(BLM:1)
Eve girer girmez dosdoğru salona geçtim. Dayanamıyordum artık. Çekip gitmek istiyordum buralardan. Kitaplarımı yemek masasına çarptım. İnce montumu çekiştirerek çıkarıp kenara attım. Açıp kapadım vitrini. Orta yerde dikildim. Sonunda cesaretimi topladım. Gideceğimi, bir de bağırarak yüzlerine söyledim. Kimsenin itiraz etmediğini görünce acayip rahatladım. Elimi sakince kalbime götürdüm: "Teşekkür ederim, anneciğim."
Başımı salladım, "Baba...?"
Senden ummazdım, der gibi bir bakış attım. "Sana da teşekkürler, desteğin için" dedim.
O sırada tak! diye duran asansörün sesini duydum, az sonra da dış kapı açıldı. Salonun kapısında beliriverdi annem. Semt pazarından geliyordu. Sebze-meyve poşetleri vardı ellerinde. Tuhaf tuhaf yüzüme baktı, "Salonun ortasında dikilmiş n'apıyorsun böyle?"Ben mantıklı bir cevap ararken, koltuğun üstündeki fotoğrafı gördü. Annemle-babamın birlikte çekilmiş evdeki tek fotoğrafları. Başıyla işaret etti: "Onun orda işi ne?"
"Hiiiç!" dedim.Hiç'e inandı. Elindeki poşetlerle mutfağa geçti. Ben de, çerçevesi kararmış fotoğrafı kaldırıp vitrindeki yerine koydum sonra da annemin yanına gittim. Az evvelki hayali tatbikatım işe yaramış cesaretim yerine gelmişti. Annem sebzeleri yerleştirdiği sırada, "Gidiyorum ben!" dedim.
Başını buzdolabı kapısının aralığından çıkarıp bir saniyecik yüzüme baktı sonra yine işine döndü. Dalgın bir bakışı vardı, yabancıya bakar gibiydi. Rahatladım; nasılsa haber vermiştim, kimse beni suçlayamazdı. Odama geçtim, önceden hazırladığım valizimi, sırt çantamı alıp koridora çıktım. Çekinecek bir şey kalmamıştı. Gürültüyle hazırlanıyor kendine iyi bakması gerektiğini söylüyordum. Gelecekle ilgili planlarımı sesli düşünüyor, gideceğim şehir hakkında (laf olsun diye) ansiklopedik bilgiler aktarıyordum.
Nihayet annem mutfak kapısını açıp baktı. Ansızın dondu sanki. "Gideceğimi söylemiştim" dedim. Bir an konuşamadı. Gözleri büsbüyük açılıp kısıldı, çenesi titredi, kontrolsüzdü mimikleri. Felç geçirse de kararımdan vazgeçmeyecektim.Ayakkabılığa uzanmıştım ki, annem yere yığılıverdi. Telaşlandım! Mutfağa koşup bir bardak su getirdim, suratına çarptım yüzünü gözünü elimle ovuşturup "Anne? Anne, iyi misin?" diye seslendim. Gözlerini açmasıyla yaygarayı koparması bir oldu. Küfürler savuruyor, eline geçirdiğini kafama atıyordu, Aceleyle ayakkabılarımı giydim, çantamı sırtlandım ve kendimi dışarı attım. Taş gibi bir kereviz alnıma isabet etmişti. Parmaklarımla ovdum. Fındık büyüklüğündeki şişlik sızlıyordu. Başımı iki yana sallayıp güldüm: Ne de olsa kerevizin yemeğini yemekten iyidir.
Valizimi içerde unuttuğumu binadan beş on adım uzaklaşınca anlamıştım. Durdum! Önce apartmana sonra da karşı caddeye baktım. Çok katlı-gri binaların önündeki upuzun metal raylar parlıyordu. Tünele girmekte olan treni görünce metroya doğru koşmaya başladım.
----------------------------------&------------------&----------------&-------------------------------------(BLM:2)
Evden öylece çıktığım için huzursuzdum. Aslında diğer olumsuz duygular gibi, bu duygu da son zamanlarda sık uğrar olmuştu bana. Bu halimi anneannemin ölümüne bağlıyordum biraz da.
Güzel bir sitede yaşıyorduk. Site, inşaat halindeyken elektrik tesisatını babam döşemiş. Müteahhit para vermek yerine tümüyle kuzeyde kalan, demirbaşları eksik, beşinci katta bir daireyi teklif edince hemen kabul etmiş bizimki. Elbette istenilen peşinatı anneannemden alacağına olan inançla. Sitenin birkaç noktasına da reklamını astırmış.Bu sitenin tüm elektrik tesisatı -kamerası ve diafonu VOLTAGE ELEKTRONİK tarafından yapılmıştır.
Tabelanın asıl vurucu kısmı yazının hemen altındadır. Bana kalırsa karanlık bir hazneye girip çıkan bir ampul, talihsiz bir tasarımdır. Yakın arkadaşları kapıcı-güvenlik falan, bizimkinin gösteriş merakını bildiği için üzerinde durmazlar fakat yabancı biri; süt beyaz ışıkla her an pompalayan ve 16 santimlik penisi andıran ampulün önünden öylece geçip gidemez. Tabelayı gören her erkek, biran da olsa durup kendi uzvunu sorgulayacaktır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EXPELLİARMUS
Mystery / Thriller...yaşındaydım ama sanki yanlış zamanda doğmuş gibiydim: Metroya bin-in. Okula git. Zirzop arkadaşlarla geyik yap, eve gel, yemek ye, net'e göz at, gece yarılarına kadar inekle, nihayet sonra olduğun yerde pinekle sabah uyan ve aynı tempoyla devam! ...