Toplantı

129 3 0
                                    

~Ellie'den~

Aynadan dışarı ışınlanmıştım. Buradan kaçıp hiçbir şey açıklamak istemediğime karar verdim. Kapıya doğru gittim. Kapıyı zorladım ama açılmıyordu. Bayan Faragonda benim kaçabileceğimi düşünmüş olmalı. Burayı yok edip bile kaçabilirdim ama bu arkamda fazla karanlık iz bırakırdı. Mecbur kaderimle yüzleşecektim.

~Faragonda'dan~

Toplantı masasının üzerinden Ellie'yi izliyoruz. Kaçmak için yüzleşmedi. Bu garip. Tuzağımı anlamış olmalı. Ama nasıl?

Tecna: Siz ne düşünüyorsunuz Bayan Faragonda?

Faragonda: Efendim?

Bloom: Ablam Daphne hala toplantıya gelmedi. Bir sorun olmuş olmasın diyorduk. Ama siz dalmışsınız.

Faragonda: Daphne biraz geç geleceğini söylemişti. Odasından bir şey alıp gelmesinin uzun sürebileceğini söyledi. Ah geldi.

Daphne'ye küreden baktım. Ellie'ye saldırıyordu. Ah o kızı öldürecekti.

~Ellie'den~

Toplantının bitmesini bekliyordum. Kapının tıklatıldığını duydum. Kapının kilitli olduğundan emindim ama kapı açılmıştı. Bunun tuzak olduğunu bir kez daha anlamıştım.

Her neyse. İçeriye giren kadın çok güzeldi. Sarışın, mavi gözlüydü. Bir dakika... Bu efsanelere konu olan Daphne. Yıllar önce lanetlenen kadın. Bir su perisi ve ejderha ateşinin korumacısı. Hava, su, ateş ve toprak elementlerinin sahibi. Korkuyla gözlerimi büyüttüm. Çünkü o hiç dostça bakmıyordu.

Daphne: Seni pis melez.

Ha? O bana melez mi demişti? İşte şimdi olaylar başlıyordu. Ama hayır. Tam da Faragonda beni izlerken olmazdı. Ama oluyordu. Karanlığa mahkumdum.

~Faragonda'dan~

Tüm öğretmenleri toplayıp dışarı çıktım. Gördüklerim karşısında şok oldum. Bu Karanlıkların Prensesi'ydi. Bunu engellemeliydim. Karanlık ve Aydınlığın savaşını başlamadan bitirmeliydim.

Faragonda: Stella, içinde ne kadar ışık varsa hepsini ona yolla. Ama asla öldürmek için değil. Onu sakinleştirmek için.

Büyük bir patlama olmuştu. Stella yavaşça yere yığıldı. O yere düşerken Karanlıkların Prensesi ayağa kalktı.
Stella harika bir iş çıkarmıştı. Bunun sonucunda Prenses sakinleşmişti. Ancak Stella şu an karanlıkta bir uykudaydı. O şu an ölüydü.

Bloom: Hayır Stella!

Karanlıkların Prensesi: Geri çekil.

~Bloom'dan~

Layla'nın Nabu ölürken yaptığı tabut geldi aklıma. Karanlıkların Prensesi aynısını yapıyordu. Hayır, hayır. Stella ölmüş olamazdı.

Bloom: Hayır, o ölmedi.

Karanlıkların Prensesi: O öldü. Benim için. Karanlıkların Prensesi fedakarlıkları sever. Onun fedakarlığına hayran kaldım doğrusu.

Birde üstüne kahkaha atmıştı. Ona sinirlenip içimdeki ejderhayı çıkarmışım. Ejderhama ona saldırması için emir verdim. Ejderham beni dinlemedi. Prenses'in önünde saygıyla eğildi.

Karanlıkların Prensesi: Dediğim gibi fedakarlıkları severim.

İçinden kocaman bir ışık kümesi çıkardı. Bu Stella'nın yaşam enerjisiydi.

Bloom: Onu bana ver.

Ejderham bir anda önüme çıkıp beni engelledi.

Karanlıkların Prensesi: Ben kimseye zarar vermek istemiyorum.

Bloom: Sen onu öldürmüşken nasıl hala böyle düşünebiliyorsun?

Stella'ya yaklaşıp elindeki ışık kümesini ona aktardı. Stella diriliyordu. Ama neden böyle birşey yapmıştı ki? Eski haline döndü.

Ellie: Ben özür dilerim.

Faragonda: Açıklayacak birşeylerin vardır herhalde.

Ellie: E... ev... evet.

Winx Geri Dönüyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin