Kansere Övgü (Henry Miller'ın Geçmişe Mektubu)

84 0 0
                                    

2017 yılı kışında Houstan, Texas'ta bir postaneye isimsiz bir zarf geldi. Zarfın dışında herhangi bir pul ya da yazı yoktu. Gecenin sonunda gün içinde gelen mektupları sayan ve düzenleyen postane görevlisi yarı Alman Johann Parker isimsiz zarfı görünce, "Bıktım aklı havada insanlardan." diye sessizce iç geçirdi ve bir sigara yaktı. Zarfı da buruşturup içini daha yeni boşalttığı çöp kutusuna bakarken yine iç geçirdi. Patronu sabahları postaneye gelip çöp kutularını dolu gördüğünde bu Johann ve maaşı için hiç iyi olmuyordu. Maaşını eksiksiz almak istiyorduysa çöp kutularını düzenli olarak boşaltmalı ve postaneden tam zamanında çıkmalıydı ve ona göre günün en iyi saati olan bu zaman dilimine daha üç saat vardı. Yaşlı ve kalp hastası bir adamdı Johann.

Mektupları sayarken çöp kutusundan yeşil bir ışık geldiğini fark etti. Elini çöp kutusuna daldırıp içindeki tek nesne olan buruşturulmuş zarfı çıkardı. Eliyle yokladı, içinde kağıt dışında bir madde olmadığına kanaat getirdi. Meraklanıp içini açtı ve sadece kağıt olduğundan emin oldu. Zarfın içindeki kağıdı da, zarfı da yırtıp masanın kenarına koyarken ne kadar yaşlandığını düşünüyordu.

Odanın arka tarafındaki küçük mutfağa kahve yapmak için yöneldi. Mutfaktaki eski kettle'ın içinde su kaynarken lavabonun içindeki kirli bulaşıkların arasında mor bir cisim çarptı Johann'ın gözüne. İple boynunda asılı duran uzak gözlüğünü taktı ve gördüğü şey karşısında şaşırdı; yine mor bir zarf. Sinirli bir şekilde "Yaşlı bir adama eşek şakası yapacak kadar büyük orospu çocukları kaldı mı bu ülkede cidden?!" diye homurdandı. Ama içten içe çok korkmuştu. Hem de bütün günleri çok nadiren at yarışında bir kaç dolar kazanmak dışında hemen hemen aynı olan bir adam için olağandışı bir durumdu bu. Zarfı yırtarken kettle'ın taşmasıyla irkildi ve "sikiyim kahveyi" diye düşünerek masaya yöneldi.

Masada otururken düşündüğü tek şey mektuba dokunurken ne kadar garip hissettiğiydi. Sanki her dokunduğunda parmakları yok oluyor gibiydi. Ağzına bir sigara daha koydu ve masasındaki çakmağı aldı. Bir kaç kez çaktı, yanmıyordu. Yedek çakmağını almak için elini cebine daldırdı ve eline buruşmuş bir kağıt ilişti. Yine mor bir zarf olduğunu görünce midesine hakim olamadı, odanın diğer ucundaki mutfağa hızlıca ulaşıp kustu.

Şok evresini hiç yaşamamış gibiydi. Zarfa yakınken çok farklı hissediyordu. Sadece bunu düşünüyordu. Bir anda bir sesle irkildi. Ya da bir görüntü müydü? Emin olamıyordu. Algıları ve düşünceleri birbirine karışıyordu. Dua etmeye başladı. Ama artık korkmuyordu. Bir süre sonra duaların kendisine komik gelmeye başladığını fark etti. Neden dua ediyordu ki? Kırk beş yıldır her pazar kiliseye giden yaşlı adam dakikalarca güldü. Ve nedense zarfın içindeki mektubu okumak için inanılmaz güçlü bir arzu vardı içinde. Okumaya başladı ve daha önce hiç yaşamadığı, sanki bu çağdan olmayan duygular hissetmesi uzun sürmedi. Çok farklıydı. Mektubu hem okuyor, hem duyuyor, hem de kokluyordu sanki. Mektupta şunlar yazılıydı:

"Merhaba. Size kendimi tanıtabilmeyi çok isterdim ama bunu sizin duyularınıza sahip birine yapmak mümkün değil. Özelliklede sizin isim dediğiniz şeylere nasıl sahip olduğumu -veya olmadığımı-, eğer sahipsem size nasıl telaffuz edildiğini açıklamak. Ama ben büyük bir 21. yüzyıl hayranı olarak kendime Henry Miller adını taktım. Mektup boyunca -bencilce merakımdan ötürü- duyularınıza mümkün mertebe zarar gelmemesi için uğraşacağım. Böyle bir şey olması durumunda ne olacağını tam olarak kestiremediğim için de ayrıca özürlerimi sunarım. Bu mektuba başlarken yazdıklarımın hedef kitleme -bu durumda siz oluyorsunuz- ulaşmayacağı gibi bir kaygım olmadığını belirtmek isterim. Bunu size şöyle bir örnekle açıklayabilirim sanırım, ben bu mektubu yaklaşık on saniyede bitirmiş olacakken, 21. yüzyıldaki bir insanın bu mektubu okuması dakikalarını alacaktır. Aradaki bağlantıyı kurabildiniz mi? Bu yüzden zamanda yolculuk imkansız değil. Bilimsel olarak "olabilir" denilmiş çoğu şey bizim zamanımızda düşünce yardımıyla gerçekleşmiş durumda. Neyse size biraz günümüzden bahsetmek isterim. Nüfus artışını önlemek için, Dünya genel olarak kadınların ve erkeklerin ayrı bölgelerde yaşadığı bir yer haline geldi. Heteroseksüel olanlar -ki çoğu insan öyleyse cinselliğini bastırmaya çalışıyor- Dünya'nın çok kısıtlı ve küçük bölgelerinde şanslılarsa hükumetlerin denetiminde korunarak (!) seks için bir araya gelebiliyorlar. Bu durum ve sizin döneminizde oldukça yaygın olduğunu bildiğim kanser hastalığı karşılaştırıldığında, ikinci seçenek için her şeyimi verebilirdim. Ama beni yanlış anlamayın. Şu anki durumumuzdan kesinlikle şikayetçi değilim. Sadece hasta olmak, acı çekmek ve ölmek en büyük arzularım. Bu devirde gerçek anlamıyla ayağınızın yere takılması ve düşmeniz bile imkansız. Ve yaklaşık beş yüz yıldır böyle bu. Sizin devrinizde böyle sorunlar yoktu tabii ki. Sokakta yürürken bıçaklanabilir, grip olabilirdiniz. Ama inanın öylesi daha sağlıklıydı. Yaşayabileceğimiz en acılı ölüm bile yarım saniyeden daha kısa bir sürede vücuttaki bütün organların iflas etmesi gibi bir şey.

Sonuç olarak, umarım yeni bir "mektup arkadaşı" edinmişimdir. Yeniden bu mektubu okurken ya da okuduktan sonra zihinsel ya da bedensel herhangi bir değişikliğe maruz kaldıysanız, çok özür dilerim.

Not: Sizin anlayacağınız şekilde (gregoryen takvimi) bugünün tarihi 13.06.4835"

Ertesi gün Johann'ın patronu postaneye geldiğinde, onu bulamadı. Kamera kayıtlarına baktığında, Johann'ın çıkması gereken saatten yaklaşık dört saat sonrasına kadar -yani patronun postaneye gelmesinden yarım saat önce- masasında oturduğunu gördü ancak kameralar daha sonrasını çekmemişti. Johann Parker'dan bir daha asla haber alınamadı.

FIN

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 20, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kansere Övgü (Henry Miller'ın Geçmişe Mektubu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin