a writer and a shattered man

1.3K 132 44
                                    

"Onunla California'da tanıştım."

Jungkook diliyle dudaklarını ıslattı ve elindeki viskiyi kafasına dikerken karşısındaki kadına baktı. Tanımadığı birine bunları neden anlatacağını düşündü ama artık bütün duyguları tek başına omuzlamak ona fazla geliyordu. Onu anlatması gerekiyordu.

Onun gerçek olduğunu kendinden başka biri daha bilmeliydi.

Hikayeleri gerçek olmalıydı.

"Ben bir yazarım. Kafamı toparlayabilmek için California'ya taşındım. İlhamımı kovalarken kendimi bir anda orada buldum. Kitabımı yazıp Kore'ye geri dönecektim."

Her şeyin nasıl başladığını hatırlamak Jungkook'un dudaklarını içten bir gülümsemeyle kıvırdı.

"Romantik şeylerden nefret ederim. Güzel sözlerden, ilgiden ve bunun gibi her şeyden. O yüzden ilhamımı deniz kenarlarında ya da doğa da aramadım. Şiddete, aykırılığa karşı bir eğilimim var. Günah ya da yasak olan her şey beni fazlasıyla cezbeder.

Taşındığımın neredeyse ilk ayıydı. Bir barda elimdeki deftere bir şeyler karalarken bir yandan da bir şeyler içiyordum. Her şey yolundaydı ve ben yeni kitabım üzerinde çalışıyordum.

Oturduğum köşeye sürekli birileri gelip beni rahatsız ediyordu ama buna alışkındım. Sadece elimi havada sallıyordum ve onlar küfürler edip gidiyorlardı.

Ama sonra o geldi. Jimin."

Jungkook onun adını anmasıyla derin bir nefes aldı. Sanki onun adını ilk defa söylüyormuş gibi, saklayamadığı bir arzuyla adını fısıldadı. Karşısındaki kadın onun gerçekten aşık olduğunu, onun adını söylemesiyle bile anladı.

Sanki var oluşunun sebebini söylüyormuş gibi bir yoğunlukla o adamın adını söylemişti. Jungkook ellerini uzun siyah saçlarından geçirerek devam etti.

"Gelip bana sarkıntılık etmedi, rahatsız edici tek bir kelime de söylemedi. Öylece oturduğum masaya geldi ve sandalyeyi çekip oturdu. Elini kaldırdı ve bir bira söyledi.

Küçüklüğümden beri insanları okumayı tıpkı kitap okumayı sevdiğim gibi severim. Karşımdaki adamsa bütün sayfaları açık ama kenarları buruş buruş olmuş bir kitaptı. Gençti ama omuzları çökük duruyordu ve bütün dünyası başına yıkılmış gibiydi. Gözleri kıpkırmızıydı ve sarı saçları dağınıktı.

Onun gibi güzel bir adam hiç görmemiştim. Küçük kemikli suratı, hafif çıkık yanakları ve dolgun dudakları. Daha onlarca onunla ilgili ayrıntı.

O kadar güzeldi ki elimde tuttuğum kalem öylece defterimin üzerinde asılı kaldı. Hipnoz olmuş gibi onu izliyordum.

Yaşlarla parlayan gözlerini benimkilerle buluşturdu.

Hiçbir şey demedi.

Dakikalarca birasını içti. Art arda birkaç şişeyi kafasına dikti. Bir şey demeyerek o orda değilmiş gibi davranmaya ve bir şeyler karalamaya devam etmeye çalıştım. Ama başaramıyordum. O nefes kesici yüzüne bakmamak imkansızdı."

Jungkook sanki gözünün önüne onun yüzü gelmiş gibi kısa bir süre gözlerini kapadı. Göz kapaklarının arkasında onun yüzünü görmeye çalışıyor gibiydi ama yaptığı tek şey onun yüzünü unutmamaya çalışmaktı.

Karşısındaki kadın onun yakışıklı yüzünü inceledi. Gecenin başında istediği tek şey onunla tanışmaktı ama şimdi bu yakışıklı adamın hikayesini dinliyordu.

supernova + jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin