Bölüm 14: Komtil.

471 49 107
                                    

Takvim yaprakları hızla geriye doğru akıyor ve bir de bakıyorum ki, dedemin bahçesindeki salıncağa doğru sevinçle koşuyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Takvim yaprakları hızla geriye doğru akıyor ve bir de bakıyorum ki, dedemin bahçesindeki salıncağa doğru sevinçle koşuyorum. Koştuğum için oluşan hafif esinti yüzümü yalıyor. Bu hisse gülümseyip hızımı arttırıyorum. Salıncağa boyumun kısalığı yüzünden zar zor binip, 'Beni sallayacak bir büyük vardır.' umuduyla bakınıyorum etrafıma. Annemin kahvaltı hazırladığını kanıtlar gibi tabak ve çatal sesleri geliyor mutfaktan, babam ise balkonda gazete keyfi yapıyor olmalı.

Umutsuzlukla, tam salıncaktan ineceğim ki bahçe kapısından gıcırtısı yükseliyor. Eğdiğim başımı kaldırmamla dedemle göz göze geliyorum. Belli, yine tutturmuş ekmeği kendisinin alması için. Elindeki ekmek poşetini sallayarak yanıma geliyor. Kaşları çatık.

"Nasıl sallanacaksın?" diye soruyor yanımda durduğunda. "Annen, baban nerede?"

"Onların işleri var," gibisinden mırıldanıyorum. "Hem kimseye ihtiyacım yok, kendim sallanabilirim ben!"

Dedemin çatık kaşları, bu cümleyle eski haline dönüyor. Hatta dikkatli bakılınca dudağının bir kenarının belli belirsiz kıvrıldığını fark ediyorum.

Yanımdan hızla geçmesiyle birlikte beni sallamasıyla ilgili küçücük bir umutla kurduğum hayaller suya düşüyor. Ama bir an sonra kendime yukarıdaki asma ağacına doğru yükselirken buluyorum. Ağzımdan hafif bir kıkırtı kaçarken arkama dönüp iyice bakıyorum dedemin yüzüne. Onun da gözleri benim üzerimdeyken bir cümle mırıldanıyor. Ancak benim o an sallanıyor oluşum yüzünden zorlukla duyuyorum dediklerini:
"Kimseye ihtiyacın olmamasını sağlayarak büyümen, benim görevim."

İrkilerek kendime gelirken, nerede olduğumu kavrayamadan uzandığım yerde doğruldum. Bilincim beni çok eski bir anıya sürüklemişti. Dedemin yıllar önceki evine, çocukluğuma, gerçekten sevildiğimi hissettiğim döneme.

Rüyanın etkisinden nerede olduğumu bilmediğim gerçeğiyle kurtulup etrafıma bakındım. Bir apart dairesindeydim. Sağ yanımda açık bir televizyon vardı, onun arka tarafında kalan iki odanın da kapısı kapalıydı. Sol tarafımda ise net bir şekilde görebildiğim yemek masası ve mutfak vardı.

Çeşitli ve beni ürküten düşünceler zihnimi ele geçirirken telaşla ayaklandım. En son rüyalarıma giren o turuncu gözlü kadının bana bir dörtlük söylediğini, birinin adımı zikrettiğini ve sonra dizlerim üzerinde düştüğümü anımsıyordum. Sonrası tamamen boşluktu.

Kalbim hızla atarken sağımda kalan odanın kapısı ani bir şekilde açıldı. Korkum had safhaya ulaşırken bakışlarımın buluştuğu mavi gözlerle şok yaşadım. "Adzem?" dedim şaşkınlıkla. Kaşlarını kaldırarak gülümsedi ve birkaç adımla tam karşımda durdu. "Senin burada ne işin var?"

Adzem büyük bir kahkaha atarken öylece kalakalmış, ona bakıyordum. "Burası benim evim," dedi kahkahasını zar zor durdurup. "Asıl senin ne işin var?"

 ZİFT | ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin