Oturduğum yerden denizi ve aynı benim gibi dalgalı halini izliyordum. Hani derler ya ne kadar çabuk mutlu olursan o kadar çabuk üzülürsün. Bende tam onu yaşıyordum ama tek farkla; ben çabuk mutlu olmamıştım hatta ben çok zor mutlu olup çok hızlı bir şekilde yıkılmıştım ve hala o yıkıntının altındayım.
Yaklaşık 1-2 saat daha önümdeki manzarı izleyip yavaş yavaş eve doğru adımlamaya başlamıştım. Yolda yine ve yine boş gözlerle etrafa bakarken parkta oynayan küçük çocukları gördüm. Nasıl saf ve mutluluk doluydular, büyüyünce kendilerine nasıl sorumluluk yükleneceğinden haberleri yok neşe içinde zıplayıp oynuyorlar. Bazen keşke hiç büyümeseymişim diyorum. Kim demiyor ki?
Ben böyle kendi kendime içlenirken eve geldiğimi farkettim ve anahtarı çıkartıp eve girdim. Annem yine kapıda beni bekliyordu. Hiç bir şey demeden sıkıca sarıldım ona ne de olsa başka kimim vardı ki?
Odamda kulaklığımdan gelen hafif müzik eşliğinde önümdeki kağıt parçasına bir şeyler çizerken annemin sesini duydum:
- Cemre yemek hazır gel hadi.
Aşağı indim ve masaya oturdum. Şöyle bir bakınca yok yoktu. Börekler mi dersiniz, kekler mi dersiniz, kurabiye mi dersiniz...
- Anne sen galiba bana kilo aldırmaya çalışıyorsun? Bu ne böyle resmen sofrayla aşk yaşıyorum.
- Zaten ye Cemre iskelet gibisin
Anneme yine o sahte olan gülümsememi sundum. Artık sahte gülümsemekte usta olmuştum. Ama bir yandan da kilo almam gerektiğini biliyordum cidden kemiklerim çıkmaya başlamıştı en azından 2-3 kilo almam lazımdı. Diğer kızlar gibi değildim zayıfsam, güzelsem kabul ederdim ki şuan çok zayıf ve güzel olduğumu biliyordum.
- Cemre kızım ben bir şey söyleyeceğim.
Annemin sesiyle aşk yaşadığım peynirli börekten kendimi çekip anneme sorar gözlerle baktım.
- Kızım haftaya İstanbul'a taşınıyoruz.
- Tamam anne sorun yok.
- Ama asıl demek istediğim o değil. Belki biraz klişe gelebilir ama yeni şehir yeni sayfa. Kendini toplamanı ve eski haline artık geri dönmeni istiyorum.
- Anne ama...
- Aması yok Cemre. Kaç aydır doğru düzgün konuşmuyorsun, hiç arkadaş yapmıyorsun, o gülmelerinin gerçek olduğuna inanmamı mı bekliyordun? Sen bu değilsin Cemre sen neşe dolu asla susmak, oturmak bilmez bir kızdın. Lütfen beni birazcık bile seviyorsan eski haline dön. Lütfen...
Anneme öylece baktım ne diyebilirdim ki doğru söylüyordu eski benden eser yoktu. Eskiden her sabah saçımı özenle toplar güzel güzel giyinir arkadaşlarımla buluşurdum, şimdi saçımı bile taramadan elime ne gelirse giyerek boş boş yürüyordum.
Anneme deneyeceğimi söyleyerek odama çıktım ve kulaklığımı takıp geçen seferkinden farklı olarak son ses müziğimi açıp başka bir şeyler karalamaya başladım. Kendimi o kadar resmime bağlamıştım ki kapımdaki annemi görmemiştim. Resmim bitince annem geldi ve bir bana bir resmime bakmaya başladı.
- Cemre se.. sen nasıl? Yani sen bu kadar güzel çizerken bana hiç göstermedin mi?
Resmime bakınca cidden çok güzel çizdiğimi gördüm.
- Ben fark etmemişim anne
Annem resmi masaya bırakıp bana baktı ve bir şey söylemeden sıkıca sarıldı. Gözümden yaşlar akmasına engel olamamıştım.. Ama karar vermiştim bu son olacaktı annem için bir daha ağlamayacaktım. Ne demişti annem yeni şehir yeni sayfa...
