[1. Bölüm]Belki Görmek İçin Bakmak Yeterli Değildi.

38 3 0
                                    

Merhaba canlarım. 🌙

Bu benim ilk yazım. Umarım beğenirsiniz. Sizleri çok seviyorum.
Bu yaz Burçe ve Emreyle çok gülücez, çok heyecanlanıcaz ve çok ağlıyacağız. Hazır olun. 😉

Ben Burçe Demir. On yedi yaşındayım. Size biraz kendimden bahsedeyim. Hafif kumral uzun saçları, sıradan kahverengi gözleri, orta boylu bir kızım. Manisa'da çok huzurlu ve sevgi dolu anne ve babamın yanında yaşıyorum. Her zaman üşengeç, herkeze somurtan bir kız olmuşumdur.

Bu sabah farklıydı. Bu sabah daha isteksiz kalktım yataktan, daha isteksiz elimi yüzümü yıkadım.
Neden diye soracak olursanız yeni bir okula başlıyorum. Yeni okul, yeni arkadaşlar, yeni öğretmenler.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra anne min yanına mutfağa geçtim. Annemde benim tersime çok mutluydu.
Kahvaltıyı hazırlamış beni bekliyordu.

"Kızım, günaydın ne zaman uyandın sen? " dedi mutlu bir gülümsemeyle.

"On dakika önce uyandım. " diye mırıldandım soğuk bir sesle.

"Kızım ne bu hâl. Azıcık kendine gel. Bir bakım yap, saçlarını yap. Sanki cenazedesin. "

Ben ise annemi duymamış gibi kahvaltımı yapmaya başladım.
Ben çok konuşmak istemezken annem zorluyordu.

"Kızım baban erken çıktı. Sen bugün otobüsle git. Formanı giy sonra çık. İlk günden geç kalma. " dedi umursar bir tavırla.

Oysa onun umursayıp umursamadığı benim umrumda
bile değildi.

"Ta-mam anne. Ben üzerimi değiştirmeye gidiyorum sonra çıkıyorum. " dedim bıkmış bir ses tonuyla.

Odama gidip üzerimdekileri çıkartıp, beyaz  gömleğimi ve eteğimi   giydim. Ardından aynanın karşısına bile geçmeden hafif kumral saçımı yukarıdan özensizce toplayıp çantamı aldım. Mutfağa annemin yanına gittim.

Annem beni her sabah yaptığı gibi yine sinir etti.

" Kızım ne güzel olmuşsun. Ne de güzel özenmişsin kendine. " dedi ve ardından büyük bir kahkaha patlattı.

Ben ise her zamanki gibi umursamayıp çekmeceden harçlığımı alıp ayakkabılarımı giymek için dışarı çıktım.

Ayakkabılarımı hızla giyip anneme haber vermeden kapıyı kapattım ve merdivenlerden aşağı indim. Bahçeye ulaştığında bir kaç tane daha öğrenci gördüm.

Yürüyüp bir sokak alttaki durağa geldim. Aklımda binlerce soru vardı.
Acaba nasıl okul? Nasıl insanlar var? Öğretmenler nasıl?
Haaa bu arada ben size söylemeyi unuttum. Ailem beni koleje gönderiyor. Oradada eski okulumdakiler gibi havalı, kendini beğenmiş insanlar yoktur umarım.

Bunları düşündüğüm sırada otobüs geldi. Otobüsün kapıları açıldığı sırada yerimden kalktım ve içine girdim. Oturmak için yer ararken bir koltuğun boş olduğunu gördüm. İlerledi, oturdum. Tam karşıma  baktığımda garip bir şey gördüm.
Tam karşımda oturan oldukça yakışıklı ve karizmatik bulduğum çocuğun üzerinde benim formamın erkek versiyonu vardı.
Ama ben bizim caddede okuyan herkese sordum benimle aynı okulda biri olan varmı diye herkez yok dedi. Çocuk telefonla oynuyordu ve bir anda başını kaldırıp soran gözlerle bana baktı.
Ben ise ne yapacağımı bilemeden afallayıp önüme döndüm.
Çocuk soran gözlerle yol bitene kadar bana baktı. Ben ise bana baktığını bile bile ona bakmadım. İçimde anlamsız bir duygu oluştu. Sanki yıllardır mutsuz, huysuz olan ben, bu çocuğu görünce birden yıllardır aradığım mutluluğu, huzuru bulmuştum. Ama neden peki? Neden bu çocuk beni kendine bu kadar çekiyordu? Düşüncelerimden sıyrılmaya çalışsamda sıyrılamıyordum.Yol bittiğinde, otobüs durduğunda aynı anda ayağa kalktık ve aynı anda indik.

Aşkta İnecek Var Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin