Göz kapaklarım açılmamak için benimle inatlaşıyor, bedenim kalkmayı reddediyor, başım ağrıdan çatlıyordu. Yataktan kalkmayı ne kadar istemesemde bunu yapmak zorunda olduğumu bilmek beni çileden çıkarıyordu. Dün akşam yaşananlardan sonra hiç uyanmak istememem pek sıradışı bir iş de değildi zaten. Keşke hepsi bir rüya olsaydı ama bu pek mümkün gözükmüyor du ve düşündüğüm tek şey ise "Geleceğimi nasıl kurtarabileceğim" idi.
Yüzümdeki ve vücudumdaki morlukların acısını hala hissediyor ve bir nebze korkuyordum. Korkmamın asıl sebebi evlenecek olmam değil artık okuyamayacak olmamdı. Ve bu da evlenmekten korktuğum anlamına da gelebilirdi- siz öyle düşünebilirdiniz- Canımı acıtan şey babamın üzerimde bıraktığı morluk izleri değil gelecegimi karartmak istemesiydi. Bu da artık ondan nefret etmeme neden oluyordu. Bu yaşıma kadar hep bu korkuyla yaşayıp bu korkuyla büyümüştüm ben. Her aklıma geldiğinde gerçekleşmemesi için yalvarırdım yaradana. Beni büyük, kocaman bir imtihan'a tutuyor olacak ki en büyük korkularımı çıkardı karşıma. Ne yapmalıydım? Nasıl kurtulacaktım bu beladan? Ya da nasıl geçecektim bu sınavı? Kendi kendime sorduğum sorular cevap almıyordu ve bunu dediğim an bir cevapmış gibi yatağımın yanında ki, komidin'in üstünde duran telefonum çalmaya başladı.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Sınır Tek Çizgi: Kaçış
Teen FictionBu kitap da Üniversite okumak için tüm dünyayla savaşan, birçok zorlukla karşılaşmasına rağmen hepsinin üstesinden gelmeyi başaran, okumak için istanbulda yeni bir hayata başlayan ve türlü olayların içinde kendini bulan güçlü bir genç kızın hikayesi...