Genç kız ve adam yan yana yürürken kız bir anda durdu:
- Ne düşünüyorsun? dedi kıza hevesli bir şekilde.
- Ne hakkında ne düşünüyorum? Adam hiç bir şey anlamamıştı.
- Baksana. Telefonundan bir resim gösteriyordu.
- Başka bir resim demek. Sıkılmış bir ifadeyle söylemişti bunu. Böyle güzel resimleri nereden buluyorsun demek isterdim ama maalesef bu resimler bana hiç bir şey hissettirmiyor. Ne güzel ne de çirkin, resim işte.
- Gerçekten de körsün, göz numaran büyümüş olmasın? Kikirdiyordu.
Adamın canı sıkılmış gibi oldu alaycı tavrını takınıp kıza döndü:
- Şakacıyız da, güzel! Madem biliyorsun sen söyle, bu "harika" resim ne anlatıyor sana?
- Bence her resmin herkese anlattığı şey farklıdır. Ama ne anlattığını anlayabilmek için önce ne gördüğünü bilmen gerekir.
Adam araya atladı:
- Dedi bilge kız.
Kız yakındaki bir banka doğru sert, hızlı adımlarla yürüdü. Konuşmayı bırakmış, bir özür bekliyor gibiydi.
- Hadi ama Selin, ufacık bir şaka.
-Aptalca bir şaka, sordun anlatıyorum.
Kız kafasını resme gömdü, adamın savunmalarını dinlemiyordu:
- Anlayamadığım bir koku, dedi sessizliğini bozarak. Derenin sesi... Ayaklarımın derenin soğuk suyunda alabora oluşu, gitmeye hazırlanan güneşin ağaç yapraklarının arasından yüzüme vuran zarif ışığı, gökyüzünde bir renk cümbüşü... Elimin altındaki tarif edilemez yumuşaklığa tüm vücüdumu ortak ettiğim anda derinlerden gelen bir oh, toprağı avuçluyorum... Tüm güzel duyguların kokusu, şimdi anladım.
Kız yeniden sessizliğe boğuldu. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından adam:
- Bu neydi şimdi? diye sordu.
- Resim, dedi kız.
- Onu demiyordum. Birkaç dakikalığına burada yoktun sanki.
- Resimlerin bana anlattığı şey de bu zaten. Sakinlik, mutluluk, huzur...
Adam şaşkın şaşkın kıza bakıyordu:
- Evde çalışıp gelmişsin, dedi adam kıza.
- Peki, bir kere daha deneyelim ama resmi sen seç.
Arama sonuçlarını hızlı hızlı geçiyor, en boş resmi bulmaya çalışıyordu. Yani sadece basit bir resim olan.
- Seçtim, dedi.
Kız telefonu eline aldı ve yine sanki başka diyarlara gitmiş gibiydi, biraz sonra gözlerini kapadı. Çok uzun sürmeden konuşmaya başladı:
- Sesler, sesler çok güzel. Kuş cıvıltılarının yaprak hışırtıları ile olan muhteşem karışımı. Rüzgarın yumuşaklığı bedenimi uyuşturuyor. Ya yaprakların renkleri... Yolda yürürken yerdeki yaprakların çatırdama sesleri... Az ilerideki boş alana doğru koşup kendimi yaprakların üzerine attım. Üst üste binen yapraklar yatak görevi görürken hala dökülen yapraklar yorganım oldu. Böyle bir yerde uykuya dalmamak elde değil.
Kız gözlerini açtı ve adama döndü
- Sıra sende.
Adam birkaç saniye sonra cevap verdi:
- Bence bu pek güzel olmadı, dedi adam.
- Olabilir ama senin sıran. Sıranı geçiremeyeceksin biliyorsun değil mi?
- Biliyorum, bilmez olur muyum, dedi adam alaycı bi tavırla.
- Eee, kim seçiyor resmi, diye sordu kız.
- Ben, seçtim bile hatta.
- Tamam dinliyorum.
Adam gözlerini yumdu ve kıza döndü. Bir iki dakikalık sessizliğin ardından adam konuşmaya başladı:
- Öyle ki, gördüğümde "Uçuyorum." diyorum.
Ben artık mutlu bir insanım.
Güneşte parlayan sarı saçları,
Bir külçe altını utandıracak güzellikte.
Ya masmavi gözleri,
Bir derya ki yok bu dünyada eşi.
Ya o gülümseme...
Öyle bir güzellik ki, gördüğümde "Öldüm." diyorum.
Ben artık huzur dolu bir insanım.
Öyle bir güzellik ki,
Her gün yeniden doğuyorum.
Adam gözlerini açtığında kızın yanakları nar gibi kızarmıştı:
- Tebrik ederim, başardın bak. Sana söylemiştim.
Adam kızın sözünü kesti:
- Haklısın; her görüntü, her fotoğraf her insanda farklı duygular uyandırıyor...