sırtımdaki ağrıyı saymazsak oldukça rahat bir uykunun kolları arasında- ya da sadece dazai'ın. ve güzel bir düşün içerisinde olmanın huzuru vardı. öncesi, gözümü alan ışığa karşı tek savunmam olan elimi önüme tutmam ve sonrası parmaklarımdan sızan ışığın bir halta yaramaması sonucu yataktan zoraki bir şekilde kalkmam oldu. eh tabii yataktan kalktım denemez pek buna. oturur pozisyona gelip yataktan kalkacakken belime sarılan kollarla tekrar önce saçlarımın, ardından başımın yastıkla buluşması denmesi daha doğru olurdu. gözlerimi önümdeki koyu kahve saçlı oğlana çevirmemle sırıtışını görmem bir oldu. hey, bırak da gideyim. kafasını iki yana sallayarak beni göğsüne çekmesi verdiği cevabı net bir şekilde açıklarken yine de şansımı bir kez daha denemeye kararlıydım.
göğsünün üzerinden konuştuğumdan sesim sabah yeni kalktığımda çıkan sesimle birlikte normalden daha boğuk bir şekilde çıkmıştı. hadi ama dazai, sabahları uyandığımda senden önce kalkabileceğim konusunu hallettiğimizi umuyordum. belimdeki ellerini yavaşça çekti ve kafasını eğerek bakışlarını, eskisine nazaran daha düz bir ifade olduğunu bildiğim bir ifadeyle birlikte ondan beklenmeyecek sakinlikteki ses tonuyla konuştu. ben de sabahları marketten dönerken sigara içmeyeceğin konusunu hallettiğimizi umuyordum chuuya. ama görünen o ki halledememişiz. bakışlarıma yansıttığım şaşkınlıkla tam konuşacaktım ki sözümü aktarmama izin vermeyen parmaklarıyla bakışlarımı gözlerinden çekip iç çektim. tekrar sırıtmaya başlayınca başımı iki yana sallayarak konuşmaya başladım. tahmin etmeme izin ver, yine atsushi öyle değil mi? başını iki yana salladı ardından gözlerini kapayarak gülümsedi ve gülümsemesinin aksine bu durumdan memnun olmayan ses tonuyla hayır chuuya, bu kez akutagawa. başta yalan söylediğini düşündüm ama sonra dedim ki neden bu konu hakkında yalan söylesin? eh bu durum 2. kez tekrarlandığından ben de dedim ki; oh, o zaman neden ben de sabah yeni kalkmış uyku sersemi chuuya'nın yataktan kalkıp o market sırasında insanlara görsel şölen vermesine izin veriyorum ki? sonuç: ben olmadan sabah bir yere gitmiyorsun. tam itiraz edecektim ki chuuya, gitmiyorsun. demesiyle derin bir nefes verip konuştum. sigara içmeseydim gidecektim yani? tekrar sırıttı ve benim onaylamayan mırıltılar çıkarıp neden gereği olmayan işlerle uğraşıyorsun ki? anlamlı bakışlarım eşliğinde cümlelerini dile getirdi.
eh, aslında sabah yanımdan ayrılmaman için sebep arıyordum ama markete ihtiyaçlarımızı karşılamak için gidiyordun ve ben buna bir şey diyemezdim, artık bir sebebim olduğuna ve bu sebep oldukça mühim bir sebep olduğuna göre hayata geçirebildiğimizden son derece emin ve mutluyum. gözlerimi devirdim ve kollarından ayrılmadan önce şunları söyledim. epey mühim bahaneymiş ha. dile getirdiği cümlelerinin aksine yaptığı bu eylemi beklemiyordum desem yalan olurdu işte. şuna prensip desek daha doğru olur, belirli mühim prensipler. arkama dönerek kollarımı belimdeki ellerinden çekip sırtına çıkardım. bazı şeyleri abartmakta- düzeltiyorum her şeyi abartmakta cidden üstüne yok. yanağını saçlarıma sürtüp garip sesler çıkardıktan sonra aynı ses tonuyla konuştu. konu sen olunca abartıyorum kabul, ama konu sen olmayınca hangi konuda bir şeyleri abartmışım- kafamı kaldırıp tek kaşımı kaldırdım. bu açıkça yazılı argüman ister misin yoksa sözlü argümanlarım kâfi mi? demekti ki cevabı ikimizde biliyorduk. elini yumruk yapıp ağzının üzerine örttü. ardından hafifçe boğazını temizledi. pekâlâ.. ufak bir düzeltme; ucu sana dokunmayan herhangi bir konuyu abarttığımı düşünmüyorum. kafamı geriye doğru yatırdım. iyi ama dazai sen hemen her konuyu bana bağdaştırmaya çalışıyorsun..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙘𝙝𝙞𝙡𝙡𝙮 𝙮𝙤𝙠𝙤𝙝𝙖𝙢𝙖 𝙨𝙩𝙧𝙚𝙚𝙩𝙨
Random❝ 𝘺𝘰𝘶 𝘥𝘰 𝘯𝘰𝘵 𝘬𝘯𝘰𝘸 𝘩𝘰𝘸 𝘣𝘦𝘢𝘶𝘵𝘪𝘧𝘶𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘴𝘶𝘯 𝘪𝘴 𝘰𝘱𝘦𝘯𝘪𝘯𝘨 𝘸𝘪𝘵𝘩 𝘪𝘵𝘴 𝘰𝘳𝘢𝘯𝘨𝘦 𝘵𝘶𝘧𝘵𝘴 𝘱𝘭𝘢𝘺𝘭𝘪𝘴𝘵 𝘱𝘷𝘳𝘪𝘴 - 𝘩𝘢𝘭𝘧 ❞