Erhan Dağ, Taksim'de her zaman gittiği meydan manzaralı kafeye bir şeyler içmek için tekrardan gitmişti. Elinde birtakım dosyalar bulunuyordu. Görünen o ki kafede bir şeyler içerken dosyalara gözatacaktı. Biraz tedirgin olması az da olsa dikkatleri üstüne çekiyordu. Hemen kafeye girip bir masaya oturdu. Gelen garsona siparişini verip dosyalara bakındı. O, Ahmet'in öldüğünün farkındaydı. Sıradaki kişinin kendisi olacağı hakkında şüpheleri vardı. Sipariş ettiği papatya çayı gelmişti. Garson masaya bırakıp "başka bir arzunuz var mı, efendim?" diye sordu. Erhan, garsonun gözlerinin içine bakarak kibarca "hayır, teşekkür ederim" dedi. Garson işleriyle ilgilenmeye devam etti. Erhan ise çayını yudumlamadan dosyaları okumaya başlamıştı. Birkaç satır sonra başında birinin beklediğini fark etti. "başka bir isteğimin olmadığını söylediğimi hatırlıyorum" deyip kafasını kaldırdı. Başta garson sandığı kişi Gülen Surat'tı. Gülen Surat her zamanki garip görünümlü silahını çıkardı ve Erhan'a bir kaç el ateş etti. Silah sesini duyan müşteriler ve garsonlar çığlık atarak bağırdı. Gülen Surat, Erhan'ın dosyalarını alıp ortadan kayboldu.
Olaydan bir saat geçmişti. Yine olay inceleme, olay mahallini kontrol altına almak amaçlı şerit çekmişti. Bajar kapıdan içeri girdi. Olay mahallinde bulunan bir polis Bajar'a doğru yürüdü. "amirim" diyerek elini uzattı. Bajar'da elini uzattı ve el sıkıştılar. "Anlat bakalım" dedi. Polis olayı anlatırken o esnada Umut keşif için biraz gezindi. Erhan'ın cesedini yakından inceledi. Çok ince bir ayrıntı fark etti. Ellerinin şekli dosya tuttuğu hissini verdi. Çay fincanının altında bir kartvizit duruyordu. Fincanı kaldırıp kartviziti eline aldı. Gülen Surat'ın her zaman çizmiş olduğu silüeti görünce şaşkına döndü. Bu işin iyice ilginç bir hâl aldığı kanıtına vardı.