinde bırakın bırakın diye bağırmaya başladı...
***
Bu arada Ezel tekrar içinden "Ömer'in çocukluktan ayrılmaz bir dostu vardı, kankası, başının belası Cengiz.
***
Cengiz kısa dalgalı saçlı ve mavi gözlü, hırslı bir adamdı, oturduğu kumar masasında birasından bir yudum aldı. Gazinoda çalışan bir bayan hafifçe Cengiz'in kulağına yanaşarak Eyşan Hanım yukarıda sizi soruyor diye yöneltti. Cengiz kadına baktı ve son bir el geliyorum diye cevap verdi. Masanın üzerinde ona ait olan kağıdına alttan hafif bakıp ters çevirip masaya doğru açtı sinek yedi ve sinek sekiz ve masadaki diğer kumar oynayanlara bakarak kötü keskin ve sinir bozucu bir gülüş yaptı. Sonra iki ellerinide yana doğru açarak bugün şanslı günümdeyim diye belirtip ellerini karnında birleştirdi. Kurpiyer masadaki tüm jetonları toplayıp Cengiz'in önüne doğru iteledi...
***
Ezel yine içinden konuşmalara devam ediyordu bu sefer elinde iskâmbil kartlarından maça kızı vardı. Ezel "Birde Ömer'in deliler gibi sevdiği, sırılsıplam aşık olduğu uğruna canını vereceği bir kız vardı, Eyşan.
