Özgür -12-

608 47 177
                                    

🎵 No.1 - Tekel Mavisi

———

Buraya kadar hangi kafayla geldiğimi bilmiyordum, ama şu an kafenin önündeydim. Hızlıca Yağmur'a mesaj atıp içeri girdiğimde sanki kafedeki bütün gözler beni izliyormuş gibi hissediyordum.

Mekanın en köşesinde oturduklarını gördüğümde, derin bir nefes alıp onların masasına geldim.

"Selam." dediğimde yalnızca Yağmur'un gözlerine bakabilmiştim. Dahasında bakışlarımı diğerlerine çevirdim ve selamımı alan Can'a gülümsedim. Geniş masada Can ve Fatih yan yana oturuyorlardı. Fatih'in yanında Ufuk, ve onların karşısında sırasıyla Selahattin abi, Gizem ve Yağmüş oturuyordu. Yağmur oturmam için kenara çekilmediğinden Ufuk'un yanına oturdum.

"Özgür, benim ablam." dedi Yağmur. Selahattin abi elini uzattığında tutup tokalaştım. Can'ın da baş selamını aldım ve bir an için onun kadar cool olup heyecanımı yenmek istedim. Sanki bu dünyayla bağlantısını koparmış gibiydi. Belki de ilk karşılaşmam olduğu için böyle düşünüyordum... Bilemedim.

Gizem gülüp bana baktığında gözlerimi büyültüp ona bir şeyler anlatmaya çalıştım. Fatih'in yüzünü göremiyordum ve masaya ben geldiğimden beri başlayan sessizlik canımı sıkıyordu. Ufuk, kulağıma eğildi ve yalnızca benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadı.

"Korkma, kimse açık vermeyecek."

Normal haline az önce dönen gözlerim yeniden kocaman olduğunda, "Herkes biliyor mu ki?" diye fısıldadım.

Ufuk'un bir cevap vermesine zaman tanımadan söze atladı Fatih.

"Birlikte sohbet etmek için buraya geldik gençler. Özel bir konu varsa daha sonra konuşursunuz."

Gözlerimi kısıp, eğilerek onun yüzüne baktım.

"Sinirli misin sen biraz?"

Önündeki filtre kahveden bir yudum aldıktan sonra kafasını olumsuz anlamda salladı. Ardından Can'ın önünde duran sigara paketine uzandı. Paketin içinde hiç sigara olmadığını görünce paketi buruşturup masanın üzerine bıraktı.

Onun hareketlerini takip etmekten konuşulanlara adapte olamıyordum ve bunu fark eden tek kişi ben değildim.

"Keşke Özgür de burada olsaydı da sohbet etseydik." diyerek ironi yapan Selahattin abiye döndüm.

"Kafamı toparlayamıyorum abi, kusura bakma."

Bir yandan eliyle garsona işaret ederken diğer yandan, "Sorun değil kardeş," dedi. Garson, masanın başına geldiğinde Selahattin abi bana baktı yeniden.

"Ne içersin?"

Cevap vereceğim sırada Fatih söze atıldı.

"Acı Türk kahvesi."

Sert bir hamlede garsona ithafen konuşup ardından eğilip bana baktığında ifadesiz kalmaya çalışıyordum.

"Nereden biliyorsun oğlum, sal kızı kendi siparişini kendi veremiyor mu?" dedi Can.

Tabii ki acı kahve isteyecektim ama Can'ın söylediklerine de katılıyordum. Yirmi beş yaşına gelmiş bir insandım ve siparişimi kendim verebilirdim. Bunun açıklamasını yapması üzere bütün masa Fatih'in yüzüne bakıyorduk.

"Çok içiyor bu kız, ondan söyledim. Geçen hastaneye götürdük ya Ufuk abiyle, eve gidince tam üç fincan acı kahveyle açılabilmiş anca."

ÖZGÜR | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin