MEYDAN OKUMA

721 53 13
                                    


Gece boyunca hiç düşünmediği kadar düşünüp durmuştu Karaca. Ailesini, yaşadıklarını, kayıplarını ,geldiği bu evdeki insanları, onların acılarını, ne olursa olsun birbirlerine olan bağlılıklarına şahit olmuştu bu süreçte. Gün içinde defalarca Adana'daki çocuklarını arayıp soran, günlük yaptıkları en ufak şeyin bile ayrıntısını merak eden bir anneydi Fadik. Kendi ailesinde çok söz hakkı tanınmadığı halde hep gereksiz konuştuğu hissiyatı verilirdi bir de günlük rutin yaptığı şeyleri anlatmaya kalksa .....! düşündüğün şeyin sonunu bile tahmin edemeden sadece gülmekle yetindi. Kendi evinde yıllarca inandığı aile ve fertlerin birbirini merak etme kavramı farklıydı. "Nasılsın , iyimisin ?" bu kadardı. İlk başlarda Fadik in ve oğullarının, kardeşlerinin ne yaptığını bu kadar sorup durması onlarla dakikalarca görüntülü konuşmaları ona çok saçma ve gereksiz gelmişti. Zamanla kendi annesinin ve ailesinden kimsenin arayıp sormaması özellikle geceleri karacada yalnızlık hissi oluşturmaya başlamıştı. Aslında kendi ailesi içinde "aile " kavramının eksikliklerinin çok fazla olduğunu anlamıştı. Kalabalığın içinde yalnız olduğunu fark etmemişti. Yıllardır yalnızlığının yeni farkına varan karaca gece olmasını artık hiç istemiyordu.

Sabah olduğunda Karacanın üzerinden gecenin ağırlığı biraz olsun kalkmıştı. . Yalnızlık diş ağrısı gibi değil miydi, durur durur geceleri vurur derlerdi . Bu sabah yepyeni bir güne uyandığının farkındaydı. Gece Azer'le yaptığı tartışmanın ardından yeni kararlar almıştı kendince.2 haftadır Azer'le karşılaşmamaya çalışarak verdiği bu soğuk savaşi artık meydan okuma şeklinde devam ettirecekti. Odanın içinde kaldıkça yalnızlık hissinin onu yıkacağından korkmaya başlamıştı.

Azerin de karacadan pek bir farkı yoktu. O da akşam olanları düşündükçe bu kızdan sürekli kaçarak kurtulamayacağını anlamıştı. O zaman taktiğini değiştirmeye karar verdi o da. Bundan sonra gözünün önünde olup sürekli onu rahatsız ederek ,meydan okuyarak savaş verecekti. Yemeklerden kaçmayacak hatta tam karşısında oturup rahatsızlık verecekti.

İkisi de sanki aralarında anlaşmış gibi bu savaşı meydan okumaya çevirdiklerinde aslında birbirlerini tanımaya başlayacaklarını hesap edememişlerdi. İçlerinde var olduğuna inandıkları nefretleri diri tutacağına inandıkları bu yöntem onların hesaplarını altüst edecekti. Odalarının içinde aldıkları bu kararlarla aynı anda kapılarını açıp göz göze geldiler. Azerde dün akşamın kızgınlığı, Karacadaysa sanki zafer kazmış olmanın verdiği gurur. Gözlerle savaş nedir deseler şu an ikisinin gözlerindeki restleşmeyi gören çok iyi anlayabilirdi. Azerin kafasında Karacanın söylediği " öldürdün mü" kelimesi sabaha kadar yankılanıp durdu. Bu kadar kötü biliyordu madem hiçkimse kötü bildiği bir adamın yüzünü sürekli görmek istemezdi. Bu evden gidecekti sonunda. Azerin her zaman yaptığı gibi erkenden çıkmamasına şaşırmıştı Karaca. Şaşkınlığını gizleyerek üzerinden atıp kendisi önden Azer arkadan merdivenlere yönelmişlerdi.

" Fadik teyze günaydın sen niye zahmet ettin hastasın ben hazırlardım kahvaltıyı "

" Yok kızım sağolasın baksana turp gibi oldum ben sayende , e hadi geçin oturun " Fadik ' in talimatıyla Azer , Yılmaz ve Karaca; tabi Karacaya karşı övgüleri duyup içinden hasbinallah çeken Azer tam karacanın karşısına geçip oturdular. Kahvaltı boyunca yılmazın ve fadiğin arada bir iki kelamı dışında ağzını açan olmadı. Azer ve Karaca zaten dün akşamın sahneleri kafalarında hala taze olduğundan tabiri caizse birbirlerini gözleriyle yediler. Karaca her ne kadar karar almış olsa da bir yandan Azerin gitmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Sonuçta 2 haftadır evde durmuyordu. Buraya geldiği ilk günkü kadar gergin ve tedirgin hissediyordu. Neyseki kahvaltı bi şekilde bitmişti.

SadakatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin