Selam arkadaşlar ben Nurdan beni tanıyan tanıyor Bunlardan banane diyebilirsiniz ki hakınız ama nasıl giriş yapacağımı bilemedim o yüzden çok uzatmıyacam
Bir sıkıcı karantina günün de yaptığımız soru cevapta takipcilerim yazmamı istediği için burada başınızı azcık şişireceğim. Tanışma faslı şeysini geçtigimize göre hadi başlayalım. Baştan söyleyeyim yazımhatası olursa af ola iyi okumalar❤
Yüzüme vuran güneş beni uyanmam için uyarıyordu. Artık daha fazla dayanamayıp gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey ahşap tavan olmuştu kulübedeydik . İçerde gözlerimi gezdirirken pencerenin önünde giyinen Miran'ı gördüğümde dün gece olanlar bir bir aklıma gelince utanmıştım. Miran hala uyandığımı fark etmemişti.
"Günaydın"
Kelime dudaklarımdan dökülürken yanaklarım dün gecenin etkisiyle yanıyordu. Miran dan cevap alamayınca başımı kaldırıp ona baktım. Hâlâ giyinmekle meşguldü.
"Miran"
Bir yandan Miran'a sesleniyor bir yandan da üstümün açılmamasına dikkat ederek yatakta oturur pozisyona geldim.
"Daha çok erken sen niye kalktın?"
Yine cavap alamamıştım. Arkası dönük olan Miran'ın yanına yürüdüm.
"Ya korkutmasana insanı"
Yanında olamama rağmen dönüp yüzüme bakmamıştı.
"Sen daha benim kim olduğumu bile bilmiyorsun "
Eğilip kravatını alırken söylediği cümle ile aklıma gelen kötü düşünceleri kovdum.
"O ne demek Miray Aksoysun kocamsın benim"
Kocam, kelime dudaklarımdan çıkan bir ateş gibiydi. Aniden arkasını döndü.
"Ben senin hiçbirşeyin değilim "
Söylediği cümleden çok bakışları canımı yakmıştı. Sanki karşımda dün gece evlendigim adam değilde bir yabancı vardı. Yanımdan geçip giderken söylediği cümle ile donup kaldım. Hızla arkamı dönüp ceketini giyen Miran'ın karşısına geçtim.
"Nasıl değilsin... Kocamsın benim evlendik ya dün... Miransın
Miranımsın""Sen hiç masal bilir misin Reyyan"
Gözlerime bakıp söylediği sözlerden hiçbirşey anlamıyordum.
"Ne masalı Miran ne diyorsun?"
"Masal diyorum bu masal burda sona erdi. Seninle hikayemiz burda bitti Reyyan Şadoğlu. "
Söylediği sözlerle birlikte kapıya yönelen Miran'ın kolundan tuttum.
"Ne demek bitti hikayemiz. "
"Yaşadığın her şey koca bir yalandı demek"
"Yalan değil değildi yalan değildi hı.... ben ne yaptım ki sana .....peki neden yaşattın bu yalanı bana söyle hı"
İnanmıyordum, inanmak istemiyordum. Umutla gözlerine baktım. Daha dün gece aşkla bakan gözler yerini kapkaranlık bakışlara bırakmıştı. Bir süre öylece durduktan sonra,
"Git Şadogluna sor o sana anlatır "
Ben söylediklerini anlamazken o çoktan kapıdan çıkmıştı. Beni burda böyle bırakıp gidemezdi.
"Miraaaaaaan"
Peşinden koştum. Onu durdurmak istedim.
"Gidemezsin.... Beni bırakıp gidemezsin...evlendik biz seninle karın oldum ben senin... Dün gece ordaki adam yalan mıydı,bana dokunan beni seven adam yalan mıydı Miran...Söyle..söyle..Söyle.. "
Ben olanların şokuyla sarsılırken. Hâlâ karşımdaki adamın yalan olduğuna inanmıyordum."Sana dün gece söyledim. Orda olan orda kalacak...Sakın pesimden gelme...sen o kulübede kaldın anladın mı?"
Durdurmaya çalışsamda durmadı. Arkasını bir kez olsun dönmeden gitti. Ben yıkılan hayallerim ve üstümdeki ince gecelik ile soğuk toprağın üstüne düşerken arkasını dönmedi. Artık tutamadığım göz yaşlarım kendilerine yol çizmiş toprağa karışıyorlardı. Bedenim sarsılırken bütün bunların bir kabus olmasını istedim.
"Miraaaan...Allah şahidim olsun bana ettiğin kötülüğü unutmayacam sanada unuturmayacam"
Söyledigim onca söz döktüğüm onca göz yaşıma rağmen bir kez olsun arkasına dönüp bakmadı. Beni yıkılan hayellerim ile bu soğuk toprağın üstünde bir başıma bırakıp gitti. Düşersen peşinden atlarım diyen adam beni uçurumdan aşağı kendisi itmişti.
O soğuk toprağın üstünde ne kadar kaldım bilmiyorum artık göz yaşlarım kurumuş bedenim titremiyordu. Hala beni bırakıp gittiğine inanmıyordum. Keşke beni burda sağ bırakıp gitmeseydi çünkü Zaten bir ölüden farksızdım. Omzumdaki çaresizlik yüküyle yattığım topraktan kalktım. Adımlarım benden bağımsız bir şekilde beni içere götürüyordu. Kulübeye girdiğim anda anılar gözümde canlandı. Kulübenin her köşesi bana yaşadıklarımı hatırlatırken böyle yaşamaya katlanamazdım. Köşede duran gelinliğime baktım oysa ne umutlarla giymistim bu gelinliği. O konaktan Miranla birlikte çıkarken hayatımda ilk defa kendimi bu kadar özgür hissetmiştim. Şimdiyse aynı kişi yüzünde bu kulübede kendimi anılar arasında sıkışmış hissediyordum. Gelinliği üstüme giydim yüzüğümü çıkarıp bir köşeye bıraktım. Böyle yaşayamazdım. Şöminenin yanında duran benzin bidonunu alıp heryere, dün geceyi hatırlatan heryere döktüm. Elime gaz lambasını alıp dün geceyi bana hatırlatan her şeyi yakmak istedim. Kendimle birlikte tüm anıları yok etmek istedim.
"Reyyan "
Gaz lambasını alıp yatağın üstüne atacakken duyduğum ses ile durmak zorunda kaldım. Önce hayal olduğunu sandım ama hayal olamıyacak kadar gerçekti.
Tıpkı kapıdan içeri giren Miran gibi"Miran"
Kızaran gözleri parlamıştı. Bana baktı öylece
"Burdasın"
Bana doğru bir adım attı.
"Burdayım"
Bende ona bir adım yaklaştım.
"Gitmedin mi?"
Yanıma gelip elimdeki lambayı aldı önce sonra yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Gidemedim Reyyan senden gidemedim. Affet beni söylediğim önce söz için affet .pişmanım döktüğün yaşlar için kalbini kırdığım için çok pişmanım ne olur affet beni"
Göz pınarlarından akan yaşlar ve pişmanlık dolu gözler gerçekti. Gitmemişti beni bırakmamıştı. Pişmanlıkla bana bakarken daha fazla dayanamadım dudaklarımı onunkilere bastırdım.
"Affettim "
Bölüm sonu oy vermeyi unutmayın ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZELERE İNAN
Fanfiction. Dağlarda at koşturan deli savruk özgür bir kız REYYAN ŞADOĞLU'nun anlatımıyla bir Hercai kurgusudur. İntikamdan doğan bu destansı aşk masalını birde benim anlatımımla okumaya ne dersiniz. Hiç düşündünüz mü Miran o sabah kulübede arkasını dönseydi...