Bim'deki Aşk

611 50 51
                                    

Troll.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 

Sizi luppoluyorum

---

Taehyung

Ülkemiz, hatta dünyamız zor zamanlardan geçiyordu. Corona denen şerefsiz bir virüs kaplamıştı her yeri. Herkes sokağa çıkmaya korkuyordu, kimsenin hayatı eskisi gibi değildi artık. Bazı kişiler sokağa çıktığı için yaşlılara yasak getirdiler. Dedemle sürekli dalga geçiyordum, o da beni pazardan aldığı hıyar kasasıyla koşturuyordu. Tek eğlencemiz buydu.

Daha sonra başka bir eğlence daha eklendi. Bu sefer kardeşimin de sokağa çıkması yasaklandı. O da beni mutfaktaki plastik muz ile koşturuyordu. Dedemden daha hızlı olduğu için vuruyordu da.

Annem kafayı yemiş, babama sarmıştı. Babam ise daha çok kafayı yemiş, odamdaki Harry Potter posteri ile konuşuyor ve duvardan geçmeye çalışıyordu. Ne zaman mutfağa veya tuvalete gitsem babamı odamda Harry ile dertleşirken buluyordum.

Annem ve babam arada ihtiyaçlarımız için dışarı çıkıyordu. Evde Luppo kalmadığında dışarıdan gelmelerini dört gözle bekliyordum. Eve Luppo alındığında ise yaklaşık 2 dakika sonra biterdi. Ama o 2 dakikalık zevk için ömrümü bile verirdim.

Bir gün ailecek televizyon izlerken son dakika gelişmesi duyurusu yaptılar. Sürekli son dakika gelişmeleri oluyordu, bu yüzden kimse takmamıştı. Bu seferki farklıydı ama... Bir anda saat gece 12'den sonra sokağa çıkma yasağı olacak dediler. 2 gün sürecekti. 2 gün Luppo'suz durmam imkansızdı. Ama evdeki kimse bunun bilincinde değildi. Herkes evdeki malzemeler bize yeterli sanıyordu. Bir anda bağırdım.

"Ben Luppo almaya gidiyorum!"

Annem sinirle ayağa kalkmış ve hayatta olmaz gibi şeyler söylemişti. Ben kapıdan dışarı çıkmaya çalıştıkça da beni geri çekmişti. En sonunda babam beni kaldırıp odama fırlattı ve üstüne kapıyı kitledi. Deli gibi odada gezinirken telefondan haberlere bakmayı da ihmal etmiyordum. Sadece 2 saatim kalmıştı. Kırılmaz kumbaramı yerden yere atıp kırdım ve bozuk para alıp cebime attım. Daha sonra odamdaki camı açtım ve ikinci katta olduğumuz için dikkatli bir şekilde atladım.

Artık dışarıdaydım. Sokağımızın biraz ilerisinde olan Bim'e koşmaya başladım. Normalde bu saatte açık olmazdı ama insanlar alışveriş yapıyor diye açmışlardı. Bim'in önündeki kalabalığı umursamadan insanları ittirerek içeri girdim. Şimdiden her şeyi almışlardı bile. Hızla çikolata reyonuna koşmaya başladım.

Savaş veriyordum. Bazı insanlar bana tekme atıyor, bazıları yumruk atıyordu. Bazılarına da ben tükürüyordum. Şu an tüm insanlar bana yavaş çekim olarak gözüküyordu. Ben sadece çikolata reyonuna odaklanmış koşuyordum. Gözüme Luppo eriştiğinde gülümsedim ve daha hızlı koşmaya başladım. Ama korktuğum şey oldu. Ben bu kadar koşmama rağmen biri gelip yavaş ve rahat bir şekilde luppo'yu aldı ve gözden kayboldu. 

Son kalan luppo'yu aldı.

Bir anda beni oraya çiviyle takmışlar gibi durdum ve göz yaşlarıma engel olamadım. İnsanlar beni umursamıyorlardı. Çığlık atarak yere çöktüm ve şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım. Sesim bile duyulmuyordu. Elim boş dönecektim eve. İlk defa luppo ile kavuşamamıştık. Kendimi zor da olsa toparlayıp ayağa kalktım ve ayaklarımı yere sürte sürte çıkışa doğru ilerlemeye başladım. 

O da oradaydı. Luppo'yu alan kişi ve benim sevgili luppo'm. Kasadan geçiriliyordu, acımasızca tutuyordu onu kasiyer. Paketi sıkıyordu, canlarım eziliyordu içinde. Bilinmeyen ellere emanet kalmışlardı. 

"Özür dilerim canlarım... bu sefer yapamadım. Bu sefer kurtaramadım sizi."

Başım eğik bir şekilde Bim'den çıktım ve evime doğru ilerlemeye başladım. Çökmüştüm, ağlamaktan gözlerim kırmızıydı ve şişmişti. Arkamdan koşarak gelen ayak seslerini umursamadan yürümeye devam ettim. Bir süre sonra arkamdan biri bileğimi tuttuğunda hızla döndüm ve luppo'yu alan kişiyi gördüm. Bana elindeki poşeti uzatarak gülümsedi.

"Senin için aldım."

Şaşkınca ona bakarken ben de gülümsedim ve elindeki luppo'yu aldım.

"Poşet de almışsın. 25 kuruş..."

"Biri luppo'yu alacaktı. Ama koşuşundan senin daha çok almak istediğini gördüm ve kimsenin almasına izin vermeden luppo'yu sana aldım. En başından beri senindiler."

"Gerçekten duygulandım... adın neydi?"

"Jeongguk. Senin?"

"Taehyung. Çok teşekkür ederim bunu yaptığın için. Ama..."

Sürekli arka cebimde taşıdığım bıçağı çıkardım ve luppo paketini ortadan ikiye böldüm. Bana şaşkınlıkla bakan Jeongguk'a karşı sırıttım ve luppo'nun yarısını ona uzattım. İlk defa luppo'mu isteyerek biriyle paylaşıyordum.

"Tae, buna emin misin?"

"Daha önce hiç emin olmadığım kadar eminim."

"Ama bu..."

"Şşş. Sadece kabul et."

"Bak ne diyeceğim? Ben yalnız yaşıyorum ve bana luppo'nun yarısı bile çok fazla. İstersen bize geçelim. Hm?"

"Beraber yemeyi mi teklif ediyorsun?"

"Kesinlikle."

"Çok arsızsın. Kabul ediyorum."

İkimiz de güldük ve luppolarımızı poşete düzgünce yerleştirip Jeongguk'un evine yürümeye başladık.

"Sana bir sır vereceğim Tae. Babamın luppo fabrikası var."

"Ne!? Ciddi misin? Benim babamın luppo fabrikası bile yok."

"Eğer sokağa çıkma yasağını benimle geçirirsen seni luppo'ya boğarım."

Tam hayallerimdeki erkek...

"Kabul ediyorum."

İkimiz de gülmüş ve bu karantina günlerini birlikte geçirmek için onun evine gitmiştik. Jeongguk ile aramdaki çekim, luppo ile aramdaki çekimden daha yoğundu. Eve vardığımızda luppo'yu bile unutmuştuk. Yalnızca birbirimizle ilgileniyorduk. O beni, ben onu yiyordum.

Aşk Her Yerde | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin