İnsanlar ölmeden önceki son gecelerinde belli bir rüyayı görürlermiş. Bu rüyanın ne anlama geldiğini, doğal olarak, bilemezlermiş. Ancak istisnasız her insan o rüyayı görürmüş. Böyle söylemişti büyük babam bana, ölmeden önce. Ve elbette ki inanmamıştım ona, onu öldürünceye dek.
Küçüktüm o zamanlar. Herkes kaza sanmıştı büyük babamın ölümünü. Ben bile... Şimdi düşünüyorum da, hala da tam hatırlayamıyorum neler olduğunu. Ancak içimdeki suçluluk duygusu -o kimsenin göremediği suçluluk duygusu- neler olduğu hakkında fikir yürütmemde yardımcı oluyor.
O kazadan sonra, (öyle söylememi istedi ailem hep), durmadı zihnim hiç. Her gün kendimle hesaplaştım: Büyük babamı neden öldürdüm? Ancak -ne yazık ki- bundan daha büyük bir soru vardı aklımda: Büyük babamın anlattığı şey doğru muydu? Keşke diyorum bazen, onu öldürmeden önce sorsaydım bunu nasıl öğrendiğini. Ya da, sorduysam bile, hatırlayabilseydim.
Büyük babamın haklı olup olmadığını uzun yıllarca merak ettim. Rüyaları anlamak için elimden geleni yaptım. Ama öğrendiğim tek şey, bunun bir rüyadan çok daha fazlası olduğuydu. Bir gün (sanırım bundan otuz yıl evveldi) planlarımın kusursuz olduğuna ikna oldum ve ilk cinayetimi işledim. Eninde sonunda yakalanacağımı düşünüyordum; bu yüzden beni en geç yakalayabilecekleri şekilde işlemeye başladım cinayetleri. Rastgele kurbanlar, iyi saklanmış deliller... Her cinayetimin bir amacı vardı: Öldürdüğüm kişinin ölmeden önceki son gecesinde büyük babamın anlattığı o rüyayı görüp görmediğini anlamak.
Soruyordum, onları öldürmeden önce. Ağlıyordu hemen hepsi. Soruyordum tekrar, o gece rüyalarında ne gördüklerini. Hatırlamazlar veya söylemezlerse işkence yapıyordum onlara. Bazen durmak istiyordum; ama çoğu zaman yorulmuyordum bile. Hatta zaman geçtikçe bir iş gibi geliyordu bana bu yaptıklarım.
O geceki rüyaları her şeye rağmen hatırlamayanlar da oluyordu, ancak çoğu hatırlıyordu. Haklıydı büyük babam: Ölmeden önce hepsi aynı rüyayı görmüşlerdi. İlk zamanlar tüm vücudum titriyordu bu gerçek karşısında. Zamanla aklımı kemiren yeni bir soru oluşmaya başladı: Bu rüyayı bir katil tarafından öldürülecekler mi görüyor, yoksa tek başına ölenler de bu rüyayı görüyorlar mı?
Yıllar geçti... Yakalayamadılar beni. Açıkçası gözümde fazla büyütmüşüm adaleti. Aptal ya da kendini yüceltmek isteyen bir katil değilsen çok da kolay yakalanmıyormuşsun. Kaç cinayet işledim, artık hatırlamıyorum. Ancak o soru, öldürülmeyenlerin de aynı rüyayı görüp görmedikleri tüm o geçen seneler içinde aklımdan tek bir an bile çıkmadı. Ve işte bugün, o sorunun cevabını alacağım.
Bundan yaklaşık yedi yıl önce cinayet işlemeyi bıraktım. Artık biliyordum öldürülecek her insanın o rüyayı gördüğünü. Bilmem gereken tek bir şey vardı: Öldürülmeden ölenlerin son rüyası. İşte bu yüzden yedi yıl önce buraya geldim. Burasının neresi olduğunun bir önemi yok; burada yalnızım. Kimse yok ve kimse burada olduğumu bilmiyor. Hatta buralarda insan olduğundan bile emin değilim. Tek bir amacım vardı: Ölünceye dek yaşadığım yalnızlığa karşın, ölmeden önce o rüyayı görüp görmeyeceğimi anlayabilmek.
Bu gece o rüyayı gördüm. Şu an tüm kapılar kapalı. Kimsenin buraya girmesine imkan yok. Hoş, girecek kimse de yok. Yani beni kimse öldüremez. Sürekli terliyorum, her yerim titriyor. Korkuyorum galiba. Bilemiyorum.
Neredeyse tüm hayatım büyük babamın o gün anlattığı birkaç kelimelik rivayeti uğruna harcadım. Onlarca insan öldürdüm. Ve son olarak kendi hayatımı mahvettim. Ölmezsem eğer yaşamıma kaldığım yerden devam edebilir miyim? Yaşamımı bıraktığım bir yer var mı?
Bir şeyleri anlıyor gibiyim artık. Aklımdaki ilk soru, büyük babamı neden öldürdüğüm sorusu muğlaklığını yitiriyor. O gün, büyük babamı öldürdüğümde tek duyumsadığım nefretti. Nefretti çünkü, o gün anlamıştım o rivayet ile hayatımın mahvolacağını; ve büyük babamın hayatımı böylesine bencilce yok etmesine karşı nefretle dolmuştum. Ve artık hatırlayabiliyorum; büyük babam da biliyordu tüm hayatımı bu rivayet uğruna harcayacağımı. Gözlerini anımsıyorum; o zafere ulaşmış bakışlarını. Bir canavar yarattığını biliyordu. Kendisiyle gurur duyuyordu. Tüm bunlar şimdi anlamlı geliyor; çünkü büyük babam da bir katildi. Tek kişiyi öldürebilmişti; çok cesur değildi; ve biraz aptaldı. İlk cinayetinden hemen sonra yakalanmış ve cezasını çektikten sonra bir daha cinayet işlememişti.
Yavaş yavaş akşam olmak üzere. Bu notu daha uzun tutmak isterdim; ancak her an ölebilirim. Bu yüzden korkuyorum. Tüm bu çabalarımı anlatamamaktan korkuyorum. Ve biliyorum; bu not insanlara ulaşacak. Çok ciddiye alınmayacak bir şekilde de ulaşsa, ulaşacak. Biliyorum. Çünkü tüm hayatımı bunun için harcadım.
Ölmeden önce açıklamam gereken son ve en önemli şeyi açıklamalıyım: Nasıl bir rüya o? Önce saf karanlık ve hafif bir se
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rivayet
Short Storyİnsanlar ölmeden önceki son gecelerinde belli bir rüyayı görürlermiş. Bu rüyanın ne anlama geldiğini, doğal olarak, bilemezlermiş. Ancak istisnasız her insan o rüyayı görürmüş. Böyle söylemişti büyük babam bana, ölmeden önce. Ve elbette ki inanmamış...