Üçüncü bölüm: Sana abi diyebilir miyim?

834 53 7
                                    

Rusya ve Amerika birbirlerine endişeyle baktılar ama biraz sonra konuşmaya devam ettiler. 'Birinci hedef: Tamam'
Azerbaycan, Türkiye yanından ayrıldıktan sonra evine geri döndü. Abisinin Japonya'yı öldürmesine yardım etmişti. Onu rahatsız eden Türkiye'nin öldürdüğü kişi değil, zaten Japonya'yla yakın felan değildi, abisine yardım ederek kendisinin de bu cinayete alet olmasıydı. Her ne kadar abisine yardım etmek istese bile, ki birilerine zarar vermek onun için pek sıkıntı değildi çünkü genelde hak ediyorlardı, Türkiye gibi değişmek istemiyordu. Abisine yardım etmek uğruna bir katil olmak istemiyordu. Bu düşüncelerle yatağında kıvrılırken camından gelen bir "tak tak" sesiyle irkildi. Düşüncelerinden sıyrılarak penceresine doğru gitti. Tüm ülkelerin onun gibi kanatları olsa bile kim gelip camına tıklardı ki? Penceresini açtığı an biri içeri ve Azer'in üzerine atladı. Azerbaycan hissetiği şok ve sırtındaki acı yüzünden affallamış, önündeki kişiyi tanıyamamıştı. "*Ո՞րն է քաղցրը:" Azer o an kendine geldi. Yüzü hafif kızarık olan Azer, üzerinde oturan ve ona masum masum gülümseyen ülkeye baktı. "Ermeni?" Ermenistan ona daha da geniş bir şekilde gülümseyerek baktı. "Evet! Hala cevap bekliyorum **քաղցր բան" Azer konuşmak için ağzını açtı ama hemen kapadı. "Üzerinden inmezsen sana hiçbir bok anlatmıyorum!" Ermeni biraz kıkırdayıp ayağa kalktı. Sonra Azer'in kalkmasına yardım etti. "Üzgünüm... Canın çok yanmadı değil mi?" Dedi Ermenistan. Kendini azıcık da olsa suçlu hissediyordu. Beraber Azerbaycan'ın yatağının üstüne oturdular. "Ermeni... Eğer birinin başkasını öldürmesine yardım edersen sen de latil olur musun?" Diye sorarak başladı Azer. Ermenistan Azer'in sorusuyla lafasında bağlantı kurmaya çalıştı. Sonunda ona tak etti. "S-SEN..!?" Azer'in gözleri yaşarmıştı. Belki de bunu Ermeni'yle paylaşarak hata yapmıştı. Ermenistan ondan nefret etsin istemiyordu. Ama belki de bunun için çok geçti. Azer'in düşündüğünün aksine Ermeni ona ne bağırdı ne de ondan uzaklaştı. Onun yerine Ermeni Azer'e sıkıca sarıldı. "Seni aptal... Ne yaptın hemen anlat..." Azerbaycan önce tereddüt etti. "Peki... ama sana anlattığımı kimseyle paylaşmayacağına söz ver! Rusya'ya bile anlatma!" Ermeni Azer'e daha da sıkı sarıldı. "Burada bana anlattıklarını kimseye anlatmayacağıma söz veriyorum..." Azer küçük bir gülümsemeyle Ermeni'ye her şeyi anlattı. Abisinin kişilik değişikliğini, ani intikam sevdasını, Dünya hakimiyeti hayallerini ve o gün Japonya'yı öldürdüklerini... Ermenistan şaşkınlığı ve dehşeti uüzünde belirgin bir şekilde dinliyordu. Bakışlarını Azer'in etrafında titreyen ellerine çeviren Ermeni biraz sobra Azer'i bıraktı. Elleri hala titriyordu. "B-Ben... Beni... Beni öldürecek..! Beni kesin öldürecek! Azer ben ölmek istemiyorum..! Ben- Ben seni kaybetmek istemiyorum!!" Azerbaycan önünde korkuyla titreyen ülkeye bakıyordu. Kendini berbat hissetmeye başlamıştı. Ermeni haklıydı. Abisi onu da diğer ülkeler gibi öldürecekti. Sonuçta Nahçıvan'ın Azer'in bir parçası değil de özerk olmasının en büyük sebebi Ermenistan'ın Azer ve Nahçıvan'ın arasında olması, Azer'in orayla olan bğlantısını zayıflatmasıydı. Ama Azer Ermenistan'ın ölmesini istemiyordu. Aksine o da Ermeni'yi kaybetmek istemiyordu. Bu sefer Azer, Ermeni'ye sıkıca sarıldı. "Merak etme... bir yolunu buluruz.... Abim zaten planlarını bana anlatıyor... Eğer seninle ilgili bir planı olursa-" Azer yutkundu. "Ona ilişkimizi anlatırız... Abimin sevdiğim kişiye zarar vermeyeceğini biliyorum." Ermeni yaşaran gözlerini tişörtünün koluyla silip Azerbaycan'ın yüzüne yaklaştı. Biraz sonra Ermeni Azer'in üstündeydi. Öpüşüyorlardı, tabi biri Azer'in kapısına vurana kadar. Paniklemeye başlayan Ermenistan Azer'in üstünden indi ve saklanabileceği bir yer bulmak için etrafına bakındı. Azer sessizce "Dolaba..!" Diye seslendi. Ermeni hızlıca dolaba girdikten sonra Azer kapısını açtı. "Kiminle konuşuyordun oğlum?" Diye sordu Osmanlı. Azer biraz endişeli bir şekilde gülümsedi. "Bir arkadaşımla Baba. Biraz camın sıkılmıştı da sohbet edeyim dedim!" Osmanlı Azer'in gözlerinin içine bakıyordu. Hani bazen karşında tam ruhuna bakıyormuş gibi hisseder ya insan, Azer de tam öyle hissediyordu. "Baba?" Osmanlı Azerbaycan'ı baştan aşağı süzdü. "Üstün başın neden böyle dağınık? Hem bu sabah senin üzerinde kazak yok muydu? Hava serin diye iki kat giyinmiştin." Azer bazen babasının dikkat yeteneğini gözmezden geldiği için kendinden nefret ediyordu. "C-Cidden Baba..! Kim odama girebilir ki!? Sen sabahtan beri evdesin kimse kapıyı çalmadı değil mi..!?"Osmanlı gözlerini kapadı ve sarkastik bir şekilde güldü. "Oğlum. Ben yaşlanmış olabilirim ama aptal değilim. Her ülkenin kanatları vardır. Sence kanatlarımız süs için mi var?" Azer belirgin bir şekilde yutkundu. "Şey be-" Azer odasından gelen bir mırıldanma ile irkildi. O an ne olduğunu anladı. Ermeni dolabındaydı ve Azer'in ailesinden sakladığı kedisini de dolabının içinde saklıyordu. Osmanlı yüzünde ciddi bir ifade ile Azerbaycan'a baktı. "Azerbaycan. Senden bir açıklama bekliyorum. Hemen!" Osmanlı sesini azıcık da olsa yükseltti. Çocuklarına bağırmak hoşuna gitmese de bazen gerekli oluyordu. Azer tişörtünü düzelttikten sonra Osmanlı'ya içeri girmesini işaret etti. Osmanlı Azer'in masasının önündeki sandalyeye oturdu. "Dökül bakalım." Azer derin bir iç çekti. "Baba... ben- benim bir sevgilim var..." Her ne kadar bunun başka birini daha ilgilendirdiğini tahmin etmiş olsa bile Osmanlı bunu beklemiyordu. "Kim oluyor bu peki?" Osmanlı Azer'e sert bir şekilde bakıyordu. Ona sinirli olduğundan değil de kendi kötü tecrübelerinden. Azer yutkundu ve bakışlarını dolabına çevirdi. "Artık dışarı çıkabilirsin." Ermeni yavaşça Azer'in dolabından çıktı. Kucağında da Azer'in kedisi vardı. Osmanlı bir Ermeni'ye bir Azer'e bir de Ermeni'nin kucağındaki kediye şaşkın şaşkın bakıyordu. "S-Siz ikiniz..!?" Osmanlı fark etmeden kekelemeye başlamıştı. "Baba lütfen ben-" "Cezalısın." Azer cümlesini bitiremeden araya giren Osmanlı hem Azer'i hem de Ermeni'yi susturmuştu. "N-Ne!? Neden!?" Osmanlı oğlunun dehşet dolu ifadesine baktı ve ciddi bir ifadeyle cavapladı. "Eve hiçbirimize sormadan veya haber vermeden evcil hayvan getirdiğin için." Ermeni ve Azer bribirlerine döndüler ve Ermeni gidip Azer'in yanına yatağa oturdu. "Yani... bizi destekliyor musun..?" Azer hala biraz gergindi. Osmanlı ona gülümsedi. "Tabi ki. Sen benim oğlumsun. Sen mutlu olduğun sürece kimi sevdiğin umrumda bile değil. He zaten senin kimi sevip sevemeyeceğine karar vermek bana düşmez." Ermeni tuttuğunun bile farkında olmadığı bir nefes verdi. "Ama..." Ermenistan ve Azerbaycan anında Osmanlı'ya döndüler. Osmanlı ayağa kalktı ve Ermeni'nin önünde durdu. "Eğer oğlumun kalbini kırarsan, onun kılına zarar verecek olursan seni canlı canlı gömerim anladın mı beni!?" Osmanlı'nın rengi aynı Türkiye gibi kararmıştı. Ama onun rengi çok daha belirgin bir şekilde kararmıştı. Saçındaki aylar tamamen siyahtı ve siyaha yakın yeşil renkler arasında zorla seçilebiliyorlardı. Beyaz kanatları da simsiyah olmuşlardı. "Beni anldın mı!?" Osmanlı tekrarladı. Ermeni dehşet dolu bakışlarla yutkundu. "E-evet Efendim..!" Azer babasını dehşet içinde izliyordu. O an Osmanlı'nın üzerindeki kan lekelerini ve yaraları fark etti. O yaralar daha önce üzerinde yoktu. Tam soracakken Osmanlı'nın rengi normale döndü. Azer bu konuyu başka bir gine bırakmaya karar verdi. "Azer. Abine bu akşam anlat. Sonra Ermeni'nin peşine düşer mazallah." Osmanlı onlara biraz utangmış bir şekilde gülümseyip odadan çıktı. "Özür dilerim dedi." Ermeni Azer'e boş gözlerle baktı. "Babam her ne kadar az önce söylediği her şeyi bilerek söylemiş olsa bile seni tehdit ettiği için kendini kötü hissetti." Ermeni Azer'e gülümseyip kucağındaki kedinin tüylerini okşamaya başladı. "Cidden hepiniz ayrı çılgınsınız. Baban beni öldürecek sandım. Gerçi babası böyle olunca oğlunun da çılgın olması normal. Değil mi tatlı şey? Kedinin adı ne bu arada?" Azer Ermeni'ye bakıp biraz düşündü. Aklına Ermeni'ye kötü davrandıkları veya fazla yapıştıkları için dövdüğü onca ülke geldi. Abisinin Japonya'yı öldürme nedenide pek farklı değildi yani. Azer aslında abisinin Amerika'dan hoşlanıp hoşlanmadığını içten içe merak etse de abisinin kişisel hayatına karışıyormuş gibi görünmemek için sormuyordu. "Adı Gizem." Ermeni başını Azer'in omzuna koydu. "Adı güzel de neden Gizem?" Azer biraz kıkırdayıp Ermeni'ye döndü. "Bir gün gizemli bir şekilde dolabımda belirdi de ondan." Birkaç saat sonra Türkiye eve geldi. Cebinde anahtarlarını arayamayacak kadar tembeldi bu yüzden kapıya vurdu. Osmanlı hemen kapıyı açtı. Hoşgeldin oğlu- O elindeki buket ne?" Türkiye elindeki Kırmızı ve beyaz gül demetine baktı. "He bu mu? Ame ve Rus verdiler. Uzak bir yerden özel olarak getirmişler. Gerçi nereden hatırlamıyorum ama neyse. Düşünmeleri yeter. Türkiye içeri girip odasına koştu. Boş bir vazo bulup suyla doldurdu. Sonra elindeki çiçek buketini vazoya koydu. Vazoyu kimsenin düşüremeyeceği veya kıramayacağı bir yere koyduktan sonra aşağı kata geri indi. O an koltuk beraber uyuyan Azer ve Ermeni'yi birde ikisinin üzerinde yatan Gizem'i gördü. Azer yavaşça gözlerini açtı ve beti benzi atmış, afallamış bir şekilde onlara bakan Türkiye'yi gördü. "Abi... bak bunu kabullenir misin bilmiyorum ama... Ermeni ve ben sevgiliyiz..." Türkiye Azer'e boş gözlerle bakarken Ermeni de kalktı ve Azer'in yanında dikleşti. Türkiye'nin ifadesiz yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Türkiye resmen ikisinin üstüne atladı. "SONUNDA!! HAHA! KÜÇÜK KARDEŞİMİN SEVGİLİSİ VAR!" Türkiye bir an ciddileşince Ermeni hemen araya girdi. "Tehdit edeceksen gerek yok. Baban zaten beni canlı canlı gömeceğini söyledi..." Türkiye Ermeni'ye baktı. "Tamam o zaman." Azer abisini ve Ermeni'yi kenarda izliyordu. Geçinebildikleri için mutluydu. Sonra hiç beklemediği bir şey oldu. "Şey... Türkiye? ***Կարո՞ղ եմ քեզ եղբայր անվանել:" Türkiye'nin gözleri faltaşı gibi açıldı. Biraz Ermeni'yi süzdükten sonra gülümsedi. "Tabi ki!" O gece üçü salonda konuşurken uyuya kaldılar.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
* = Sorun ne tatlı şey?
** = Tatlı şey
*** = Sana abi diyebilir miyim?
1350 kelime

İçimdeki Şeytan(CountryHumans)Where stories live. Discover now