baharın içi

54 1 1
                                    

hm, biraz düşünmeme izin ver. sadece yedi saniye yeter. evet. nasıl arkadaş olduğumuzu eminim hatırlamıyorsundur, kurulan her anlamlı arkadaşlık bir anda gelişmediği gibi bizimkinin de belirli bir tarihi yoktu çünkü. yurt yollarında ilk mantıyı alan olmak için koşmamız-sürüngen olarak dünyaya gelsek bile o sırada ilk biz olurduk-, okula dönerken ağzımız kokuyorsa uğradığımız a101, müzik ve beden derslerinde çekinerek birbirimizle konuşmaya çalışmamız. buna rağmen, seni ilk gördüğüm anı, ilk konuşmaya çalıştığımda bana nasıl baktığını tuhaf bir şekilde hatırlıyorum.

neyse, ne diyordum? ah, evet seni ilk gördüğüm an. normalde insanları ilk gördüğüm zamanı, mimiklerini veya görünüşünü hatırlamam gerçekten zordur çünkü insanlar hep tanıdıkça güzelleşir ve aklımda yer etmeye başlar. ama seni ilk gördüğümde etrafına yaydığın enerji inanamayacağım kadar beni, dikkatimi çekmişti. hatta uzun bir süre sonra ilk defa birisiyle konuşmaya ilk adımı atmaya cesaret edecek kadar. normalde asla bunu yapmadığım için konuşurken gülümseyememiştim veya çok samimi davranamamıştım, fakat şu an anlıyorsun, biliyorum, sana ne kadar değer verdiğimi sen de hissediyorsun.

sana dair ilk anılarım; köprücük kemiğini ve yanaklarının pembeliğinden yavaşça sıyrılmış beyaz tenini ortaya çıkaran siyah tişörtün, dizlerinden mutlaka kırışık olan siyah pantolonun ve siyah botların, bir de dudakların. hep kuru olmasına rağmen canlı durmayı başarabildiği için mi, yoksa ne hissettiğini yüz ifadenden değil de daha çok dudaklarının girdiği şekilden anladığım için midir bilmiyorum. dudağından anladığım kadarıyla, gerçekten hissederek attığın ilk kahkahaya hira ile bas gaza söylerken şahit olmuştum. size gülümseyerek bakıp arada başımı önüme çevirmiştim, size katılmamak için kendimce sebepler bulmaya çalışırken-utangaçlığını kabullenememe safhası- ne kadar samimi olduğunu düşünmüştüm. bu özel anı benle de paylaşmadığın için, kaç saniye boyunca gülümsediğini saymadığım için, siz söylerken yanınıza gelecek cesareti toplayamadığım için, senle ilgili ilk pişmanlığımı yaşamıştım. umarım en az 13 saniye boyunca mutlu hissedebilmişsindir ve benim bakışlarımdan ne hissettiğimi anlaman 7 saniyeyi geçmemiştir.

senin hakkında en çok neyi sevdiğimi ilk defa söyleyeceğim; bu düşünceyi yiğite açıklamaya çalıştım ve asla tüm güzelliğini ortaya koyarak ifade edemeyeceğimi düşünüyorum. sahip olduğun tüm kusurlar, insanların genel tanımlara göre yanlış veya aykırı bulacağı her şey, yaptığın yanlışlar, bahar ne kadar yakışıyorsa kişiliğine, bunların hepsi seni bir o kadar kusursuz hale getiriyor. nasıl mümkün olabilir bilmiyorum, seni yetmiyormuş gibi daha da eşsiz hale getirdiği için midir, ama sahip olduğun kusurların hepsi benim gözümde seni daha da mükemmel biri haline getiriyor. kusurların ve sahip olduğun iyi olan her özellik, olmaması gereken bir biçimde birbirleriyle ahenk içinde vals yapıyorlar, seni tanımaya çalışan herkesi bu durumla daha da kendi içine çekerek hayran bıraktırmayı başarıyorlar. seni tanıdıkça bu garip tını eşliğinde etrafında süzülen çiçekleri görebiliyorum, baharı hissedebiliyorum.

biraz daha sevdiğim özelliklerine devam edersek, hm, insanlara asla ne hissettiğini belli etmemeni ikinci sıraya koyardım. arada bundan korktuğum da söylenebilir, bazı durumlarda dudaklarından bile okunmuyorsun çünkü. ne yaşarsan yaşa sonrasında daha güçlü biri olarak hayatına devam etmeni, saçlarını yüzünden çekmek için kafanı hafifçe salladıktan sonra gülümsediğin anları, bir şeye odaklandığındaki yüz ifadeni, kararlılığını, ani kararlarını, dans etmeye ilk ellerini düzensizce hareket ettirerek başlamanı, sana dair her şeyi, çok seviyorum.

sana her şey için fazlaca teşekkür etmek istiyorum, sadece teşekkürün hiçbir zaman yetmeyeceğini de biliyorum. hızlı tempoda senle yürüyerek sohbet etmek beni saçımı çekerek ağlama hissinden kurtaran ilk şey oldu, kötü bir gün geçirirken omzuna kafamı yaslamak beni her zaman en rahatlatan şeyler listesinde başları çekti. gökyüzüne baktığımda yanımda olduğunu her zaman hissettiğim ve ayırt edebildiğim yıldızlardan biri olduğun için teşekkür ederim. o yıldızı gökyüzüne baktığım sürece hep görmek istiyorum, varlığına düşündüğümden de çok alıştığım için olmazsa ne yapacağımı bilmiyorum. ne kadar saçma olursam olayım asla gitme olur mu? sınırları saçmalıklar konusunda zorlayabileceğimi biliyorsun, ne yaparsam yapayım bana asla kırılma, olur mu?

yemekhanede aç kalmamak için yediğimiz o tavuk, ya karaeskinin veya toygarın paralel evrenden 2018'e düşmüş cesetleriyse?

happier'ın yazarı aslında 26 yaşında tanıştığımız bir özgür veya lise yıllarında tanıdığımız bir ege*kou ise ve okuyacağımızdan emin olacağımız bir zamana, 2016'ya gidip bizim için bu fic'i bıraktıysa?

mcd'de iki çatalla yediğimiz frambuazlı keke huzurla ulaşmak için aslında en az 21 kere evreni değiştirmek zorunda kaldıysak?

sushi yemeye gittiğimiz yolda önüne atladığımız arabalardan biri durmadıysa ve o sahneyi farkında olan biri 19 kere tekrarlamak zorunda kaldıysa?

sonuçta hepimiz kaderin siyah iplikleriyle birbirimize bağlıyız ve hangi yolu seçersek seçelim şu an olduğumuz yerde olacağız... mı? yoksa bunların hepsi happier karakterlerimizin hayal dünyası-

seni tahmin edebileceğinden çok seviyorum.

iyi ki varsın.

yanımda sen oldukça mevsimin bahar olarak geçmesine gerek yok, hiçbir şey yapmadan saatlerce sessizce otursak bile baharı iliklerime kadar hissedeceğim.

hayatıma baharı getirdiğin için teşekkür ederim.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 15, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

19 - bahara dair her şeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin