Neden söylediklerinin bazılarını kendine saklamadın ki? Benim canımın ne kadar acıdığını hiç mmi farketmedin? Benim gözlerim çabuk dolar bilirsin. Benimle bu yüzden hep sulu göz diye dalga geçerdin zaten.
Bana şişman olduğumu söylerken gözlerimin doluşunu görmedin mi? Benim çirkin ve aptal olduğumu söylerken kırılma sesleri duymadın mı? Hissetmedin mi Sehun?
Şimdi seni affediyorum. Ben gitsem bile sen hala burda kalıcaksın. O yüzden bunu başkalarını da yapma. Çok acıtıyor Sehun. Beni sevdiğini söylediğin günü hatırlıyor musun? Ya sana verdiğim kırmızı atkıyı. Hani ikimiz için de yapmıştım. Kırmızıyı sevmediğini nerden bilebilirdim? Ya da ben sana verdiğim için takmadığını.
Ertesi gün üstün de gördüğüm kırmızı kazakla gözlerim dolmuştu yine. Aslın da gözlerimin her zaman sulu olması bazen işe yarıyor. Sen benim kırıldığımı duymadığın her saniye ben toz oldum Sehun. Bu dünya da kimsenin görmediği görmeye bile tahammül edemediği toz parçacıklarından bi kaçına dönüştüm.
Atkıyı hatırladın mı şimdi? Çöpe atmıştın onu benim gözlerimin önünde. Arkanda olduğumu bilmiyordun belki ama beni görünce hiçte pişman olmuş gibi değildi gözlerin. İşte o atkı benim yol biletim. Senin çöpe attığın atkıyı ben geri almıştım. Belki bi gün pişman olup da onu istersin diye. Sahi onu istemesen bile ben sana yenisini de örerdim. Şimdi bu mavi atkıyı kabul et en azından. Mavi özgürlük değil miydi Sehun?
Ben snei hep mavim diye sevdim. Sen benim özgürlüğümdün. Nerden bilebilirdim ki özgürlüğümün aslında benim yol biletim olduğunu. Ahh mürekkep dağılıyor. Dağınık şeylerden nefret ettiğini biliyorum ama olsun gene de okumaya devam et olur mu? Hiç bi pişmanlık duymadığını biliyorum. Onun yanında mutlu olduğunuda biliyorum ama en azından arada bi beni görmeye gelsen. İlla ki yanıma kadar gelmene gerek yok rüzgar kokunu getirse yeter bana. Yakınlarımda olduğunu hissetsem belki daha rahat uyurum Sehun.
Sen beni bırakıp gittikten sonra ben hiç uyuyamadım. Uykularım hep bölük pörçükdü. Uykumun en tatlı kısmın da ağrıyan kalbimle uyanıyordum. Belki arkamdan korkak olduğumu güçsüz olduğumu söylemişsindir. Sen hiç sevdiğin adamı kaybettin mi Sehun. O yanın da çok mutlu olduğunu seviyor musun? Cevabını bildiğim soruları sormaktan asla vazgeçmiycem. Ahh ne aptalca. Tabiki de seviceksin onu bana bi kere bile öyle bakmadın. Bana bi kere bile öyle gülümsemedin. Bana bi kere bile öyle dokunmadın.
Sen ona her dokunduğunda ben parça pinçik oluyordum. Sanki bana dokunduğun tüm anları kafandan silmek istermişcesine dokunuyordun ona. Bazen göz göze geldiğimiz de kaçırdığın gözlerin beni kapana kıstırıyordu.
Yanında olmak istediğim adamın benden iğrenmesi bu canımı acıtıyordu. Sahi ben o kadar mı iğrençtim Sehun? Gözlerin deki yoğun öfkeyi hakedicek kadar iğrenç miydim ben? Sırf senin için zayıflamıştım bile. Çirkinliğim için yapabiliceğim pek bi şey yoktu ama aptallığım için bir sürü kitap okumuştum ben. Sırf beni sevesin diye. Sırf bana bi kere gülümse diye.
Diğerlerine bahşettiğin o gülücüklerden bi tanesini bile bahşetmedin bana. Bana dokunduğun ilk geceyi hatırlıyor musun? Ben ağzından çıkan her kelimeyi hatırlıyorum. Ağzın başkasının ismini söylerken bile beni sevdiğine inanmak istemiştim ama olmadı Sehun.
Ben o sabah yalnız uyandığım da bile seni haklı çıkarıcak bi bahane üretmeye çalışmıştım. Ta ki sabah seni onun yanın da görene kadar. Herkes bana bakıp gülerken neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Sınıfların panosuna asılan o fotoğrafları görünce ben yok olduğumu hissettim Sehun. Sen gelsen elimi tutsan ben her şeye rağmen iyileşirdim. Bana azıcık gülümseseydin eğer ben ... Ben belki ...
Yine de affetmiştim seni. Sen benim hayatımda ki ilk insandın. Benimle konuşan ilk insan. Beni seven ilk insan. Ben ne anne tanımıştım ne baba ne abi ne kardeş benim bi arkadaşım bile olmamıştı.
Sonra sen geldin yalnızlığın yaydığı karanlığı yırtarcasına aydınlattın. Ben ilk defa gülerken gerçekten mutlu olduğumu hissediyordum. Bilseydim her şeyi bilseydim gene sana kapılırdım ben Sehun. Dediğin gibi aptalım. Sana aşık olucak kadar aptalım. Elin elime deydiğin de bile kıpkırmızı olan ben senin bana dokunmaktan iğrendiğini nasıl farkedebilirdim ki?
Sen yanımdayken dünyam duruyordu benim. Sanki her zaman yanımdaymışsın gibiydi. İnsanlar banabakıp fısıldaşırken ben kendimi gene sen de buluyordum. Şimdi neden gidiyorsun diye sorma Sehun. Sormazsın da zaten. Sen beni umursamazsın ki.
Dün akşam benim doğum günümdü tek bi kişinin bile bilmediği doğum günüm. Benim ölümüm doğumumla başlamıştı. Dün gece defalarca senin olurken sen hep onun adını sayıkladın Sehun. Sabah gördüğüm yalnızlık her şeyden fazla acıtmıştı. Sence de artık burda durmama gerek var mı?
Belki özgürlüğüme kavuşamadım. Sana kavuşamadım. Hem belki gittiğim yerde beni sevebilicek insanlar bulurum. Kimse sen olamasa da belki biraz mutlu olurum neden olmasın ki? Ben mutlu olmayı haketmiyorum. Aynen söylediğin gibi...
Anlamadığım şeyse benden neden bu kadar iğrendiğindi ama sen bana bi sebep göstermedin. Sorgusuz sualsiz nefret ettin benden. Ben her gün senin aşkınla biraz daha erirken sen her gün biraz daha iğreniyordun benden.
Yanımda olmanı istediğim de asla orda olmuyordun. Ben de senden bi tane daha yarattım kendime. Belki ona dokunamıyordum ama o bana gülümsüyordu aynı ona gülümsediğin gibi. İnsanlar beni aşaladığında bana her şeyin iyi olucağını söylüyordu. Senin geliceğini hatanı anlıyıcağını söylüyordu.
Ama sen gelmedin Sehun. Sen benim mavimdin. Benim özgürlüğümdün. Ben sana hiç kavuşamadım ki. Şu koca dünyaya sığdıramadım ne kendimi ne sana olan aşkımı. Bu kadar aşk fazla geldi belki de sana. Gene çok fazla konuştum değil mi? Sesi mi duyma diye mektup yazıyorum sana. Sesime tahammül edemediğini söylemiştin ya hani. Yazımın güzel olduğunu düşünmüşümdür hep. Belki sende ilk defa bana ait olan bi şeyi seversin? Sevmene bile gerek yok sadece güzel bulsan bile mesut olurum ben.
Şimdi gidiyorum Sehun. Eğer sana yazdıklarımı okuduysan sana söylemek istediğim son bi şey var. Seni seviyorum.
Hoşçakal...