Kapı kapandıktan sonra bir müddet kapının önünde durdu. "İçeri girip özür mü dilesem acaba?" diye düşündü. Anında vazgeçti bu düşüncesinden.
"Kendimi daha da kötü bir duruma düşüremem. Yeterince batırdım zaten."
Asansöre doğru ilerledi, biraz üzülmüştü açıkçası. Bu işi alma konusunda pek bir umudu yoktu zaten ama minik de olsa vardı işte orada bir şans. Çağırma düğmesine bastıktan bir süre sonra asansör kata geldi. İçeri girip zemin katın düğmesine bastı. Asansörde yalnız olduğunu bilmenin rahatlığı ile saatlerdir yapmak istediği şeyi hemen eyleme koydu ve kravatını çözmeye, boynunu sıkan birkaç düğmeyi indirmeye başladı. Tam asansörün kapısı kapanacakken araya giren bir el karşısında eli, gömleğinin düğmesinde kalakaldı. Elin sahibi de bir an şaşırmış gibi gözüktü fakat bu şaşkınlığı saniyeler içinde yerini çapkın bir gülümsemeye bıraktı.
Adam uzun boyluydu, neredeyse 1.90 vardı. Lacivert takım elbisesi, ilk iki düğmesi açık gömleği ve havaya dikili saçları ile fazlasıyla çekici biriydi. Kumral ve renkli gözlüydü - rengini tam olarak görememişti Castiel, yakalandığı durum sebebiyle yanakları al al olmuştu ve bunu gizlemek için hemen yüzünü başka tarafa çevirmişti. Çevirdiği tarafın ayna olması da günün üçüncü sillesiydi anlaşılan.
Gözleri aynadan buluştu. Şaşırdı Castiel.
"Bu nasıl bir renk böyle?"
Adamın gözlerinin renkli olduğu zaten barizdi fakat böylesine bir renk...
Yeşil, yemyeşil. Güneş ışınları altında parıldayan bir ormana bakıyormuş gibi.
Zümrüt gibi.
Castiel derin bir nefes çekti içine.
Neredeyse bir dakikadır, gözünü hiç kırpmadan adama baktığını fark etti. Hemen kendine gelip duruşunu düzeltti ve dümdüz karşıya, asansörün kapısına bakmaya başladı. Arkasından minik bir kıkırtı duyuldu. Daha sonra ise derin bir ses.
"Görüşmeden mi?"
Pekâlâ, bu adam neden onunla konuşuyordu ki şimdi? Bir anda nereden çıkmıştı bu soru sorma işi?
"Evet. Nasıl bildiniz?"
Adamın yüzünde minik, alaycı bir gülümseme belirdi.
"Binadaki herkesi tanırım fakat seni ilk defa gördüm. Ayrıca bugün iş başvuruları için görüşme vardı bu katta. Senin de buradan ayrıldığını görünce parçaları birleştirmek zor olmadı, anlarsın ya?"
Tamam da kimdi bu herif? Zeki ve gözlemci bir tipti belli ki. Ayrıca nasıl oluyor da koskoca şirketteki herkesi tanıyor olabilirdi?
İçinden konuşarak sorularına cevap alamayacağını fark edince bu soruları dile getirmeye karar verdi Castiel.
"Sorma şeklimi mazur görün ama siz kimsiniz?"
Adam birkaç saniye hiçbir şey söylemedi. Daha sonra asansörde, kata ulaşıldığını belirten ses yankılandı. Adam kapıya doğru ilerlerken bir anda durup Castiel'e baktı ve ağzından şu kelimeler döküldü:
"Dean Winchester."
Daha sonra asansörün dışına adımını attı ve kapı kapandı.
"Herhangi bir anlama gelmesi mi gerekiyordu?"
.....
Metro üzerine metro değiştirdiği uzun bir yolculuktan sonra eve varabilmişti Castiel. Yüz ifadesi pek okunaklı değildi. Hole girer girmez anahtarlarını cam kâseye fırlattı, ceketini de vestiyere astı. İçeriden klasik müziğin rahatlatıcı sesi ve yeğeninin şarkıya eşlik eden mırıltıları duyuluyordu.
"Ben geldim."
Amcasının sesini duyunca belinde önlüğü, ellerinde ve yüzünün minik bir kısmında un ile salona giriş yaptı Jack. 20lerinde hem okuyup hem çalışan bir gençti. Okuluna daha yakın olduğu için New York'a, amcasının yanına taşınmıştı.
"Hoş geldin!" diye neşeyle karşıladı. Fakat amcasının yüzünden bir şeylerin pek de iyi olmadığını okuyabilmişti.
"Sorun ne?" diye sordu nazikçe. "Görüşme iyi geçmedi mi?"
Castiel, kendisi de bilmiyordu bu sorunun cevabını. Omuzlarını silkip kendini salondaki tekli koltuğa attı.
"Bilmem, kötü değildi sanırım. Ama iyi de değildi."
Ellerini önlüğüne temizlerken yanındaki koltuğa oturdu Jack de. "Anlat bakalım nasıl geçtiğini."
Castiel derin bir nefes verip kafasını geriye yasladı.
"Başta biraz endişe ve heyecana kapılmıştım. Daha sonra kendime güvenim yavaşça geri geldi fakat..."
"Fakat... Ne?"
"Sizi neden işe almalıyız dediklerinde 'neden almayasınız' tarzı bir şey dedim."
Çok fazla yükselmişti o an. Kendine olan güveni yavaşça vücudunu sardığında önünü alamamıştı ve işin sonu egoistliğe varmıştı.
"Oh... Pekâlâ, her neyse, bunu sorun yapacak değiliz ya? Zaten küçük bir şans diyerek gitmiştin."
"Biliyorum ama yine de bu küçük şansı kaybetmek istemezdim. Üzgünüm Jackie."
Jack, elini amcasının omzuna koyup gülümsedi. "Sorun değil. Başka bir iş bulabilirsin. Takma kafana."
Daha sonra koltuktan kalkıp mutfağa doğru ilerledi.
"Ellerini yıkayıp üzerini değiştirdikten sonra mutfağa yardıma gel!"
Castiel, Jack'in pozitif oluşuna hep hayrandı. Neşesini her daim canlı tutmayı iyi biliyordu bu genç adam.
Yeğeninin dediğini yapmak için banyoya yöneldi. Önce ellerini yıkadı, daha sonra üzerindeki rahatsız edici gömlek ve pantolondan kurtulup eşofman takımını geçirdi üzerine.
Mutfağa girdiğinde Jack tezgâhta hamurla uğraşıyordu.
"Karar ver; mantı mı gözleme mi?"
.....
Jack'in hazırladığı leziz yemek sonrası oturmuş televizyon izliyorlardı. Bir anda salonu dolduran telefon sesi ile dikkatler sesin geldiği yöne verildi. Jack, telefonunu eline alıp arayan kişiye baktı. Amcasına dönüp "Milla," dedikten sonra telefonu kulağına götürerek odadan çıktı. Birkaç dakika içeride konuştuktan sonra salona geri döndü. Eski yerine geri otururken "Akşam dışarı çıkacaklarmış, beni de çağırıyorlar," dedi.
Televizyondan haberleri izleyen Castiel başını sallamakla yetindi.
Saat 9'a geldiğinde Jack arkadaşlarıyla buluşmak için dışarı çıktı. Castiel ise televizyonda izleyecek bir şeyler arayışındaydı. Bir şey bulamayınca televizyonu kapatıp koltuğa boylu boyunca uzandı, sabahki görüşmeyi düşündü. O sözleri söylemeseydi bile yine de bu işi alamayacaktı ki. Odaya girip çıkan kişileri görmüştü. Genç ve yeteneklilerdi. Onlara karşı nasıl bir şansı olacaktı ki?
Ne demişti Bay Sergen - hayır, daha başkaydı sanki ismi, Serena mıydı yoksa Seryega? Her neyse, adının bir önemi yoktu, zaten bir daha hiç göremeyecekti kendilerini. Klasik iş yalanını duymuştu ama, ha?
'Biz size daha sonra döneceğiz.'
Yalan, dönmeyeceklerdi.
★
iftar öncesi atayım dedim 👀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Officer °destiel | onhold
FanfictionBay Novak, yeni bir hayata yelken açmak ister. ★ 19.08.18 [swiatti] 20.04.20 [swiatti]