Bir sabahın güneşi Altında uyanmış gibi bir ruhun sabaha karşı gelen bir bedenin uyanışı gibi uyanıyor olmanın verdiği bitkinlikle uyanıyor ve gözlerini tavana dikiyordu gözleri aval aval bakıyor ve sebepsizce düşünüyordu. Bugün özel anlarından bir gün yaşamanın farkında olmaksızın kahvaltısını yapmak üzere mutfağa geçiyordu Zeytini çatallıyor, peyniri kesiyor, ekmeği bölüyordu.
Kahvaltısı sona erer ermez büyük bir hızla elbisesini giymeye koşuyordu çünkü saate baktığında anlamıştiki derse geç kalıyor olduğunu üniversite ortamına ayak uyduramamış olmanın bir suçu olarak görüyordu belkide. Okula ilk adımları atıyor ve içeri giriyordu derse de tam zamanında yetişmiş olmalıki adımları daha kısa atmaya başlamıştı. İlk adımlarını atar atmaz kendini bir masada buluyordu en ön sıralardandı. Oturuyor ve etrafı seyre dalıyor iken dersin hocası girmiş oluyordu sınıfa ve o anda dersin sıkkınlığı vede yorulmuş olmanın verdiği hisle bitkinlik hissi üzerinde dolaşıyor olmalıki tekrar kısık gözlerle etrafını seyre dalıyorduki bir anda nefesi kesilip gözleri açılıyordu ve söylediği içindeki ilk sözleri ruhumun özü oluyordu....