Küçük bir kız çocuğu. Korkuyor. Yanına gidip nedenini soruyorum beni duymamazlıktan geliyor, belki de gerçekten duymuyor. Kızın dikkatini çekmeye çalışmayı bırakıyorum ve kızı baştan aşağı süzüyorum. Yırtık sarı bir elbise üzerinde beyaz bir papyon var. Kolları jilet yarası ile kaplı. Şaşılacak şey ise bazı kesiklerin hala kanaması. Birbirine dolaşmış saçlar. Ama en önemlisi kızın elindeki oyuncak bebek. Aynen kıza benziyor ama daha bakımlısı. Kısa süre sonra kız eski bir kitap çıkarıp okumaya başlıyor, bu yaşta okuma bilmesi oldukça şaşırtıcı. Pes edip yere yavaşça çöküp oturuyorum. Kız elindeki kitabı okumaya devam ediyor. Biraz sonra kapı sertçe açılıyor ve içeri sinirli olduğu her halinden belli bir adam giriyor. Kız hemen elindeki oyuncak bebeği küçük samandan yatağının altına saklıyor. Beni şaşırtan şey ise koşarak arkama saklanıyor. Adam bu tarafa bakıyor.
-Hayali arkadaşının seni kurtaracağını mı sanıyorsun seni gerizekalı.
Kız gözlerini kapayıp adamın yanına gelmesini bekliyor. Adam yanına gelip kızın yanağına bir tokat vuruyor ve kız yere yığılıyor. Aynı anda bende yere yığılıp yanağımdaki sızıyı hissediyorum. Adam gelip tekme atmaya başlıyor kıza. O acı an hiç bitmeyecek gibi sürüyor. Acı içinde yerde kıvrılıyorum. Adam cebinden bir bıçak çıkarıyor.
-Hayır, yapma lütfen, diye bağırıp ağlasam da nafile adam beni duymuyor. İçeriden bir kadının sesi geliyor. Yanımıza gelip:
-Yeter dayanamıyorum yapma artık şunu, diye ağlıyor. Gözlerimi sımsıkı yumup acı ölümünü bekliyorum. Bıçaklanma sesi ama birşey hissetmiyorum. Belki de ölmüşümdür deyip gözlerimi açıyorum. Kadın kanlar içinde yerde yatıyor. Son sözleri ise:
-K-kaç yaşa... Ardından derin bir sessizlik. Sesi çıkmayan kız son ses ağlamaya başlıyor. Sanki o kadını yıllardır tanıyormuşum gibi benimde gözlerimden yaşlar boşanıyor. Adam kızın sesine sinir olmuş gibi bıçakla kızın yanına geliyor:
-Şimdi konuş konuşabilirsen.
Ardından kızın ağzını iki yandan kesiyor. Duyduğum acıyı tarif etmem imkansız. Birden adam ın göğsünde minik bir kalp görünüyor. Kalbin rengi siyah. Çat diye kırılıyor. Adam yere düşüyor. Arkadan mavi teller görünüyor ve buradan olmadığı belli olan yabancı bir ses:
-Bu kadarına da göz yumamazdım, diyor.