1 hafta sonra...
Tüm hafta boyunca sabah eskisi gibi uyanıp saçımı özen göstererek ve en güzel kıyafetlerimi giyerek annemle dışarı alışveriş yapmaya gitmiştik. Yeni eve yeni eşyalar yeni dolabıma yeni kıyafetler. Annemin maaşı ve babamın mirası sağ olsun durumumuz fena değildi. Bu 1 hafta boyunca eski beni ne kadar özlediğimi fark ettim. Şimdi diyeceksiniz ' 1 haftada nasıl bu kadar değiştin Cemre?' ama cevabım çok netti. İnsan özünde ne ise oydu, ben normalde böyleydim ve ciddi anlamda bu halimi çok özlemiştim. İlk günlerde zorlansam da ip söküğü gibiydi devamı geliyordu. Bu gün taşınıyorduk.
- Anne şu koliyi artık alır mısın yoksa bu beni son görüşün olabilir.
- Ver ver deli kız.
Annem sonunda kolileri benden alınca üstümü başımı düzelttim ve anneme tip tip bakarak:
- Deli kız lafı nerden geldi şimdi allasen?
- Valla Cemre bir insan 1 haftada bu kadar değişemez.
- A a yoksa eski halime mi döneyim!
- Yok kız sakın sadece bu kadar aniden olunca şaşırdım.
Uzun süre sonra ilk defa içten gülerek anneme sarıldım ve yanaklarını öptüm.
- Hadi Naz Sultan hedef İstanbul marş marş!
Annemin arkadan kıkırdamasını duyunca bende gülerek arabaya doğru ilerlemeye başladım. Nasılsa çok uzun yolumuz vardı. Annem de yanıma gelince şoförümüz arabayı sürmeye başladı. Bende gerçek aşkım olan netflixi açtım ve La Casa de Papeli kaldığım yerden izlemeye başladım. İzlerken de arada kendimle kavga ediyordum. Mesela;
- Ulan Rio seni döverim ama kıyamam da.
- Lan Berlin niye oraya gidiyosun geri dön aptal
- Vah vah gitti güzelim kız ama ben dedim öyle yapma diye.
İşte böyle böyle yolda ilerlerken yavaş yavaş çişimin geldiğini fark ettim ve arabada şoförün olmasını unutmamla birlikte kulaklığın takılı olmasıyla " Anne benim çişim geldi" diye birazcık ciyaklamış olabilirim. Önden gelen kahkahalar ve annemin kınarcasına bakışları eşliğinde batırdığımı anladım. Biraz sonra araba benzin istasyonuna girince anında arabadan fırlayıp tuvalete koşmaya başladım. Fakat yaklaşık 10 saniye sonra şak diye yere yapıştım. Yukardan gelen gülme sesleriyle daha da sinirlendim ve ayağa fırladım. Tam bağırmaya başlayacaktım ki karşımda gördüğüm manzarayla aman tanrom dedim. Bu yakışıklılık ne beyefendi? Daha sonra onu stalklıyıp yürüyeceğimi aklımın bir köşesine yazıp çaktırmadan bir iki fotoğrafını çektim sonra bağırmaya başladım:
- Sen mal mısın kardeşim yavaş olsana ayrıca gülmek yerine kaldırabilirdin. Sizin yüzünüzden böyle işte atın atın gülün. Yok valla ülke sizin yüzünüzden değer kaybediyo. Biraz insan ol insan.
- He yani sen yere düştüğünde güldüğüm için ülke değer kaybediyo öyle mi?
- Sen orda mı kaldın daha ohooo. Neyse acelem var olmasaydı seni ayağımın altına alırdım yine şanslısın.
Çocuğun arkamdan dırdırlarını takmayarak tuvalete gittim ve işimi halledip bir kaç abur cubur alarak arabaya geri döndüm. Yine çoook uzun bir süre yolculuk sonunda İstanbula hoşgeldiniz tabelasını gördüm ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Araba aniden durunca arabadan indim ve önümdeki eve baktım. Tek tepkim ise şuydu:
-Ohaaaaaa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sır
Science FictionDepresyonda olan Cemre annesi sayesinde İstanbul'a taşınarak yeni şehir yeni sayfa demiştir. Ancak İstanbul'da onu kolay şeyler beklemiyordur.