zayn
Göz göze geldiğimiz anın üstünden bir saat geçmişti. Evet, sayıyordum. Aklımdaki tek şey, gidip onunla konuşmaktı. Bu yaptığım delilikten başka bir şey değildi. Muhtemelen bana bakmıyordu bile. Fakat küçük bir gülümsemenin üzerimdeki etkisi çok büyüktü. Kırmızı dudaklarının mükemmel bir şekilde kıvrılışı ve gözlerinin kısılışı beni etkilemişti.
Holly'nin arka bahçeye doğru gittiğini gördüm. İçimden bir ses onu takip etmemi söylüyordu fakat bir sapık gibi görünmek istemedim. Bu yüzden bekledim. Yaklaşık bir dakika sonra 'sigara içeceğim' bahanesiyle kapağı bahçeye attım. Biraz bakındım, bu yeri çok iyi tanıyordum. Onu gördüm, gülleri kokluyordu. Çok nazik ve huzurlu görünüyordu. Onu böyle görmek hastalıklı bir mutluluk veriyordu. Orada öylece durdum ve onu izledim. Bakışlarımı hissetmiş olmalıydı ki, benim tarafıma baktı. Tekrar gülümsedi. Tanrım. Tüm kaslarımın gerildiğini hissettim ve kaçtım. Evet, küçük bir çocuk gibi kaçtım. Nedenini bilmiyordum. Içeride herkes gülüp eğleniyordu. Kırmızı halı üzerinde konuşan çiftleri geçtikten sonra arkama baktım, yoktu. Ne bekliyordum ki?
Daireme girdiğimde kafamdaki bulanıklık geçmişti. Fakat hala suçluluğu damarlarımda hissediyordum. Kaçmak istememiştim; onunla konuşmak, onu tanımak istemiştim. Sadece onun da böyle hissettiğini umuyordum.
Yerdeki fırçaları elime alıp sadece böyle anlar için ayırdığım duvara gittim ve çizmeye başladım. İçimdeki kederden kurtulmanın tek yoluydu bu. Duygularımın beni ele geçirmesine izin verdim.
odette
Neden kaçtığını bilmiyordum. Saatlerdir beni izlediğinin farkındaydım ve onu tanımak istemiştim. Gitmesinden -um, tabanları yağlamasından- birkaç dakika sonra içeri döndüm. "Sana kırmızı rujdan kurtulmanı söylemiştim."
"Bununla ilgili tek kelime etmeni istemiyorum." diye tısladım. Biliyordum ki, bu iki yıl boyunca ona yetecekti. Dudaklarının kıvrıldığını gördüm.
"Seni buraya birini bulman için getirdim, olanları da kaçırman için değil." Görmezden geldim ve içeceğimden bir yudum aldım. "Biliyor musun, şuradaki barmen geldiğinden beri buraya bakıyor."
"Önemsediğin için minnettarım ama ben yalnızken mutluyum Beth." Güldü ve henüz alanı terk etmemiş olan insanların hepsi bize baktı.
"Bu insanların nesi var böyle? Tanrım Odette, başım dönüyor." Sarhoş sesi, aksanını daha da sert bir duruma getirmişti ve eğer onu yıllardır tanıyor olmasaydım ne dediğini anlayabileceğimi düşünmüyordum.
"Hadi, gidelim burdan." dedim ve aniden ayağa kalktı. Muzip kıkırtılarını işitiyor olsam da aldırmıyordum. Sarhoşken hep böyle olurdu, neşeli ve belki biraz da saf. Onun bu halini seviyordum, bana beş yaşındaki halini hatırlatıyordu. Ardına kadar açık kapıdan geçtiğimizde tenime çarpan soğuk hava sayesinde ürperdim.
"Çok güzel değil mi? Her yer parıldıyor." Sadece başımla onayladım ve ne istiyorsa onu söylemesine izin verdim. Bir kaç dakikalık bir yürüyüşten sonra bir taksi bulduk ve içeriye atladık. New York'ta taksi bulmak internet bağlantısı bulmaktan daha da zordu.
Pencereden dışarı baktığımda kapanmak üzere olan kafelerde oturan insanları gördüm. Ve dürüst olmak gerekirse, o gizemli adamı aradım. Saçmaydı, o an işe yarayacağını düşündüm. Ağırlaşan nefes seslerini duyduğumda yanıma baktım. Bethany huzurlu bir şekilde uyuyordu. Mutluydu ve bunu bilmem yeterliydi.
Yazar Notu: Öncelikle tanıtımda yazdığınız yorumlar için çok teşekkür ederim, okuyan ve oy veren herkese çok, çok teşekkür ederim. Olmayan edebiyat yeteneğime katlandığınız için teşekkür ederim. Biliyorum, pek ufuk açıcı bir bölüm değil. Ayrıca oralarda bir yerde "Bir hikaye vardı, ne oldu kız öldü mü acaba?" diye düşünen birileri varsa gecikmeden dolayı özür dilerim ve hayır, ölmedim. Belki de fark etmişsinizdir hikayenin içeriğine uyması için ismini ve kapağını değiştirdim. *Koltuğun arkasına saklanır.* Tekrardan, okumaya zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Hepinizi çok seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
colors || z.m. au
Short Story"Seni gördüğüm andan beri bir şeyler hissediyorum. Bana renkleri hatırlatıyorsun."