1 | bu, sensin! bu dışı güzel ama içi pis çocuk sensin!

2.4K 102 360
                                    

"Harbi malsın Cemal." diyip güldü Barış. Üstündeki basketbol takımının forması, 2 metre boyu, iri cüssesi, karizmasıyla istemsizce Cemal'in korku dolu gözleri ona çevrilmişti. Cemal'in gözlerindeki korku, ona haz veriyordu.

Küçümseyerek güldüğü sırada bir anda ciddileşti ve iki parmağını Cemal'in başının sağ kısmına bastırdı ve daha sonra vurdu.

"Demek kendi haklarını savunmayı öğrendin..." dedi Barış, yüzüne bile bakamayan Cemal'e karşı. Cemal her okul çıkışı acaba dayak yer miyim korkusuyla yüzleşmekten bıkmıştı.

"Demek kopya vermeyecek kadar götün kalktı hm?"

"Barış.. ben bir şey yapmadım. Kopyayı sana doğru getiriyorlardı Ardahan. Ancak Yunus Emre aldı ve gitti çöpe attı. Benim ise sınavdan sonra haberim oldu yemin ederim böyle oldu."

"Yunus Emre mi? Ya güldürme beni." dedi Barış. Yunus Emre bunu Barış'a yapabilecek bir adam değildi. Yani Barış öyle düşünüyordu.

"Yemin ederim her şeyi o ya-"

"Kes Cemal, kes." dedi ve Cemal'e biraz daha yaklaştı. "İstesen de istemesen de o dayağı yiyeceksin.."

Cemal seslice yutkunup çevresindeki diğer çocuklara baktı. Mert ve Sercan, resmen onu dövmek için hazırda bekliyordu. Cemal ise gözlerini kapattı sadece, sonrasında yanağında hissettiği yumrukla yere düştü.


***

"Bundan sonra da yapacağın hareketlerde daha dikkatli olursun Cemal!" diye bağırıp kapının önüne hızla fırlattı Cemal'i. Cemal eve girene kadar arkasından baktı, Cemal eve girdikten sonra kaskını başına taktı ve eve doğru motorunu sürmeye başladı.

Eve geldiğinde yorgundu. Neredeyse tüm gün basketbol oynamıştı ve bu onu baya yormuştu. Sonlara doğru Cemal'in de annesinden emdiği sütü burnundan getirince, Barış daha bir yorulmuştu.

Anahtarıyla kapıyı açıp eve girdi. Annesi evde değildi, büyük ihtimal marketteydi. Üvey babası ise işteydi. Kardeşi Yağmur.. Büyük ihtimalle arkadaşlarıyla dolanıyordu. Evde yalnızdı kısacası. Hayatının her tarafında yalniz olduğu gibi bu sefer evde de yalnızdı.

Basketbok topuyla çantasını odanın bir yerine atıp kendini sırt üstü yatağa bıraktı Barış. Kendi saçlarıyla uğraştı biraz, daha sonra düşünmeye başladı. Hayatını, yaptıklarını, ailesini... Her anıni teker teker düşünüyordu. Her zaman yapardı bunu. Zorba bir çocuktu evet, ama sessiz ve sakindi çoğu zaman.

Gülmezdi, sadece tebessüm ederdi.
Sevmezdi, sadece hoşuna giderdi.
Ağlamazdı, sadece gözleri dolardı.
Oynamazdı, sadece eşlik ederdi.

Her seyi bir tık az yapardı çünkü hiçbir zaman hayatında bir şeyler tam olmamıştı.
Annesinin babasının ayrılığı, trafik kazasında ölen kardeşi, kendi psikolojik sorunları onu hep yarım kalan bir hayata sürüklemişti.

Annesi 4 kez kanser olmuştu, 4'ünü de yenmişti.
Asla kalabalık sofralarda oturamadı çünkü ailesi hep ayrıydı.
Kendi içinde kalanları dövmeleriyle dışa vuruyordu.
Bacaklarından ellerine kadar, neredeyse her yerinde dövme vardı.
Arkadaşları onu Prison Break oyuncularına benzetirdi çoğu zaman.
Dersleri orta derecedeydi, zaten dersleri pek sallamazdı, başka hayalleri vardı.
Sınavları okulun ineği Cemal sayesinde iyi gelirdi.
100 aldığı pek nadirdi.
En sevdiği ders yoktu.
En sevdiği arkadaşı da yoktu.
Herhangi bir sevgilisi de.
Onu seven çok kız vardı, hatta önce kızlar teklif ediyordu.
Ama kabul etmiyordu, sevmiyordu kimseyi.

blood in the water | cembarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin