Hayallerin gerçek olduğu, keyif içinde yaşamını sürdürebileceğin bir yer ister misin?
Mesela...
Düşünsene şu anda insanların neşeyle etrafını sarmış olduğu bir sahildesin. Ellerini iki yana açmış, başını göğe doğru kaldırmışsın. Gökyüzü o kadar açık ki güneş cesurla gösteriyor kendisini.
Güneş üzerine çökmüş, ışıkla ısıtıyor seni. Gülümsüyorsun.
Rüzgar püfür püfür esiyor. Saçlarını dalgalandırıyor. Saçlarının hangi renkte olduğu önemli değil. Rüzgar saçlarını arkaya doğru sallayarak seni çok havalı biri gibi gösteriyor.
Senin de üzerinde bikinin var. Ya da şort da giyebilirsin, önemli değil. Sonuçta insanlar bu halini yadırgamıyor.
Sadece seni yazın en havalı kızı/erkeği haline getiriyor.
Öyle güzel hissediyorsun ki ciğerlerine dolan oksijen, kelimelerine açtığın boşluklar kadar artıyor.
Denizin kokusunu da rüzgarla beraber içine çekiyorsun. O koku sana bir hediye. Tuzlu, yosunlu ve su gibi... Tertemiz... Hmmm...
Rüzgar da sana katılmış gibi havalı bir şekilde dalgalanıyor.
Kumlara basıyorsun ayaklarınla. Güneşle kum o kadar fazla öpüşmüş ki ayaklarını yakıyor.
Başta sızısı seni yakıyor, sen de çareyi denize ayaklarını sokmakla buluyorsun. Denizin ayağın acısını azaltması seni rahatlatıyor.
Sonra da terliklerini giyerek tüm bu sızıya son veriyorsun. Ama bir sorun var.
Onun da içine kum dolmuş, ayak parmaklarına kadar ıslak kumlarla dolusun. Ama umurunda değil. Sonuçta yazın kalabalıkla beraber denize gelmişsin. Bu da soru mu şimdi?
Çok istersin değil mi? Orada olmayı ne kadar da çok arzuluyorsun değil mi?
Ah bebeğim, sen bunları hayal ederken ne güzel gülümsedin öyle. Gül gül.
ɹǝʅn̤ƃ ᴉʎᴉ uǝʅn̤ƃ uoS
Ah yok, ben bir şey demedim. Sen gülmeye devam et.
Hala gülüyorsun güzel...
Şimdi dur.
Bu gülüşünde bir terslik olduğunu fark ettin mi? Ettiğini görebiliyorum. Ah evet...
Oraya bir şüphe tohumu ekildi bile.
Devam et, benden şüphe duy.
Çünkü birazdan hayal kırıklığına uğratacağım seni. Çünkü o hayal ettiğin denizler, kumlar, güneşler varya her biri benim hayalim, senin hayalin değil.
Tabii ben biraz daha detayları değiştiriyorum. Eh, sonuçta dedim ya, bu da benim hayalim.
🎨🎨🎨
Düşünsene şu anda insanların neşeyle sarıp sarmaladığı bir sokaktayım.
Dar, ıssız ve yalnız.
Ellerimi iki yana açmışım, başımı göğe doğru kaldırmışım. Gökyüzü o kadar koyu ki güneş bile benden korkup kaçıyor. Bulutlar birbirlerine yaklaşıp bağırışıyor, kızıyorlar. Öyle çok sinirleniyorlar ki birbirlerine çatışmaktan ötürü şimşekler çakıyorlar. Çatışmadan yorulup ağlayan bulutların gözyaşları aşağıya doğru düşüyor. Yüzüme doğru inip ıslatıyorlar, ardından bedenimi kaplayan giysilerimi de.
Üstüme güneş çökmüş gibi gülümsüyorum böyle.
Ellerim tabancayla doğru gidiyor. Gördüğüm birilerini sıkıyorum. Kim oldukları umurumda değil. Kime ateş ettiğim umurumda değil. Kimin öldüğü hiç umurumda değil.
Ateş ettiğim kurşunların ıslıkları beni çok havalı biri olarak gösteriyor.
Ah, neşe mi dedim az önce? Pardon, çığlıklarla diyecektim. Az önce o çığlıkları atanları öldürdüm de, iki sesi birbirine karıştırmış olabilirim.
Ya da neşeyle gülen sadece ben de olabilirim. Diğerlerinin gürültüsünü sevmiyorum da ben. Midemi bulandırıyorlar.
Sadece benim sesim yankılansın istiyorum, anladın mı?
Sadece ben! Ben ben ben ben!
Rüzgar püfür püfür esiyor. Saçlarını dalgalandırıyor. Saçlarımın hangi renkte olduğu önemli değil.
Genelde pembe ve mor renkte oluyorlar. Ah ne harika renkler değil mi? Araya ölüm kızılı rengi de katıldı.
Benim de üzerimde incilerle kaplı bikinim var. Şort da giyebilirdim ama onu en son biri bana öldürmemem için yalvardığı için yırtıldı. Çok da önemli değil. Sonuçta insanlar bu halimi yadırgamıyor.
Sadece beni bu sokakların en havalı kızı haline getiriyor.
Öyle güzel hissediyorum ki her nefes alışımda ciğerlerime dolan oksijen, ateş ettiğim insanların üzerinde açtığım delikler kadar artıyor.
Ciğerlerime ölümün nefesi işleniyor.
Kanın kokusunu da rüzgarla beraber içine çekiyorum. O koku bana bir hediye. Terli bedenlerden çıkan demir, pas ve çiş kokulu ölü insanlar... Temizlikten uzak... Hmmm...
Rüzgar da bana katılmış gibi havalı ve sisli bir şekilde dalgalanıyor.
Yürüdüğümde çıplak ayaklarımın altında etler eziliyordu. Kollarına taktıkları takılar ayaklarımı acıtıyor.
Başta sızısı beni rahatsız ediyor. Ben de çareyi ayaklarımı kan gölüne batırmayı uygun buluyorum. Ayaklarımın sızısı azalınca rahatlıyorum.
Eh, kanın cilde iyi geldiği söyleniyordu, bununla beraber kanıtlamış oldum.
Sonra terliklerimi giyince bu acıya son veriyorum. Ama bir sorun var.
Ayaklarımın arasına ölü etler bulaşmış, parmaklarımı sarıp sarmalamış, kum tanesi kadar küçük etler parmaklarıma dolanmıştı. Umursamıyorum. Sonuçta kalabalıkla beraber sahile gelmişim, bu da sorun mu şimdi?
Şimdi gülmüyorsun değil mi? Ama ben gülüyorum!
Son gülen iyi güler.
🏉🏉🏉🏉
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sosyopat'ın Şarkısı +18
ActionYüksek dozda cinsellik bulunur. Bunun yanında içki, kan, şehvet, uyuşturucu... Ne aramak istemezsen ondan var. ❤ Ah! Orası Wattpad mi? Gerçekten mi? Burası insanların hikayeleri ücretsiz olarak yazdığı bir uygulama değil mi? Güzel. Buna ihtiyacım v...