Bal Çiçeği 1

659 28 32
                                    

Bal Çiçeği

1. Bölüm

"Ne olduysa kazara oldu Hakim Bey. Nedim benim evladım gibi. Bile isteye canımı yakmaz. Böyle bir şey mümkün değil. Şikayetçi değilim. Nedim Karaçay'ın serbest bırakılmasını talep ediyorum."

Duruşma salonundaki herkesin zihninde kocaman soru işaretleri yaratan bu cümleler, hastane yatağından kalkıp gelmiş olduğu gerçeğine tezat özenle şekillendirilmiş kızıl saçları ve kim bilir kaç liraya mâl olan elbisesiyle dimdik duran Şeniz Karaçay'a aitti. Dudaklarından dökülen yalanlar bitip de iftira attığı genç adam ile göz göze gelince ifadesinden ödün vermemek için çenesini sıkması gerekti Nedim'in. Bu dedikleri de neydi böyle?

Sonrası bulanıktı Nedim için. Ne hakimin verdiği kararı doğru düzgün işitebilmişti, ne de ellerinin titremesini durdurabilmişti. Duruşmanın sonlandığını bile salondaki insanların hareketlenmesinden anlamıştı. Kendine yaklaşan ama kim olduğunu seçemediği bedenlerin arasından dolu gözleri fark edilmesin diye başı eğik geçmişti. Kendini çıkış kapısından zar zor atmış, derin nefesler alıp vererek aracına yönelmiş, dili damağının kuruduğu ağzından tek bir kelime dökülmüştü şoförüne: "Gidiyoruz."

Pencereyi sonuna kadar açmış, yol köşke doğru uzanırken içine çekebildiği kadar derin nefesler çekerek sakinleşmeye, olanları idrak etmeye çalışmıştı. Az da olsa başarabilmişti. Yutkundu. "Durdur arabayı. Sağa çek."

Dengesizdi adımları. Dizleri titriyordu çünkü omzunda tarifi imkansız bir yük vardı. Daha fazla dayanamayarak bir ağacın dibine çöktü, sırtını gövdesine yasladı. Bacaklarını kendine çekti. Kollarını etrafına dolayıp alnını dizine yasladığında gözlerini yumdu ve öylece kalmak istedi. Hiçbir şey yapmadan. Hiçbir şey düşünmeden.

Ama kapkara bir yılanın ormanda kıvrılışı gibi, en az onun kadar kara ve zehirli cümleler acımasızca sızmaya başladı zihnine. Daha sıkı yumdu gözlerini. Gitsinler istedi. Sussunlar istedi. Ama gitseler de sussalar da bu, yaşananları yaşanmamış kılmayacaktı.

Biliyordu. Şeniz'i bıçaklamamıştı. Çok iyi biliyordu. Kendisini ne kadar tahrik ederse etsin... Yıllarca tekerlekli sandalyede ne kadar onu yok etme planı yaparsa yapsın... Bıçağı eline alıp da birine saplayamazdı ki o. Yapamazdı. İçi el vermezdi.

Alnını dizlerinden kaldırıp denize dikti gözlerini. Hava güneşli, çimler yemyeşil, gökyüzü açık, deniz masmaviydi... Güzel bir manzaraydı. Huzur vermesi gerekirdi ama o huzurun bir parçası olamadığı için acı veriyordu genç adama. Çünkü öyle bir yük vardı ki omzunda, şu ağacın dibinde ne kadar oturursa otursun o çirkin, o akıl almaz iftiranın yüküyle gelen acı hafiflemeyecekti.

Birini bıçaklamak. Birinin canına kast etmek, hayatını elinden almaya çalışmak. Birini öldürmek. Öyle yakıcı bir iftiraydı ki bu, "ben yapmadım!" diye bas bas bağırmak isterken ağırlığı altında eziliyor, oturduğu yerde cayır cayır yanıyordu. Belki de bu yüzden konuşamamıştı duruşmada. Donup kalmıştı. Birileri onun yerine konuşsun, onu savunsun istemişti ama nafile... Cemre bile. Cemre bile sesini çıkarmamıştı. Demir parmaklıkların ardından "ben sana inanıyorum, sen kimsenin canını bilerek acıtmazsın ki" demişti demesine ama...

Bacaklarını uzattı. Cemre'nin ona inanışını hatırlamak boğazındaki yumruyu hafifletir gibi olmuştu. Belli belirsiz gülümsedi. Ama hayır. Gülümsememeliydi. Gülüşünü silerek başını eğdi. Sahilde ona elini uzattığında elini boş bırakan, gidip de Cenk'in elini tutan o değil miydi? Oydu. O yüzden onun inanışı bir anlam ifade etmemeliydi. Başını iki yana salladı. Etmemeliydi, etmemeliydi...

Bir canlının yaşama hakkını gasp etmek. Onu öldürmek. Üstelik öyle sokaktan geçen birini de değil... Bıçaklamasa da "bıçaklasa da bitse, kurtulsam" diye düşündürtecek kadar eziyetler çektirmiş; çocukluğunu, gençliğini, hayatının yirmi senesini ondan çalmış Şeniz Karaçay'ı öldürmek... Üstelik tüm deliller onu gösteriyorken. Tabii ki kimse ona inanmayacaktı. Tabii ki kimse onun arkasında durmayacaktı. Ama yine de "Nedim yapmaz" desinler istemişti işte. Yine de onu korusunlar istemişti. Kendi öz amcası, ona babasından daha çok babalık yapan adam bile şüpheye düşmüştü!

Bal ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin