Bölüm1 : Efsane

487 63 26
                                    

Enkaz, yıkım, felaket ve kötülük. Hepsi birden tek bir noktada toplanmışlardı. Burada, tam burada. Her şeyin başladığı yerde; Andronova da.

Kayıp şehir sadece Atlantis değildi. Bizler de insan ırkından geliyoruz ve size, diğer medeniyetlere, diğer insanlara burada olduğumuzu bildirmek istedik. Yardım istedik, ama başarlılı olamadık. Eskiden iyi yürekli ama aniden, sanki biri onu büyülemişcesine kalbi âdeta taşlaşan, gözü kötülükten başka bir şey görmeyen bir komutandı, bize engel olan. Komutan Seranles. O, mucizelerle dolu, kudretli, güçlü, zeki ve kurnaz bir adam.

Her şey bundan yüzlerce yıl önce Andronova' da, Komutan Seranles' in yürütmüş olduğu projesini tamamlamasıyla başladı. Atalarımın çoçuklarına, ve onların da çocuklarına doğru nesillerce aktardıkları bir efsane var.

Efsaneye göre o zamanlar atalarımız da Dünya' da, bir Okyanusya Adası'nda yaşam sürüyorlarmış. O zamanlar medeniyetler ilkel, yapıtları dayanıksız, sürekli savaşan insanlar. Bunların yanında bir de iyilik, huzur, sevgiyle dolu, atalarımın yaşadıkları ada varmış.

Birdenbire sıcak bir öğlen vakti herkes meydana toplanmış. Bitmek bilmeyen artçı depremler saatlerce sürmüş. Halkımız endişeye kapılmış ve korkmuş. Yaptıkları her şey yıkılmış. Taş üstünde taş kalmamış âdeta. Aniden bir çukur açılmış, çok büyük bir çukur. Sanki bir girdap gibi rüzgarın yardımıyla hemen herkesi içine çekmiş. Çukur bir kapı, bir portal gibi halkımızı bulundukları yerden alıp, Dünya üzerinde var olamaz dedikleri bir yere getirmiş.

Burası birbirinden güzel ağaçlarla dolu, gökyüzünün masmavi, güneşin bütün benliğiyle ortada olduğu, bulutların ardı aldına geldiği, kulağa cıvıl cıvıl sesler gelen, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir yermiş.

Halkımız şaşkınlık içinde olan biteni izlerken, bir yandan da ne yapacağını şaşırmış, korkmuş kadınlar ve çoçukların gözlerinden yaşlar akıyordu. Kimsenin ne olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu. Olmaz denilen olmuş, aniden bir volkan patlamış ve halkımız derin bir uykuya yatmış. Yüzyıllar boyunca uyumuş halkımız.

İlk uyanan Komutan Seranles olmuş. Kendi başına yıllarca halkının uyanmasını beklemiş. Ama uyanan olmamış. Komutan ne yapacağını şaşırmış bir halde umutsuzca beklemiş. Sadece beklemiş ve orada yalnız olmadığımızı fark etmiş.

Bunca güzelliğin yanında, bir de kötülük varmış. Saf kötülük barındıran şeytani yaratıklar varmış. Yaratıklar halkımızı öldüreceklermiş ama komutanımız buna izin vermemiş.

Kudretli komutanımız toprağa bakmış, ağaçların kökleri sallanmış. Nefesi bir rüzgar yaratmış. Bir anda bu kadar mucizeye tanık olan yaratıklar komutanımızdan çok korkmuşlar. Ama biri var ki, çok farklı şeyler düşünmüş. O, yaratıkların tanrısı. Onun adı, Hardius. Hardius kendi halkına " Ondan korkmayın, o kanı akan, bir darbeyle ölebilen, çaresiz, bir insanoğlu " demiş.

Aralarından biri " Ama yüce Hardius, onun gücünüm farkında mısınız? " diye sorunca, Hardius tereddüt etmeden, onun çürümüş bedenini bir balon gibi patlatmış.

Bu yaratıklar, öylesine korkunç, öylesine güçlü yaratıklardı. Bu yaratıklardan her biri birer ölümdü. İyiliğe, merhamete, inanca yer vermeyen yaratıklardı. Ölüm, acı, kin, nefret tutanlardı.

Derler ki; kim bu yaratıklara baş eğmeyip savaş ilan ederse tanrıları Hardius gazabını esirgemeyip, o insanoğlunu da kendilerinden bir yaratığa, Amaxonium' a çevirirmiş.

Komutanımız baş kaldırmış, halkını korumak için kendini öne atmış. Silahsız bir vaziyetteyken, eline yerde ilk gördüğü, çürümüş bir dal almış. Dalı eline aldığı gibi dal yanmaya, ışık saçmaya başlamış.

Kendisine yaklaşan her Amaxonium' a bütün gücüyle vurmuş. Çoğunu öldürmüş ama yorulmuş. Kılıç gibi kuşandığı, mucizeleriyle alev aldırdığı dalı bırakmış, atmış yere.

Evet, sonunda, en sonunda boyun eğdi derken her yer sallanmış, ağaçları Amaxonium' ların üstlerine yıkmış ve artık son gücünü de kullanmış.

Bir ses duyulmuş " Durun o benim " demiş Hardius. Usulca yanına gitmiş. Komutan Seranles' in gücünü kullanabilmek adına onun bedenine girmiş ve Komutan Seranles' in ruhu, arafta, derin bir uykuya yatmış. Derler ki; kim Hardius'un Amaxonium bedenini bulup, kalbini 13. Cuma gecesi Komutan Seranles' in kanıyla yıkarsa, komutan uykudan uyanacak, ruhu bedenine sahip çıkacak ve Hardius ise eski Amaxonium bedenine geri dönemeyip, hiçlikte hapis kalacak.

Andronova Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin