sevgili çağla,
daha birkaç gün önce yanında olan birine mektup yazmak çok garip bir duygu.
sen çok kötü birisin. tembel, uyuşuk ve aptal...
ilk senemizde önümde oturan, başlarda benden nefret ettiğini düşündüğüm o kızı ilk gördüğümde, yani gerçekten gördüğümde, 14 yaşındaydım. okulumuzun ilk günlerinden biriydi. üstünde saçlarının ve gözlerinin rengini açan sapsarı bir tişört vardı. beyaz tenine çok yakıştığını düşünmüştüm, benim aksime. o gün, matematik dersinde bütün sakarlığıyla tahtaya kalkan o kız, başını pencereye çarpıp herkesi kahkahaya boğmuştu. göz göze geldiğimizde ona iyi olup olmadığını sormuş, ondan utangaç bir gülümseme kazanmıştım. üstündeki sarı tişört ona büyüktü. o an, ilk gülümsemesiyle beni dünyasına çekivermişti. sonraları kahkahasını da duymaya başlamıştım. 24 renkli resim paleti yemiş gibi, gülüşü rengarenkti. kahkahasından yükselen düzensiz sesler kendi içinde dans etmeye başlardı.
keman çaldığını ilk öğrendiğimde, gerçekten çok şaşırmıştım. fakat sonrasında; ince, uzun parmaklı ve yine aynı şekilde ince bileğine, uzun bembeyaz boynuna kemanın nasıl yakışacağını düşünmüş, ve onu o şekilde görmek istemiştim.
korkunçsun! tembelsin! aptalsın!
2018 biterken, "başına gelen en güzel arkadaşlardan biri" olduğumu söylediğinde, dünyalar benim olmuştu. çünkü ben o berbat yılın ardından geçmişimi ardımda bıraktığımdan beri koşmaya başlamıştım. ve ayaklarım beni size, sana getirmişti. delifişek, hüzünlü ve heyecanlı bir (son)bahar, seni bana getirmişti.
o hiç sevemediğim sonbaharın bana getirdiği sen, dışarıdan görünen senden farklıydı. düşündüğümden daha sevecen, daha hareketli, daha inatçı, ve daha eğlenceliydin (belki biraz da röntgenci). düşlediğimden daha tatlıydın. ha bir de... düşündüğümden daha iyi kalpliydin.
bir keresinde, sahilin önünde hira ile birlikte titanik'i canlandırmıştık. cam kenarından yükselen o güneş, çıtır kurabiyelere benziyordu. atakum'da arabalarla yarışırken, kazanacağımızı düşünmüştüm. "parılda küçük yıldız" şarkısını sana çaldığımda, bütün yıldızlar üstümde gibiydi. sence de akdağ'da biz kayarken yağan kar, kiraz çiçeklerini andırmıyor muydu (ben bileğimi burkana kadar)?
en unutulmaz anların bu kadar sıradan olması ne ilginç, değil mi? sen ne dersin? bahar'ı yaşayabildim mi? seninle baharda yaşayabildim mi? birazcık olsun, beni ara ara hatırlar mısın? reset tuşuna basma olur mu? beni unutma! söz ver bakayım.
seninle çok daha mutluydum. ve eğer bir sonsuzluk varsa, onun her saniyesinde seninle daha mutlu olacağımı biliyorum.
seninle, çağla. daha mutlu.
delifişek,
seni seviyorum.
seni seviyorum.
seni seviyorum.
seni seviyorum.
o frambuazlı keklerin hepsini yiyemediğim için üzgünüm. sana bağırıp çağırdığım için üzgünüm. bencil olduğum için üzgünüm.
teşekkür ederim.
not: yastıklarına sarmak ve boynuna dolayıp kendini boğmak için çalacağın bir sonraki hırkamın cebinde, küçük bir hediye bulacaksın. o çiçeği, sayfalarca tutan aşkın yüzünden değil; şeker portakalı kokulu saçlarına çok yakışacağı için kazandın. ve unutma; vegas'ta olan, vegas'ta kalır!
YOU ARE READING
13
Vampirenisan'ın 13'ü geldiğinde, ilk yağmur yağdığında ve akşamında küçük yıldızlar gökte parladığında; bahar seninle gelecek.