never know

977 78 67
                                    

 




beğendiğin bir şeyi yorumlamak ve oylamak bir erdemdir..







"İki kişilik yalnızlığım fotoğraflarının önünde; birisi alıp götürdüğün, öteki bırakıp gittiğin."

şükrü erbaş





    “Jeongguk, sen anlatsana biraz. Neler yaptın son sekiz yıldır?”

     Avuçlarımın arasında duran küçük içki bardağından bir yudum daha alırken bir kez daha neden burada olduğumu düşündüm. Kendimi rezil hissetmekten başka ne amacım vardı? Mezun olduğum lisedeki diğer mezunlarla birlikte bir yemekteydik ve son bir haftadır Jimin o kadar çok ısrar etmişti ki gelmek istemesem bile kendimi burada bulmuştum. Jimin ve Yugyeom’un arasında oturmuş, varlığımın silinip gitmesine yardım edecekmiş gibi ardı ardına içki içiyordum. Neyse ki alkol toleransı yüksek biriydim ve birkaç şişe soju sarhoş olmama yetmezdi. “Hiçbir şey aslında. Mezun oldum, kendi ofisimi açtım ve çalışıyorum. Oldukça sıradan bir hayatım var.”

    Eunwoo cevabımdan memnun kalmamış olacak ki bir süre yüzüme baktı. “Hayatında biri yok mu? Evlenmeyi düşünmüyor musun?” Bir süre ensesini kaşıyıp düşündü. “Son konuşmamız üzerinden çok geçti ama sevdiğin biri olduğundan bahsettiğini hatırlıyorum. Devam etmiyor musunuz?”

    “Sevdiğim biri...”diye mırıldandım, dudaklarımın kenarından alaycı bir nefes kaçarken. Sonra bakışlarımı sevdiğim birine çevirdim.

     İlk aşkım, ilk kalp kırıklığım, ilk sızım, can acım karşımda, geçen yıllar ona hiç uğramamış gibi aynı tazelikle durup bana bakıyorken irislerinde yakaladığım aksimden nefret ettim. Geçip giden yılların sadece bana uğramış olmasından, onun yüzündeki tek bir beni dahi unutmamış olmamdan, artık ondaki tek varlığım olan irislerindeki aksimden, etimle kemiğimle nefret etmiştim.

    Kim Taehyung... içimde dört yıl boyunca aralıksız yanan ateşin ilk kıvılcımı. Ruhumdaki enkazın ilk depremi. Gönül bahçemi tarumar eden zalim...

     Liseye ilk başladığım ve kendimi tanımaya çalıştığım dönemlerde en büyük yardımcım olmuştu. Sert ve soğuk ifadesinin altında, fırından yeni çıkmış bir ekmek kadar sıcacık bir insan vardı. Onunla bir kez konuşmaya vakit geçirmeye görün, nasıl olduğunu anlamadan çekilirdiniz ona. İnsan ilişkileri çok iyiydi, kendinin farkındaydı ve benim yakın arkadaşımdı. Hakkında ıslak rüyalar gördüğüm, eşcinsel olduğumu anlamazken bile arzuladığım, saçlarını okşayıp içimde saklamak istediğim yakın arkadaşım...

     İçimdeki hislerin patlayıp beni zerreler halinde parçalamasından korktuğum bir zamanda açılmıştım, ona. Yağmur yağıyordu, cezalı olduğumuz için okulda kalıp temizlik yapmamız gerekiyordu ve Taehyung, çok sıkıldığından, eğlenmek için üst sınıflardan bir kızı çağırmak istediğinden bahsediyordu. Taehyung, yakışıklıydı ve üstelik kendinin farkındaydı. Henüz birinci sınıf olmasına rağmen üst sınıfların ilgi odağı olmuştu ve dönen dedikodulara bakacak olursak birlikte olmadığı insan kalmamıştı. Yakışıklı ve seksi bir şerefsizdi; ergenlik sivilceleri ona hiç uğramamış gibiydi ama onu seviyordum, işte. Bu yüzden o bir kızla birlikte olmaktan bahsedince elimdeki bezi yüzüne fırlatmış ve bağırmıştım. “Adi bir şerefsizsin, Taehyung!” Koşarak bahçeye inmiştim.

     Ardımdan gelmesine şaşırmıştım ama gelmiş, beni kolumdan tutup köşeye çekmişti. “Bak.” demişti, aramızdaki mesafeyi aza indirip “Bana gelmek isteyen onlar. Sınırlar belli. Neden şerefsiz oluyorum? Kimsenin kalbi kırılmıyor.”

they never know // taekook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin